31 Ağustos 2021 Salı

Issız Ada Radyosu Arşivi (Ağustos 2021)

Yola - Walk Through Fire
Yıl: 2019 İngiltere
Tür: Country Soul, Blues Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Faraway Look"
Sepultura - Sepulquarta
Yıl: 2021 Brezilya
Tür: Groove Metal, Trash Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Cut-Throat (feat. Scott Ian)
İpek Yolu - Tropical Anatolia
Yıl: 2021 Almanya/Türkiye
Tür: Folk, World
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Fidayda"

David Holmes - The Dogs Are Parading
Yıl: 2010 İngiltere
Tür: Electronic, Funk, Hip-Hop, Compilation
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Die Hard Rationalist"
CLAVVS - World Underwater
Yıl: 2017 ABD
Tür: Indie Pop, Synthpop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bloom"

Coral Moons - Fieldcrest
Yıl: 2021 ABD
Tür: Indie Rock, Pop Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "I Feel Alive"
CODA OST
Yıl: 2021 ABD
Tür: Pop, Soul
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Emilia Jones - "Both Sides, Now"
Rufus Black - Rise Up
Yıl: 2017 İngiltere
Tür: Blues Rock, Soul
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Shut Up"
VA - Habibi Funk 015: An Eclectic Selection of Music From the Arab World, Part 2
Yıl: 2021 Almanya
Tür: Funk, Pop, World
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Magdy Al Hussainy - "Music de Carnaval"

Konni Kass - Diplopia
Yıl: 2021 Faroe Adaları
Tür: Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Nighttime"
Pridjevi - Drugi Korijen
Yıl: 2021 Hırvatistan
Tür: Neo-Psychedelia, Chillwave
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dizndajzer"
Goat - World Music
Yıl: 2012 İsveç
Tür: Heavy Psych, Psychedelic Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Det som aldrig förändras / Diarabi"
Sorrows - Love Too Late...the real album
Yıl: 2021 ABD
Tür: Indie Rock, Power Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "So Much Love"
CHVRCHES - Screen Violence
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Synthpop, Electropop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: How Not to Drown (feat. Robert Smith)
Zventa Sventana - Hа Горе Мак
Yıl: 2021 Rusya
Tür: Electropop, Folktronica
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hа Горе Мак"
Casino OST
Yıl: 1995 ABD
Tür: Soul, Jazz, Blues, Rock&Roll
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: The Moody Blues - "Night in White Satin"
Superstate - Superstate
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Indie Rock, Alternative Dance, Art Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Butterfly (feat. Graham Coxon)
the feelers - Hope Nature Forgives
Yıl: 2011 Yeni Zelanda
Tür: Alternative Rock, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sweet the Tempest"
Ashland Craft - Travelin' Kind
Yıl: 2021 ABD
Tür: Country Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Travelin' Kind"


Juleah - Shimmering Road
Yıl: 2013 Avusturya
Tür: Psychedelic Rock, Blues Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Town of Abidance"

28 Ağustos 2021 Cumartesi

Juleah - Stoked On Planet Summer

 
Bir albüme şans vermek için kimi zaman kapağı, kim, zaman öncesinde duyduğunuz bir şarkısı, kimi zaman da burada olduğu gibi künyesi yeterlidir. Künyesinde Rock, Shoegaze, Neo-Psychedelia, Surf Rock yazan ve bu sebepten çölde bira bulmuş gibi atlayıp dinlemeye başladığım sevgili Juleah kişisine/grubuna ait Stoked On Planet Summer, kıvrak surf gitarın rehberliğindeki cool bir ablanın seslendirdiği Eat Sleep Sun ile çok iyi bir açılış yapıyor. Alternatif ve indie cenahtan bir "yaz rock" olan bu şarkının ardından Why ile tempoyu biraz düşürüp dokunaklı bir riff sayesinde şarkıyı yükselten Juleah, yavaş yavaş rengini belli ediyor. Sıradaki Chrysalis, bas, gitar, davul üçlüsünün uyumuyla, özellikle de gitarın yaydığı tatlı surf/western melodisiyle ne oluyoruz dedirtti. 2021'de duyduğum en iyi şarkılardan biri olan Chrysalis ile işi ciddiyete binmişken, dördüncü şarkı Fruit Tree and The Fuzzy Bee, yaklaşık 6 buçuk dakikalık süresini hiç hissettirmeyen ve yine gitarın çok iyi bir riff ile psychedelic surf sularına bıraktığı enfes bir şarkı. İşte tam bu noktada, dördüncü şarkıdan sonra albümü dinlemeyi bıraktım. Çünkü Juleah kimdir, bu harika şarkılar nereden gelir, başka albümleri var mıdır diye ona dair her şeyi en baştan almak, Juleah çalışmak istedim.

Amerika'nın hangi güney eyaletinden geldiğini, grup mu yoksa şarkıcı mı olduğunu bilmediğim Juleah, meğer Julia Hummer adında, başkenti Viyana olan Avusturya'nın Vorarlberg şehrinden gelme bir singer / songwriter / guitarist ablamızmış. Stoked On Planet Summer ise onun dördüncü albümüymüş. 2013 tarihli ilk albümü Shimmering Road ile başlayan Juleah yolculuğum daha ilk elden büyülü bir hal aldı. Yarım bıraktığım son albümle aynı sounda sahip Shimmering Road, Juleah'ın yönlendirici, toparlayıcı, bazen de adeta bir vokal gibi kanlı canlı gitar melodileriyle rotalar oluşturan şarkılardan oluşmakta. Hele bir Town Of Abidance var ki, dinlerken yerden yaklaşık 1 metre yükseldiğime yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Meğerse benim standartlarımda 2013'ün en iyi şarkılarından biriymiş. Keza Shimmering Road (2013), Melt Inside The Sun (2015) ve Desert Skies (2019) albümleri de kendi yılları içinde yılın en iyi albümlerindenmiş. Bu kadar albüm kaçırdıktan sonra nihayet Stoked On Planet Summer'ı yerinde ve zamanında yakalamanın mutluluğu içindeyim. Hepsi 10'ar şarkıdan oluşan, künyesindeki türleri birebir değil, hepsini ustalıkla karıştırıp bir potada eriten, benim nazarımda bir "Juleah müziği" yaratan bu muhteşem kadının, amatör Eat Sleep Sun videosundan anladığım kadarıyla normal bir eş ve anne görüntüsü de tevazusuyla karizmasını kat kat arttırdı.


Bu Juleah müziğini biraz daha açarsak, sözünü ettiğimiz türlerin hepsinden biraz biraz mevcut ama hiçbirini doğrudan bu surf rock, şu blues rock, bunda neo-psychedelia var, şunda psychedelic rock var diye kasmıyoruz. Surf, western, desert, blues gibi sinematik rock formlarını bu kadar özümseyip onlardan basit bir biçimde kendi çıkarımlarını yapan Juleah, o basitlik içinden hayalgücü geniş dimağlarda harikulade manzaralar yaratacak kadar yoğun sindirimler sağlıyor. Yazın çıkılan doğayla iç içe bir seyahatin, denizle veya çölle paylaşılan tatlı tembelliğin, güneşe sunulan teslimiyetin müziğini yapıyor. Sadece güne değil, geceye de şahane paylar bırakıyor. Gece yarısı girdiğiniz bir beldenin benzin istasyonunu, uzaktan görüp hep uzakta kalmasını istediğiniz şehir ışıklarını, belki aç karnına sigara molası verdiğiniz terminalini, o saatte konuşacak yerlisini bulduğunuz parkını, belki tatlı bir uyku çekeceğiniz köhne otelini aklınıza getiriyor. Gitar tonları ve melodileriyle o kadar güçlü anlar yakalıyor ki, bir orkestra şefi edasıyla şarkıları gidecekleri yere götürmekle kalmıyor, götürdüğü yerden bir sürü hediyelik eşyayı da çantanıza dolduruyor. Bu tasvirlerden virtüözite, komplike, epik çıkarımlar yapılmasını da istemem. Juleah müziğinde muhteşem bir normallik, sapına kadar dürüstlük, günün her anına sirayet eden kafası güzel bir samimiyet var.

Stoked On Planet Summer'a kaldığımız yerden devam edelim. Dört Juleah albümünü en baştan kronolojik olarak yudumlamak istememe sebep olan ilk dört şarkının sihrini tekrar yaşadıktan sonra kaldığımız yerde bizi yaz sıcağının kucağına bırakan bir hippi tribi olarak Sun Worship bekliyor. Enstrümantal El Paisaje Se Mueve'nin tiril tiril surf/western tatlılığı, Snake'in adı gibi yılan kıvraklığıyla sürüne sürüne zihin kıvrımlarında gezinişi, kapanışı yapan Sweet and Bitter'ın psychedelic ve progressive birlikteliğiyle kıvama gelip yükselişi, bana göre yılın en iyi rock albümlerinden birinin diğer parlak anlarını oluşturuyor. Zaten yılın en iyilerinden biri olacağını ilk dört şarkının bitiminde anlamıştım. Julia Hummer, iyi rock şarkıları yazmanın formülünü kendince bulmuş ve dört albüm boyunca bunu istikrarla sürdürmüş. Eğer gitar ana karakterse, onun çıkaracağı iyi bir melodiye, güçlü bir riffe bazen sadık kalmak, bazen de onu başka melodi ve rifflerle desteklemek, bunu özellikle yaz mevsimi konseptinde hem tozlu, hem ıslak ruh halleriyle kaplamak gerektiğine inanmış. Kuru kuru veya harala gürele bir rock değil, içinden türlü türlü renklerin, hislerin, rüyaların fışkırdığı, az bilinen bir pınardan çıkan bir su derim ben buna.

1. Eat Sleep Sun
2. Why
3. Chrysalis
4. Fruit Tree and The Fuzzy Bee
5. Sun Worship
6. El Paisaje Se Mueve
7. Planet Summer
8. Snake
9. Cotton Candy Castles
10. Sweet and Bitter

20 Ağustos 2021 Cuma

Ida Maria - Fortress Round My Heart


Ida Maria Sivertsen, soyadını atarak adım attığı müzik dünyasına ancak 2008’de Fortress Round My Heart albümüyle iştirak ediyor. Ama elbette öncesi de var bunun. Norveç’in ufak bir kasabasında doğup, ebeveynleriniz tarafından piyano çalmaya teşvik edilip, daha 14’ünüzde yerel konserlere çıkarsanız, ilerisi için başarınız kaçınılmaz bir hal alır bir yerde. Daha reşit olmadan, 16 yaşında evini bırakıp İsveç’e taşınıyor, orada da bu albümünde beraber çalıştığı müzisyen dostlarıyla ufak ufak tanışmaya başlıyor. Neticede ortaya çıkan debut son derece olgun, enerjik ve hisli. Kısaca pop-rock veya kanaat notu yüksek tutularak alternatif pop-rock olarak niteleyebileceğimiz Fortress Round My Heart, hiçbiri albüm için yer doldursun hesabı yapılmamış türden emek sarfedilmiş, iyi yazılmış 10 şarkıdan oluşmakta.

Albümün yıldızı Oh My God dahil olmak üzere Morning Light, Forgive Me ve I Like You So Much Better When You’re Naked adlı şarkılarda koynuna kurbağa kaçmış gibi yerinde duramayan soft rock parçalar ile Louie, Queen Of The Night benzeri başka rock (‘n roll) güzellikleri de barındırmakta Fortress Round My Heart… Tabii Keep Me Warm ve See Me Through parçaları da “aman hep kıpır kıpır olmasın, araya da bir iki slow serpiştirelim” hesabı yapılmadığını hissettiren ölçüde kıymetli yumuşaklıkta duygu pıtırcıkları. Söz yazma konusunda da işini ciddiye alan Ida Maria’nın kıvrak ve espirili olduğu kadar, henüz 20’li yaşlarının başında olmasına rağmen, hayata erken atılmayı tercih etmiş bir kadın olarak yazmış olduğu sözlerden az çok karakter yapısını çıkarmak da mümkün denebilir. Buna benzer olmuş debutlar, dinledikçe yeni kıvrımlarının farkına vardırıyor, dinleyicilere gelecek için ümit veriyorlar.

1. Oh My God
2. Drive Away My Heart
3. Louie
4. l Like you So Much Better When You're Naked
5. Keep Me Warm
6. Forgive Me
7. Stella
8. In The Morning Light
9. Queen Of The World
10. See Me Through

13 Ağustos 2021 Cuma

Yola - Stand For Myself

 
Bristol 1983 doğumlu Yolanda Quartey, alışık olduğumuzun aksine müzikle uğraşmayı seçtiğinde ailesinden destek görmemiş, durumları iyi olmadığı için aileye maddi katkı sağlayacak işlerle meşgul olması yönünde sert bir tepkiyle karşılaşmış. Ama şarkı söylemeyi çok seven Quartey, bu engellere rağmen yerel gruplardan biri olan Phantom Limb'e solist olarak girerek kariyerine resmen başlamış. Öncesinde gayri resmi şekilde ufak tefek sahne tecrübeleri de olmuş tabii. Phantom Limb ile aynı zamanda aralarında Massive Attack ve Nitin Sawhney'in de bulunduğu çeşitli elektronik grupların ve DJ'lerin çalışmalarına konuk vokalistlik yapması için çağrılmış. İki albüm ve çeşitli canlı performanslar sonrası Phantom Limb'in 2012'de dağılması, 2013'te de annesini kaybetmesiyle boşluğa düşen Quartey, bu arayı gitar çalışını geliştirerek ve kendi çapında şarkılar yazarak değerlendirmiş. Haliyle bunları yaparken kendine bir solo kariyer inşa etmek için kolları sıvamış. 2016 senesinde bu defa Yola Carter adıyla altı şarkılık ilk solo EP'si Orphan Offering'i çıkarıp olumlu eleştirilerle dikkatleri çekmeye başlamış.

Dikkatini çektiği isimlerden biri de Amerikalı müzisyen/yapımcı Dan Auerbach olunca "yürü ya kulum" evresine geçen Yola Carter, bu isim budama işini sevmiş olacak ki, bu kez sadece Yola olarak belirlediği adıyla ilk solo albümü Walk Through Fire'a girişmiş. Auerbach'ın Nashville'deki Easy Eye stüdyosunda yazılan, çalınan, kaydedilen bu ilk albüm, adını hem evinde çıkan bir yangından, hem de kurtulduğu çok sıkıntılı bir ilişkiden almış. Şarkılar Yola ve Auerbach yanında Bobby Wood, Pat McLaughlin ve Dan Penn gibi Nashville emekçilerinin de katkılarını içeriyordu. Yine Auerbach'ın gözetimindeki tecrübeli stüdyo müzisyenleri, Faraway Look, Rock Me Gently, Love Is Light, I Don't Wanna Lie gibi nefis şarkılar, country duayenlerinden Vince Gill'in konuk olduğu Still Gone, deluxe edition'a eklenen, Elton John'un da çok beğenip sosyal medyada paylaştığı Goodbye Yellow Brick Road coverı Walk Through Fire'ın gücüne güç katan bazı satır başlarıydı. 2019'da çıkan Walk Through Fire'a ancak 2020'de rastlayabildiğim için en iyi albümler listeme, Faraway Look'u da en iyi şarkılar listeme koyamadım. Ama yine 2020'de rastladığım haberde yeni albümünün 2021'de çıkacağını öğrenerek pusuya yattım. Gün geldi ve ikinci Yola albümü Stand For Myself'e kavuştuk.


O kadar konuştuk, Yola müziğinden bahsetmedik. En başta iyi yapıldığında tadına doyulmayan country soul, daha sonra R&B soslu blues rock, yer yer alt. country ve özellikle kökleri 1950'lere dayanan, temelde country ve pop öğelerinin yaylı aranjmanlarla, geri vokallerle desteklendiği "countrypolitan" adı verilmiş bir türe de dahil ediliyor Yola... Yine de çok kafa karıştırmaya gerek yok. Country ve soul gibi Amerika'nın iki farklı kültürüne ait diye yanlış düşünülen, aslında birbiriyle uzun yıllardır iç içe yaşamış bu iki türü kendi başına bir tür olarak görmeyenlere inat, müzik tarihinde inanılmaz örnekleri mevcut. Yola bu türün yeni nesline ait en güçlü temsilcilerinden biri olduğunu iki albümüyle kanıtlamış oldu. Yola'dan çok önce Amerikalı Valerie June'un özellikle Pushin' Against A Stone (2013) ve The Order Of Time (2017) albümleri beni country soul anlamında uçurmuştu. Uzun süre o kalitede işler gelmeyince önce June'un The Moon and Stars: Prescriptions For Dreamers adlı son albüm haberi heyecanlandırdı. Fakat albüm o kadar vasat geldi ki, ikinci kez dinlemek için bile istek duymadım. Neyse ki ilk albüm üzerine başka katlar da çıkabilmiş ikinci Yola albümü Stand For Myself, yarattığı heyecanı boş çıkarmayıp üstüne mest etti.

Bu kez farklı bir şey yapıp albümün kapanışıyla başlamak istiyorum. Zira orada albüme adını veren Stand For Myself var. Bence Yola'nın kariyerinde şu ana kadarki en iyi şarkı. Ritmi, tansiyonu, tutkusu ve Yola'nın harikulade sesine ibadet eden tasarımıyla muhteşem bir soul rock şarkısı. Zaten bu albümün en şık özelliklerinden biri de, Yola'nın soul kıvraklığını, duyarlılığını, çığlıklarını daha bir net duyuyor olmamız diye düşünüyorum. Müziğinin soul kanadına bir gıdım daha ağırlık vermiş gibi sanki. Benim onu ilk etapta sevdiğim hali olan country soul saflarında ise Diamond Studded Shoes, Whatever You Want ve Be My Friend gibi üç mücevher bulunuyor. Albümün en iyilerinden Starlight ise country'den sıyrılmış mükemmel bir soul beste. Yine bu sıyrılmayı yaşayan açılıştaki Barely Alive, albüme tadımlık sağlam bir funk dokunuşu katan Break The Bough, hüzün dozunu ve dengesini sağlayan soul blues baladları Great Divide ve Like A Photograph falan derken albüm uçuyor. Yola etiyle kemiğiyle, saçının teliyle bile gerçekten "müzik" yapan harika bir kadın. Üstelik onu Avustralyalı yönetmen Baz Luhrmann'ın henüz adı konmamış Elvis Presley filminde 50'ler ve 60'lara iz bırakmış, "Godmother of rock and roll" lakaplı Amerikalı şarkıcı Sister Rosetta Tharpe rolünde izleyecekmişiz ki, şahsen bu beni Baz Luhrmann ye da Elvis'ten daha çok heyecanlandırdı. Muhtemelen kısa bir roldür. Ama Yola'nın müzikal yolculuğu hiç de öyle olmayacak bu kesin.

1. Barely Alive
2. Dancing Away in Tears
3. Diamond Studded Shoes
4. Be My Friend
5. Great Divide
6. Starlight
7. If I Had to Do It All Again
8. Now You're Here
9. Whatever You Want
10. Break the Bough
11. Like a Photograph
12. Stand For Myself

6 Ağustos 2021 Cuma

CLAVVS - O

 
Ağustos 2013'te Atlanta'da bir ev partisinde tanışan dört Grammy ödüllü yapımcı, aynı zamanda multi enstrümantalist Graham Marsh ve şarkıcı Amber Renee, artık nasıl bir dalga boyu yakaladılarsa aynı yılın sonunda CLAVVS adını verdikleri projeyle bu kez Marsh'ın ev stüdyosunda çalışmaya başlamışlar. Sonrası malum. İkili bu birlikteliği albümler, EP'ler ve teklilerle 2021'e kadar getirdiler. Soundu, şekli şemaliyle sevdiğim, ilk albümlerinden beri takip ettiğim ama albüm olarak değil, sadece birkaç şarkılarından memnun olduğum CLAVVS, nihayet 2021 tarihli dördüncü albümleri olan O ile albüm olarak da sevebileceğim bir gruba dönüştü. Takip etmeme rağmen kendilerini Echo, Bloom, Spectre, Give Up şarkıları dışında benimseyebilmiş değilim. Son albüm O ise belki bir Echo veya Bloom içermiyor. Lakin bana göre içinde Spectre ve Give Up ayarında bir dolu sıfır kilometre şarkı taşıyor. Daha önce Get You Home, O, Dance In Place, Stay Forever gibi tekliler çıkmış olan albümde aslında radyo dostu, her biri tekli olarak çıkarılabilecek toplam 11 şarkı bulunuyor. Belki Weeds ve Dirt için fazlalık diyebilirim o kadar. İlk bakışta, hatta ilk birkaç bakışta hepsi birbirine benzeyen şarkılar gibi görünse de, hep söylediğimiz üzere zamanla, özellikle nakarata verdikleri önem sayesinde yavaş yavaş kendi kimliklerini bulan, kıvama gelen hoş yaz şarkıları bunlar.

Durum böyle olunca şarkı önerisi yapmak da güçleşiyor. Ama şimdilik 4-5 defa dinlemiş olmanın, önceki CLAVVS işlerine de aşina olmanın verdiği ukalalıkla Put It Down, Heyi, Get You Home, Ship, Stay Forever şeklinde bir ilk 5 çıkarabilirim. Graham Marsh'ın basit ve bu sebepten etkili şarkı formülü, kendi yağıyla kavrulmayı kabullenmiş, büyük işler peşinde olmayan nitelikte. Amber Renee ise ayrıştırıcı bir ses rengi olmasa da bu şarkılara yakışan performansıyla olayı tamamlıyor. Marsh ve Renee ikilisinin daha birinci günden tutmuş olan bu kimyası bazı anlık parlamalarla sahip olduğu tutkuyu hep hissettirdi. Fakat kendi adıma bu tutkuya bütünüyle sadece Echo ve Bloom şarkılarında rastlasam da CLAVVS'tan hiç vazgeçmedim. Belki bu dördüncü albüm de bunun mükafatı oldu. İçten içe acaba çok fazla takılıp kaldıkları bu tarzın dışına az da olsa çıkmaya yönelik ufak tefek deneysellikler ya da riskler alsalar nasıl olurdu diye düşünmedim değil. Bu sabit formülü tadımlık da olsa eğip bükecek, ona ekstra bir boyut ekleyecek böylesi denemeler gayet yakışırdı kendilerine. Sadece tek tük şarkılarıyla değil, albümleriyle de sevmek istediğim isimlerden biri olarak CLAVVS, bende bu eşiği aştığı için memnunum yine de.

1. Ship
2. Arms
3. Stay Forever
4. Run Run Run
5. Heyi
6. Weeds
7. Put It Down
8. Dance in Place
9. Dirt
10. Get You Home
11. O

31 Temmuz 2021 Cumartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Temmuz 2021)

Redlight - Radius
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: UK Funky, Deep House
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Prevail"
The Go! Team - Get Up Sequences Part One
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Psychedelic Pop, Indie Pop, Indietronica
"F" Rate: 3/10
I.A.R. tavsiyesi: "Pow"
White Polo - A Million Miles
Yıl: 2021 ABD
Tür: Hard Rock, Blues Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Long Gone"

Cielo Oceano - Have You Ever Stared at the Sea?
Yıl: 2021 ABD
Tür: Dream Pop, Shoegaze
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Face in the Sun"

Altın Gün - Alem
Yıl: 2021 Türkiye/Hollanda
Tür: Synthpop, Pop
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Yali Yali"
Winterlight - Gestural Abstractions
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Ambient, Dream Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Memories Are Flotsam"
Heavy Trip OST
Yıl: 2018 Finlandiya
Tür: Heavy Metal, Death Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Mokoma - "Kuollut, kuolleempi, kuollein"

VIQ - Crystal Shores
Yıl: 2021 Fransa
Tür: Chillwave, Dream Pop, Electronic
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Illusion"
EMM - Burning in the Dark
Yıl: 2016 ABD
Tür: Pop, Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Judge Me"
The Vintage Caravan - Arrival
Yıl: 2015 İzlanda
Tür: Hard Rock, Heavy Psych
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Shaken Beliefs"
Julien Bracht - Now Forever One
Yıl: 2021 ALmanya
Tür: Techno, Ambient, Electronic
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "1991"
Chris Cornell - Chris Cornell
Yıl: 2018 ABD
Tür: Grunge, Alternative Rock, Best Of
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Seasons"
The Baker Brothers - High Rez
Yıl: 2017 İngiltere
Tür: Funk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Back in the Game"
The Mergers - Monkey See, Monkey Do!
Yıl: 2013 Almanya
Tür: Garage Rock, Power Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "It's Alright"
Remember the Titans OST
Yıl: 2000 ABD
Tür: Soul, Folk Rock, Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Buck Owens - "Act Naturally"

Anberlin - New Surrender
Yıl: 2008 ABD
Tür: Alternative Rock, Pop Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Younglife"
Funky Destination - I Do Voodoo
Yıl: 2021 Hırvatistan
Tür: Funk, Hip-Hop, Electronic
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Panama Soul Girl"
Tom Williams - Follow the Leader
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Indie Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Petrol Station"
Mountain Mocha Kilimanjaro - Uhuru Peak
Yıl: 2010 Japonya
Tür: Funk
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "(Ain't Got Nobody) Just a Rumbling Man"
Aretha Franklin - ARETHA
Yıl: 2021 ABD
Tür: Soul, R&B, Best Of
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Chain of Fools (Alternate Version)"

29 Temmuz 2021 Perşembe

EMM - Sapphire

 
Sıcak yaz günlerinin getirilerinden biri de hafif, ana akım, nakarat olarak tatmin edici pop şarkılarıyla hissedilen serinleme duygusudur. Sadece dans ettirmeye odaklı derinliksiz hip-hop altyapılarına döşenmiş harala gürele vokaller veya birbirinin kopyası latin arabesk pop vızıltıları, "pop" kelimesinin içini o kadar boşalttılar ki, Los Angeles doğumlu EMM gibi bu işi basit ama etkili yollardan yapan, en önemlisi de pop kelimesinin 80'ler ve 90'lar duruşuna 2000'ler dokunuşları ekleyen örnekler hemen seçiliyor. EMM, gerçek adını bilmediğim, hakkında hiçbir şeyi merak etmediğim, kötü albüm kapağına rağmen kulak vermek istediğim (bu bir albüm dinlemek için kriterim değildir bu arada), pişman da olmadığım Sapphire albümüyle o serinliği hissettiren şarkıcılardan biri. Tür ayrımı yapmadan deli gibi kaset aldığım 80'lerde, 90'larda karşıma çıksa para verip alabileceğim bir albüm Sapphire... Tabii öncesinde radyolardan 1-2 iyi şarkısını duymuş olmam şartıyla.

Mesela o 1-2 şarkı The Loop ve Catch Me If You Can olabilirdi. Bu iki şarkıyı radyoda duysam, albümde başka iyi şarkılar da olabileceğini düşünüp alır, ekstradan Top Of The Mountain, End, Fall, Pt. 2 (Cage), No Gods, Adderall gibileriyle de karşılaşınca verdiğim paraya acımazdım. Benim gözümde EMM'i milyonlarca benzerinden ayıran özellikler nelerdir diye çok fazla düşünmedim. Zaten Sapphire öyle üzerine uzun uzun düşünülecek bir albüm sayılmaz. Sıkıcı Amerikan numaraları da yok değil ama özellikle End, Catch Me If You Can, Rebecca gibi şarkılardan kaliteli Avrupa pop dokunuşları sezdim. O dokunuşları spesifik olarak tarif etmem pek kolay değil. His diyelim. Sadece Top Of The Mountain gibi nefis bir şarkıdan sonra Catch Me If You Can ile albümü bitirse, kapanış olarak Top Of The Mountain 2015 demosunu koymak yerine başka bir şarkı daha koysa ya da hiç koymasa olurmuş. EMM'in Sapphire'den önce üç albümü daha varmış. Onları da serinleme niyetine sırayla elden geçirirsem, hakkında hiçbir şeyi merak etmediğim bu hoş hanımefendinin müzikal gelişimiyle ilgili fikir sahibi olabilirim. Artık merak ediyorum çünkü.

1. Adderall
2. Rebecca
3. End
4. The Loop
5. Fall, Pt. 2 (Cage)
6. Strangers
7. Vice
8. No Gods
9. Top of the Mountain
10. Catch Me If You Can
11. Top of the Mountain - Original 2015 Demo

24 Temmuz 2021 Cumartesi

Helmet - Betty

 
1989'da New York'ta kurulan Helmet ile tanışmam, 1994 tarihli The Crow Soundtrack'te yer alan Milquetoast şarkısı ile olmuştu. Bu nasıl bir müziktir, Helmet kimdir, albümü var mıdır gibi sorular etrafımızı sarmışsa, o dönemin en iyi başvuru kaynaklarından biri Ankara, Tunalı Hilmi'deki Tunalı Pasajı'nın alt katında yer alan Shades Müzik adlı dükkandır. The Crow kasetini yasal yollardan alabilirdiniz. Ama bir Helmet albümünü bandrollü olarak bulma ihtimaliniz Ankara'da denize girme ihtimaliniz kadardı. Bu yüzden soluğu Shades Müzik'te alırdınız. Yurtdışından gelen CD veya plaklardan kasete çekim yapılan bu kutsal mekana girmeden önce vitrine asılmış son çıkan rock, blues, metal albüm kapaklarında kaybolmayı çok severdim. Milquetoast şarkısının yer aldığı Betty'yi bulma ümidiyle gitmediğim bir gün, o vitrinde Betty'nin kapağını görmem, yaşadığım ilk dumurdu. 60'lı yılların easy listening ya da vokal caz albümlerine benzeyen bu kapağın altında süper bir alternative metal soundu yatıyordu.

Yaşadığım ikinci dumur ise, Betty'yi kasete çektirdikten sonra hiç beklemediğim şekilde içinde Milquetoast ayarında daha bir sürü şarkı bulmak, üstelik birkaç tuhaf denemeye de rastlamış olmaktı. Aslında Helmet demek, Page Hamilton demek. 88-89 yıllarında içinde üç adet Susan adlı müzisyenin bulunduğu alternative/noise rock grubu Band Of Susans'da gitar çalan Hamilton, üç sıkı müzisyenle Helmet'i kurduktan sonra kendi evine çıkmış oldu. Ama ev arkadaşları sürekli değişiyor, sabit bir Helmet kadrosu oluşmuyordu. Grubun üçüncü albümü olan Betty'ye kadar Henry Bogdan (bas) ve John Stanier (davul) ile birlikte gelen gitar ve vokaldeki Hamilton, diğer gitar için Peter Mengede isimli arkadaştan boşalan yere Rob Echeverria ile anlaştı. O da 96'ya kadar grupta kaldı. Yani Helmet'in değişmeyen tek elemanı, kurucu başkan Hamilton'dı. Şimdi burada "o gitti böyle oldu, şu geldi söyle oldu" kıyasları yapacak kadar Helmet donanımım yok. Her ne kadar kritik ve ticari başarı yönünden ikinci albüm Meantime en başarılı Helmet işi kabul edilse de, benim için Betty'den daha iyi bir albümleri yok.


"Milquetoast ayarında" diye başlayan bir cümle, pekala "Wilma's Rainbow veya Biscuits For Smut ayarında" diye de başlayabilirdi. Rollo'nun da dahil edileceği bu şarkılardaki kıvrak zeka, artık funky ya da groovy ne derseniz deyin, Helmet gibi hardcore ve metal ile içli dışlı gruplardaki çağdaşlığın, vizyonerliğin bir göstergesi benim için. Mesela Biscuits For Smut'ın enstrümantal halini Beastie Boys'un  yine 1994'te çıkmış Ill Communication albümüne koysanız kimsenin ruhu duymaz. Orada da bu kez "Sabotage ayarında" diye başlayan bir cümle kurmamız olası. Tempolu hali ve kıvraklığı kadar, orta ve belki bir tık altı şarkılardaki ağır karizması da yabana atılamaz. Street Crab, I Know, Clean, hele de 90'larda odamda sesini kökleyip dans etmişliğim bile olan Speechless gibi bu kategoriye örnek şarkılar da kendi groove ve funky hamlelerini ağır çekimle, ağır ve emin adımlarla dile getiriyorlar. Şarkı dağılımlarıyla sağlanan denge de kusursuz olunca Betty bütünüyle kendi ritmini bulmuş kanlı canlı bir güce dönüşüyor. Favori albüm tanımlarımdan biri de bu ritmini bulmuş olma haliyle alakalıdır. Dinleyenin gözünde o ritmi elde etmek yıllar, on yıllar sürmüştür zira.

Rollo ve The Silver Hawaiian'ı basçı Bogdan ile birlikte yazan, 1931 yılından kalma Beautiful Love'ı da coverlayan Hamilton, geri kalan tüm şarkıları tek başına yazmış. Wayne King Orchestra'nın popüler bir caz standartı olan Beautiful Love'ı iki dakikalık tuhaf bir deneyselliğe döken Helmet, yine ikişer dakikadan oluşan The Silver Hawaiian ile kozmik bir boogie rock, kapanıştaki Sam Hell ile de akustik bir dirty blues girişiminde bulunuyor. Meantime'ın başarısının ardından hayranlarının tepkisini çekme pahasına böyle girişimlerde bulunan Hamilton, kendi müzikal arzularını hayranlarının beklentilerinin önüne koyarak nasıl bir kral olduğunu göstermiş zamanında. Benim için Betty'den başka iyi bir Helmet albümü gelmedi belki ama en azından Betty diye bir albüm var hayatımda. Gitar, bas, davul üçlüsünün beni soktuğu döngüyü, ruhumu besleyen sertliğini, zamansız gücünü, hırpalayan enerjisini çok seviyorum. Betty, rock ve metal müzikteki "alternatif"  kelimesinin, hardcore önündeki "post" kelimesinin ve içine doğduğu "grunge" kelimesinin hakkını aynı anda verebilmiş özel bir albüm.

1. Wila's Rainbow
2. I Know
3. Biscuits for Smut
4. Milquetoast
5. Tic
6. Rollo
7. Street Crab
8. Clean
9. Vaccination
10. Beautiful Love
11. Speechless
12. The Silver Hawaiian
13. Overrated
14. Sam Hell

19 Temmuz 2021 Pazartesi

Weep - Worn Thin


New Yorklu dörtlü Weep, "punk sonrası" dönemin kalburüstü isimlerinin izinden gitmeyi seçmiş kendi halinde bir grup. Genel olarak üzgün bir portre çizseler de, bu üzgünlüğü The Cure temposuyla çizdikleri anlar oldukça fazla. 2008 tarihli Never Ever'dan sonra Haziran sonunda Worn Thin ile yeniden bitiyorlar. Vokal ve gitardaki Doc Hammer öncülüğünde ve sözcülüğünde, müzikleri ve hayata bakışlarıyla alakalı pekçok şey söylüyorlar. Daha doğrusu Hammer biraz fazla kişisel takılıyor. Weep öncesinde yeraldığı projelerden nefret ettiğini, Weep'in hepsinden daha derin ve kişilikli bir grup olduğunu ifade ediyor. Bir de nedense hep "ben" ile başlayan ya da içinde "ben" geçen cümleler kuruyor. Biraz ego şişkinliği yaşıyor olduğunu fazlaca belli ediyor. Yine de bakınca Worn Thin, Hammer'ın bu şişkinliğine maden suyu olabilecek olgunlukta bir albüm sayılabilir. Kendisinin önceki gruplarıyla Weep'i karşılaştırma imkânım olmadı fakat Weep'in derinliği ve kişilik sahibi oluşu ile ilgili kısımlarda Hammer'ın yanıldığı söylenemez.

Nakaratlarla arası pek iyi olmayan veya onların nakarat olduklarını çaktırmayacak kadar sade şekilde plânlayan grup, klavyelerle arasının iyi olmasının da etkisiyle tüm enstrümanları bir geceyarısı çeşnisi haline dönüştürebilecek kıvamda atmosfer oluşturma becerisine sahip. Niye geceyarısı dedim bilemiyorum. Galiba bazı şarkıların günün belli saatlerine ait oluşlarına dair kişisel inanışlarımız doğrultusunda Weep'i uygun gördüğüm yer orası oldu. Belki enstrümantal Interlude gibi ambientlerle döşenmiş bir albüm olsaydı bu "uykudan önce" dilim daha anlaşılır biçimde sıradanlaşabilirdi. Oysa şarkıların diri bünyesi ardına sızmış üzgünlük Weep'i benzerlerinden birazcık ayırıyor. Yoksa daha olgun meyveler sürmesi için zamana ihtiyacı olduğu kesin. En beğendiğim şarkıları Let Me bile fazlasıyla The Cure'un yeni olgunlaşmaya başladıkları zamanları hatırlatıyor ki, kendilerine kendi olgunlaşmalarının ürünleri gerek. Aynı zamanda o tuhaf "Maden Suyu Olgunluğu" benzetmemin ardında durarak söylüyorum bunu.

Hele de 10 şarkı ile iyi kötü o olgunluğun ümit veren sıcaklığını hissettirmelerine rağmen önce Jesus Jones şarkısı Right Here, Right Now, sonra da Rihanna eseri Shut Up and Drive coverları ile albümü bitirmeleri pek sıkı bir bitiş yaşatmıyor. Right Here, Right Now'ı çok kötü yorumladıklarını düşünmekle beraber, Shut Up and Drive'da daha sonu getirilebilir bir iş çıkardıklarını söylersem buna kendimi inandırabilirim. Ya her iki şarkı Weep'in kimyasına uymuyor, ya da Weep cover seçmede ve seslendirmede bazı sıkıntılar yaşıyor. Tam adını koyamadım. Adını koyduğum şey ise, cover sorununa rağmen Weep'in kendisi olduğu anlarda doğru sinyaller veren bir grup olduğu.

1. Snow Scenery
2. Let Me
3. When I'm Wrong
4. A Reminder
5. The Time I Thought That
6. Over Now
7. Calm Down
8. Ever Shy (Nov.Mix)
9. Worn Thin
10. Interlude
11. Right Here , Right Now
12. Shut Up and Drive

6 Temmuz 2021 Salı

Obligatory Human Destruction - Obligatory Human Destruction

 
Eternal Tears Of Sorrow ve Mors Subita gibi tanımadığım, Wolfheart gibi 2017'den beri tanıdığım ve her albümüne düştüğüm Finlandiyalı death metal gruplarında pena sallayan Mika Lammassaari'nin tek kişilik projesi olan Obligatory Human Destruction, çok fazla death metal dinlemeyen, son zamanlarda dinlediğini de anladığı ölçülerde beğenmeyen beni can evimden vurdu. Zaten Wolfheart ismi bile bir albümü dinlemem için yeterli referanstır. Lammassaari'nin ismini ve faaliyetlerini de bu albüm sonrası baktığım yerlerde gördüm. Bitmeyen bir enerji, şahane riffler, bu türe en çok yakıştırdığım vokal tonu, bir death metal albümde aradığım epik bileşenlerin hepsi beni sarıp sarmaladı. Albümü tek başına yazan, çalan, söyleyen, yapımcılığını yapan Lammassaari'nin engin tecrübesi onu bu camianın en saygın figürlerinden biri yapıyor olmalı. Hiçbir yerde böyle bir cümle görmedim ama bu kadar proje, enerji, çalışkanlık her şeyden evvel bir saygı gerektiriyor. Bence Lammassaari, bu saygının ardına sığınıp "metal tayfası ne yapsam yer" mantığından uzak zeki, özenli, detaylı ve boyutlu işler yapıyor. Obligatory Human Destruction özelinde konuşursak, yan bakılamayacak 10 şarkı, boş yok ve her yeni dinleyişte üstüne koyan, "bunu duymamıştım" dedirten usta işi hamleler.

OHD, dümdüz bir death metal albümü değil. Melodic, Technical, Progressive ön eklerinin de hakkını veriyor. Lammassaari her şarkıda kendi belirlediği serbest formülleri uygularken onların nereye, ne şekilde gideceklerini hem ince ince hesaplamış, hem de sanki oluruna bırakıp kendine sürpriz yapmış gibi iki duyguyu birden veriyor. Holy Man, Martyr, Cancer, Despicable, We Are Extinct, Whirlmind, üzerine bir şey söylenmeyecek süper parçalar. Ama isimleriyle özdeşleştirilmeleri zaman alıyor ki, en sevdiğim şeylerden biri de budur. Albüme her başladığımda hangi şarkının nasıl başladığını, ilerlediğini, bittiğini hatırlamıyorum ve bu sanki ilk kez dinliyormuşum hissi veriyor. Zaten ismini saydıklarımda da saymadıklarımda da durum aynı. Sadece zevkten dört köşe dinlemelerim esnasında bu şarkının adı neymiş diye baktığımda gördüğüm isimlerden ibaret sadece. Eğer 37,5 dakikalık bir konsept albüm diye çıkmış olsaydı bile kabulümdü. Yer aldığı diğer gruplarla, 2018 tarihli enfes metal komedisi Heavy Trip için yapmış olduğu iki şarkı ve manevi desteğiyle, bu müziği canlı tutmak için verdiği mücadelelerle Mika Lammassaari, bana metalin en bilge "badass"lerinden biri olarak görünüyor. Obligatory Human Destruction ise öyle yan proje, solo albüm vs. diyerek hafife alınmayacak kadar güçlü bir fikir.

1. Despicable
2. Cancer
3. Holy Man
4. Whirlmind
5. Martyr
6. Servant of Violence
7. Forlorn
8. Attention Whore
9. We Are Extinct
10. Scorn Son