1950 doğumlu
Tom Petty, saygın kişiliği, müzikal tecrübesi ve iz bırakan çalışmalarıyla yıkılmaz rock abidelerinden biridir. Böyle insanların doğumundan, çocukluklarından, müziğe girişlerinden, yaşadıkları zorluklardan bahsetmeye kalkarsak çıkamayız. O, müzik tarihçilerinin ve belgeselcilerin işi. Gerçi onlar da
Cobain,
Winehouse gibi dünkü çocukların hayatlarıyla daha fazla ilgililer. Belgesel çekmek için illa ki bir müzisyenin ölmesi gerekmiyor. (Bkz. ölmeden önce çekilen
Lemmy belgeseli.)
Petty,
Dylan,
Springsteen,
Cohen gibi çınar ağaçlarının hayatı şöyle güzelce derlenip toparlansa kültürel hizmet mahiyetinde olur. Madem öyle, artık adamakıllı bir
David Bowie belgeseli beklemeliyiz. Konumuza dönersek, 80'lerin sonunda tanıştığım
Tom Petty'nin bazen kadim grubu
The Heartbreakers ile, bazen de solo olarak yaptığı bir dolu albüm arasından benim için en anlamlı olanı seçtim.
Full Moon Fever (1989). Tanışma albümüm olması, yani bu albümden önce
Tom Petty diye birinden haberim olmaması çok saf bir durum. Albümün kendisi de her dinlediğimde o saflığı yeniden önüme getirmiştir.
Full Moon Fever,
Petty'nin
The Heartbreakers adını kullanmadan yaptığı ilk solo albüm. Gerçi sadece adı solo. Bazı
The Heartbreakers üyeleri yine imece usulü yardımlarını esirgememişler. Ama en büyük destek,
Petty'nin süper grup
Traveling Wilburys'den arkadaşı
Jeff Lynne'dan ve
The Heartbreakers gitaristi
Mike Campbell'dan gelmiş.
Lynne -
Petty ikilisi şarkıların çoğunu birlikte yazdığı gibi,
Campbell ile birlikte yapımcılık yapmışlar.
Free Fallin',
I Won't Back Down,
Runnin' Down A Dream,
A Face In The Crowd gibi hitlerle çok zaman geçirdim. Hatta 91 veya 92 yazında aralarında
Full Moon Fever'ın da bulunduğu birkaç kasetle tatile bile çıktım. O yüzden bu albümden ne duyarsam duyayım, bana yaz mevsimine dair acayip bir nostalji yüklemesi yapılır.
Free Fallin'in karizmatik olgunluğu, şehrin gece ışıklarına doğru orta hızla araba kullanmak gibidir.
George Harrison'ın akustik gitar çalıp geri vokal yaptığı
A Face In The Crowd'ın bıkkın güzelliği, sokakta yürürken insanların sana baktıklarını fark etmenin umursamazlığı gibidir.
Runnin' Down A Dream'in enerjisi, arı kovanından bal çaldıktan sonra tabana kuvvet koşmak gibidir.
Altyapısı
Bo Diddley'ye dayanan evrenselleşmiş ritmin, üst yapısı
Petty ve
Lynne'a ait rock'n roll coşkusuyla birleşiminden doğan
A Mind with A Heart Of Its Own ile, iki dakikaya sığdırılmış küçük bir huzur zerresi olan
Alright For Now'ı yanyana getiren, farklı hız ve şekillere rağmen aynı yoğunluğu sarıp sarmalayan albüm, her daim hiç bitmesini istemediğim kırsal bir atmosfer yaratır. Kapanışta büyük usta
Roy Orbison'ın geri vokal yaptığı
Zombie Zoo'nun çocuk şarkılarını anımsatan sevimliliğinden sonra tekrar
Free Fallin'in kollarına atlamayı isterim. Ama kendimi frenlerim. Çünkü böyle albümlerle uzunlu kısalı ayrılıklar yaşamak çok güzeldir.
Full Moon Fever'dan sonra
Learning To Fly,
Into The Great Wide Open,
Too Good To Be True,
You Don't Know How It Feels gibi çok sevdiğim
Tom Petty şarkıları oldu. Ne var ki yola çıkarken yanıma alacağım, albümle beraber çifte yolculuğa çıkacağım tek
Petty albümü
Full Moon Fever olurdu. Artık dijital hafızalar yüzlerce albümü alabiliyor, onlarla tatile çıkmak daha kolay. Ama işte bizi bu hale kasetler getirdi.
1. Free Fallin'
2. I Won't Back Down
3. Love is a Long Road
4. A Face in the Crowd
5. Runnin' Down a Dream
6. I'll Feel a Whole Lot Better
7. Yer So Bad
8. Depending on You
9. The Apartment Song
10. Alright for Now
11. A Mind with a Heart of Its Own
12. Zombie Zoo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder