31 Mayıs 2022 Salı

Issız Ada Radyosu Arşivi (Mayıs 2022)

Ott - Heads
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Psybient, Ambient, Dub
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Holiday Boat"
Rosie Carney - I Wanna Feel Happy
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Indie Folk, Singer/Songwriter
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Break the Ground"
Orgone - Lost Knights
Yıl: 2022 ABD
Tür: Funk, Afrobeat
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Samson"
Flor - Future Shine
Yıl: 2022 ABD
Tür: Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Clouds"
The Cult - Pure Cult: For Rockers, Ravers, Lovers and Sinners
Yıl: 1993 İngiltere
Tür: Hard Rock, Alternative Rock, Compilation
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Wild Hearted Son"
Mary Ann Hawkins - Mary Ann Hawkins
Yıl: 2022 Finlandiya
Tür: Surf Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Snake Planet"

Terminus - The Silent Bell Toll
Yıl: 2021 ABD
Tür: Sludge Metal, Progressive Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Black Swan"
Everything Everything - Raw Data Feel
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Alternative Dance, Art Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bad Friday"
Karise Eden - Into the Black
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Pop, Soul, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "My Old Friend"
Amaru Tribe - Between Two Worlds / Entre Dos Mundos
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Folktronica, Latin Hip-Hop, Nucumbia
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Párate"



Diner OST
Yıl: 1982 ABD
Tür: Rock & Roll, Pop, Blues, Doo-Wop
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: Bobby Darin - "Beyond the Sea"
The Prodigy - The Dirtchamber Sessions Volume One
Yıl: 1993 İngiltere
Tür: Breakbeat, Big Beat, Mashup
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Session 2"
Awolnation - My Echo, My Shadow, My Covers & Me
Yıl: 2022 ABD
Tür: Alternative Dance, Indietronica, Cover
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Material Girl (feat. Taylor Hanson)
Sasha Alex Sloan - I Blame the World
Yıl: 2022 ABD
Tür: Pop, Electropop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "WTF"
Rotting Christ - Theogonia
Yıl: 2007 Yunanistan
Tür: Melodic Black Metal, Folk Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Threnody"

Alfie Templeman - Mellow Moon
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Indie Pop, Indie Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Colour Me Blue"
Das Druid - Das Album
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Nu Disco
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Without It"

Brass Against - Brass Againts
Yıl: 2018 ABD
Tür: Alternative Rock, Funk, Cover
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Guerilla Radio"



Def Leppard - Diamond Star Halos
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Hard Rock, Pop Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Fire It Up"
Depeche Mode - Some Great Reward
Yıl: 1984 İngiltere
Tür: Synthpop, New Romantic
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "People Are People"

22 Mayıs 2022 Pazar

King Gizzard & The Lizard Wizard - Omnium Gatherum

 
Avustralyalı süper üretken psychedelic rock çetesi King Gizzard & The Lizard Wizard ile bir dargın, bir barışık sürdürdüğümüz ilişkimizde takvimler 2022'yi gösterirken daha yılın ilk yarısında iki albüm çıkarmış olmalarından yine etkilendik. Kurulduğu 2010'dan bu yana grup tarihinde benim için milat olan 2017 albümü Flying Microtonal Banana'ya olan aşkımı her fırsatta hatırlatır ve pekiştiririm. Peki 2017'den sonra neler oldu bir hatırlayalım. Bu arada 2017 grubun şimdiye kadar en fazla albüm yaptığı yıl. 2017 Şubat sonlarında çıkan Flying Microtonal Banana'nın tadına doymamışken Haziran'da Murder Of The Universe, Ağustosta da Sketches Of Brunswick East ile tepemizden inmediler. Her iki albümü de saykodelik ve deneysel dengesizlikleri nedeniyle sevemedim. Kasım'da çıkan Polygondwanaland nispeten bu iki albüme göre daha iyi geldi. Ama en iyiyi sona saklayıp 29 Aralık'ta Gumboot Soup dediler ve 2017'yi tam beş albümle kapattılar. 2018'i nasıl olduysa boş geçen grup, 2019'a iki albüm sığdırdı. Vasat Fishing For Fishies ile baydıktan sonra Infest The Rats' Nest ile trash metal, heavy psych sınırlarında gezerek heyecan yaratan bir albümü daha demlenmeye bıraktılar. 2020'nin sonunda önce K.G., 2021 Şubat'ta da L.W. adlı iki albümle kalite çıtalarını düşürmediler. Ama bu kez de Butterfly 3000 diye yine göz devirmeme yol açan bir albümle 2021'i kapattılar. Aslında benim için bunun adı istikrarsızlık da değil. Çünkü King Gizzard ne zaman ne yapacağı hiç belli olmayan bir grup ve birinin beğenmediği bir albümlerini başkaları başucu yapabilir. Yani estağfurullah, o benim istikrarsızlığım!

Geldik 2022'ye... Ocak'ta Butterfly 3001 adını verdikleri, zaten orijinali bile çok iyi olmayan 3000 albümündeki şarkılardan oluşan bir remiks albüm çıkardılar. Deneysel elektronik, tekno, house türlerinin tekdüze taraflarıyla oluşturulmuş, bitmek bilmeyen bu albüm, grubun 2022'ye kötü bir başlangıç yaptığını düşündürerek üzdü. Derken Mart ayında Made In Timeland albümlerinin çıkacağı haberiyle o üzüntü ümide dönüştü. Ama ne var ki 15'er dakikalık iki şarkıdan oluşan, üstelik ikisi de birbirinden ruhsuz bu şarkılar o ümidi de söndürüverdi. İşte King Gizzard & The Lizard Wizard kah sevindiren, kah üzen ama her albümünü o belirsizliğin çekiciliğiyle dinleten böyle bir grup. Daha motor soğumadan (gerçi doğru düzgün ısınmamıştı ya neyse) bir sonraki albüm olan Omnium Gatherum'un duyurusu yapıldı. Yaklaşık bir buçuk ay sonra çıkacak bu albüm hakkında en ufak bir heyecan yoktu içimde. Beklentiyi düşük tutmanın totemiyle beklediğim Omnium Gatherum, bu totemin tutması sonucu en sevdiğim ikinci KGLW albümü oldu. Psychedelic rock yine grubun imzası olarak durmakla birlikte psychedelic pop, jazz rock, hip-hop, soul, heavy metal gibi kafa güzelken doldurulan karışık kasetlere veya oluşturulan Spotify listelerine benzeyen türlerle bezeli bir albüm çıkaran kahramanlarımız rap bile yapmışlar daha ne olsun.

Önümüzde 16 şarkı var ve ilk şarkı The Dripping Tap tam 18 dakika 17 saniye uzunluğunda. Yani bu albüm ya bir eziyete dönecek ya da tadından yenmeyecek. Neyse ki The Dripping Tap, psychedelic ve garage rock karması bitmek bilmeyen enerjisiyle uzunluğunu hiç hissettirmeyen, içinde bir sürü mevzu dönen şarkılardan biri. Böyle bir albüm için ya açılışa ya da kapanışa konacak türden çılgın bir iş. Albüme çok iyi bir başlangıç yaptık derken ikinci sırada karşımıza çıkan ve The Dripping Tap ile hiç alakası olmayan Magenta Mountain ile şahsen dumura uğruyorum. Bugüne kadar KGLW adı altında duyduğum en iyi şarkılardan biri olması yanında, psychedelic ve dream pop namına insanı pamuk gibi yumuşatan ama bunun yanında grubun o karman çorman aranjmanlarından uzakta, basitliğiyle büyüleyen gerçek bir hit kendisi. Uzakdoğu ezgilerini andıran melodisi, yumuşak ana ve geri vokalleri, drum machine kullanımı ve iddiasız nakaratıyla 2022'nin en iyi şarkılarından biri bana göre. Bu arada drum machine kullanımı albümde birkaç şarkıda daha tercih edilmiş. İki davulcusu olup da (gerçi bu albümde tek davulcu olarak sadece Michael Cavanagh görünüyor) drum machine kullanmak da, aynı akşam yemekte hem kuru fasülye, hem de patlıcan musakka varken dışarıdan hamburger söylemeye benziyor. Tabii bu tercihin sebeplerini grubun her albümde ortaya koyduğu kestirilemez tavrı ve tarzında aramak, niye böyle, niye şöyle diye sormamak gerek. KGLW'i biraz tanıdıysak bu sorgu sual işlerini bırakmamız lazım.


The Dripping Tap ile birlikte Gaia ve Predator X üçlüsü albümün garage, psychedelic ve trash metale kayan rock kanadında yer alırken, Presumptions ve Candles gibi 60 ve 70'lere ait easy listening esintiler taşıyan şarkılar da Omnium Gatherum coğrafyasını paylaşıyorlar. Hatta Ambergris adında jazz-funk ya da lounge-funk ya da acid soul (artık hangisini beğenirseniz) bir şarkı bile var. Bitmedi! Sadie Sorceres ve The Grim Reaper bildiğin hip-hop/rap besteleri. Bu ikisini al, konuk vokalistli örneklerden biri olarak 90'lar Beastie Boys albümlerinden birinin "deluxe edition"ına koy kimse bu nedir diye sormaz. Albümün geri kalanının çoğu da neo-psychedelia, psychedelic pop, progressive pop, yani popun zaman içinde zenginleşerek alternatif alt türlerinden doğmuş versiyonları, varyasyonları, kreasyonlarından oluşuyor. Vibrafon, klavinet, vokoder, wurlitzer, melotron, turntable, perküsyon ne ararsanız Google'dan bulabileceğiniz enstrümanları doğru yer ve zamanlarda devreye sokmaları, hangi yer ve zamanlarda ne yapacaklarını kestirmemizi istememeleri, her yer ve zamanda dinlenebilecek denli ucu açık olabilmeleri hayranlık verici.

Uzun süre grubun Stu Mackenzie üzerinden yürüdüğünü sanmıştım. Enstrüman paylaşımı, şarkı yazımı, stüdyo işçiliği yönlerinden onun kadar olmasa da Ambrose Kenny-Smith'in de katkısı çok büyük. Bazı müzik yazarları grubun 20. ve en uzun albümü olan Omnium Gatherum'u 20 albümün en iyisi ilan ederken, bir kısım yazarlar da "kesin bir çizgiden yoksun" bularak bu farklı tarzları eleştirmişler. Sanki KGLW evreninin kesin bir çizgisi varmış gibi. Stu Mackenzie ise Omnium Gatherum'u kariyerlerinin bir dönüm noktası olduğunu söylemiş. Zira grubun bir "jammy period"a girdiğini (tam olarak ne demekse), bu vesileyle bir süreliğine müzik yazma ve kaydetme şeklini değiştireceklerini söylemiş. Şimdi bu değişim "jammy" olacaksa ki hali hazırda zaten öyle, daha nasıl "jammy" olacaklar merakla bekliyoruz. Bir de Omnium Gatherum bir dönüm noktasıysa ve bu değişim böyle sürecekse zerre kadar itirazımız olmaz. 2022'nin ilk 5 ayında biri remiks olmak üzere 3 albüm ve deneysel rock grubu Tropical Fuck Storm ile Satanic Slumber Party adında bir EP yaptılar. Yıl bitmeden daha başımıza ne gibi çoraplar örecekler bilmiyoruz. Söz konusu değişimi merakla beklemekle birlikte, bu yıl başka bir şey yapmasalar da olur hani. Benim biriciğim Flying Microtonal Banana'dan sonra en iyi King Gizzard & The Lizard Wizard albümü olan Omnium Gatherum daha uzun süre götürür bizi istediğimiz yere.

1. The Dripping Tap
2. Magenta Mountain
3. Kepler-22b
4. Gaia
5. Ambergris
6. Sadie Sorceress
7. Evilest Man
8. The Garden Goblin
9. Blame It on the Weather
10. Persistence
11. The Grim Reaper
12. Presumptuous
13. Predator X
14. Red Smoke
15. Candles
16. The Funeral

16 Mayıs 2022 Pazartesi

Spiritual Voices & Shiza - Tremor

 
Spiritual Voices grup mudur, kaç kişidir, Shiza kimdir hiç bilmiyorum. Rusya/Ukrayna karışımı bir oluşum olması haricinde baktığım hiçbir yerde bilgiye ulaşamadım. Çok da üstelemedim. Tremor'un benim için 2021 yılının en iyi 6. albümü olması bile üstelememi sağlamadı nedense. Daha dinlediğim ilk anda çarpıldığım, 2021'de elektronik müzikte beni etkileyen albümlerin bir elin parmaklarını geçmemesi nedeniyle bu türe olan açlığıma mükemmel cevaplar bulduğum Tremor, beni de şaşırttı doğrusu. Şöyle ki, beğenme kriterlerimi tam olarak bilmediğim, bu yüzden çok fazla içli dışlı olmadığım ambient, techno, rave, minimal electronic gibi alanlardan derlenmiş olan Tremor, birazdan sayacağım beğenme kriterlerim sebebiyle uzun süre vazgeçemediğim albümlerden biri oldu. Tabii zaman geçtikçe dozu azaltıyor, geri döndüğünüzde gayet iyi yaşlanmakta olan bir albüm bularak seviniyorsunuz. Adı gibi ruhani seslerin tavizsiz bir tekno, sinematik bir ambient ile birleştiği albüm, çalmaya başladığı anda ortama farklı bir boyut katan karşı konulmaz bir karanlığa sahip.

Açılışı yapan Unidentified Frequency ve kapanışı yapan Opposing Force albümün iki "beat"siz şarkısı. Bu ikisinin dark ambient, darkwave duygusu müthiş. Kaliteli bir bilim kurgu/gerilim filminin neresine koyarsanız koyun çok iyi çalışır. Müziğin "beat" yanı ise inanılmaz. Giriş ve çıkışı tutan az önce sözünü ettiğimiz ikilinin arasında kalan 7 şarkı, minimal ölçülerdeki tasarımlarına zekice techno noir dokunuşlarda bulunarak arka plandaki ambient karanlığını anlamlandırıyor. Belki de tam tersi bir anlamlandırma oluyordur. Bu müziğe neresinden bakarsanız, bakmadığınız taraflarda da bir şeylerin döndüğünü duyuyor, hissediyorsunuz. Tekrarların yarattığı "tribal" etki sizi içine aldıysa şarkının ne kadar sürdüğü ya da bunun bir şarkı olup olmadığı umurunuzda olmuyor. O looplar içinde yerçekimini kaybedip kendi hareket düzenizi oluşturuyorsunuz. Mirror Prism ve Tremor'da bu yerçekimsiz ortamın uzay dansına dair nur topu gibi koreografileriniz vücut buluyor. Arka arkaya dizilmiş Waith Of Nature, Temple Of The Deep ve Undead Wood minimal, tribal ne varsa bunu dingin bir enerjiyle hırpalayarak servis eden modern kreasyonlar. Zaten Tremor baştan ayağa bir sanat eseri. Bir modern sanat müzesinin ses departmanına ait nadide parçalarından biri. Uzaydaki bir rave kulübünün demirbaş plaklarından. Keşke biri bu albümü Brian Eno'ya ulaştırsa ve ne düşündüğünü sorsa. O kadar merak ediyorum ki.

1. Unidentified Frequency
2. Tremor
3. Mirror Prism
4. Waith of Nature
5. Temple of the Deep
6. Undead Wood
7. Scarecrow
8. Cretaceous
9. Opposing Force

6 Mayıs 2022 Cuma

Rotting Christ - The Heretics

 
Sakis Tolis'in solo albümünü gazıyla girmeye karar verdiğim Rotting Christ evreninden geliyorum: İnanılmaz! Yıllarca bu ismi bir yerlerde görüp de hiç bir albümünü dinlememiş olmam da öyle. 1987'de kurulmuş, 1993'ten itibaren 13 albüm yapmış, konserler vermiş, konser programlarına bilerek alınmamış veya çıkarılmış şahane bir grup. Metalin black, death, gothic, symphonic hallerini bünyesinde toplayıp o bünyeye en iyi yakıştıran isimlerden biri olan Rotting Christ,  stüdyoda iki, konserlerde dört kişiden oluşuyor. Vokal, ritim gitar, bas, keyboard Sakis Tolis'ten soruluyor. Kardeşi Themis Tolis ise davul çalıyor. Zaman içinde pek çok müzisyen girip çıkmış ama Tolis biraderler dükkanı hiç boş bırakmamış. Uzmanı olmadığım için grubun ilk beş albümünü genel anlamda beğenmekle beraber, asıl keyfini 2007 tarihli Theogonia ile çıkarmaya başladığımı itiraf edeyim. Bu albümün ivmesi 2010 yılına ait Aealo ile bir seviye iner gibi görünse de, Κατά Τον Δαίμονα Εαυτού (2013), tanışma albümüm olan Rituals (2016) ve The Heretics (2019) üçlüsü beni bu müziğin duruma göre bir ihtiyaç olabileceği fikrine ikna etti. Benim için zirveleri de The Heretics oldu. Rituals ile 2016'da farkına vardığım grubu The Heretics ile neden takip etmediğimi de sorgular oldum. Zira 2019'un en iyi albümlerinden birini fena halde ıskalamışım. Sakis Tolis'in tam zamanında yakaladığım solo albümü Among The Fires Of Hell, Rotting Christ'ın geleceğini de merak ettirmedi değil. Grubun diskografisine girmemiş olsam umursamazdım ama şimdi işler değişti.

"Konser programlarına bilerek alınmamış veya çıkarılmış" olmalarının tek nedeni isimleri ve bu ismin hakkını veren Hristiyanlık karşıtı duruşları. Tabii genel olarak din kavramına karşılar ama en yakınlarında Hristiyanlık olduğu için öfkelerini ona yönlendiriyorlar. Üstelik bunu şarkılarındaki ironik veya doğrudan liriklerle, müziklerindeki  ilahi korolarıyla, senfonik düzenlemelerle, dini sembollerle, sert, karanlık ve gotik bir anti-maneviyat hissiyle gerçekleştiriyorlar. Rotting Christ, bu ismi nedeniyle 2000 ABD Başkanlık Ön Seçimleri sırasında Hıristiyan muhafazakar aday Gary Bauer'ın grubu "Katolik karşıtı" olmakla suçlamasıyla uluslararası medyanın dikkatini çekti. Buna cevaben Sakis Tolis ise "Madem demokratik bir toplumda yaşıyoruz, herkesin dinlere istediği gibi hitap etme hakkına sahip olması gerekir. Aslında basitçe onların "çürüdüğüne" inanıyoruz" dedi. Malta'da verecekleri bir konser öncesinde işgüzar bir hayranın kilise kapısına Rotting Christ broşürü yapıştırması da kilise ve Katolik gruplarla sıkıntılar yaşamalarına sebep oldu. 2018'de yine konser amaçlı Gürcistan'a gelen Tolis kardeşler, Tiflis'te "terör zanlıları" ve "satanistler" suçlamasıyla 12 saat boyunca gözaltına alındı. Ama kısa sürede hukukçuların, gazetecilerin ve aktivistlerin oluşturduğu kamuoyu sayesinde serbest kaldılar, hatta planlanan konserlerini de verdiler. Politikacı ikiyüzlülüğü, din adamı yobazlığı, yetkili merci muhfazakarlığı neyse de, gruba en şaşırtıcı tepkinin metal camiasındaki önemli (!) bir isimden gelmesini pek fazla kimse beklemiyordu.

2005 yılında metal dünyasının en abartılmış, en üfürme gruplarından biri olan Megadeth'in lideri Dave Mustaine, Yunanistan'da vereceği konserlerde Rotting Christ'ı kadroda istemediğini, aksi halde konserlere çıkmayacağını söyleyerek organizatörleri tehdit etti. Tabii Rotting Christ'a destek çıkanlar da oldu, tartışmanın dışında kalmayı seçen "metal" zihniyetini yanlış anlamış ikiyüzlüler de... Sakis Tolis bu konuda ise "Dave Mustaine'den böyle bir şey beklemiyordum. Onun "metal" olması gerekiyordu. Sadece onun için ve her yeni Hıristiyan için üzülüyorum. Çünkü Hristiyanlığın insanlık tarihinin başına gelen en kötü şey olduğunu düşünüyoruz. Bu, toplumu kontrol etmek için iyi organize edilmiş bir hile ve bu yüzden Hıristiyan olmaya kendini kaptırmış, bu sisteme teslim olmuş birini gördüğümde, özgür olmadıkları için çok üzülüyorum." demiş. Görülüyor ki Tolis'in üzüldüğüne bile değmeyecek bu kişi ve konular Rotting Christ müziğini her albümde daha güçlü hale getiriyor. Bu gücün son halkası, 13. ve şimdilik son Rotting Christ albümü olan The Heretics, yukarıda saydığımız metal türevlerini büyük bir ustalıkla birleştirmiş, dinleyicisinin üstüne üstüne giden, onu alıp gotik, uhrevi, kasvetli, puslu bir coğrafyaya, aynı zamanda sert, enerjik, epik bir atmosfere bırakan devasa bir araç. 10 şarkının hepsi tarif edilmesi de edilmemesi de zor metal cevherleri. Yolu bir şekilde metal müzik formlarıyla kesişmiş insanlar için bu tarifler farklı olacaktır. İki şarkı dışında bütün sözleri yazan, bütün müzikleri tek başına tasarlayan Sakis Tolis kesinlikle metal müziğin başına gelmiş en güzel şeylerden biri. Bu camiada bir şehir olarak Atina'nın saygınlık kazanmasında da etkisi büyük.


Özellikle Heaven and Hell and Fire, Hallowed Be Thy Name, The New Messiah, The Voice Of Universe, In The Name Of God kelimelerimin yetmeyeceği kadar harikulade besteler. Aklımı başımdan aldıkları gibi, yerine hiç tatmadığım başka bir epik metal aklı koydular sanırım. Hepsinde sanki bir stadyum ambiyansında yaylıların yerini gitarların aldığı devasa bir klasik müzik coşkusu hakim. İsmen bu şarkıları neden seçtim bilmiyorum. Albümde bu tarifin uymadığı tek bir parça yok zaten. The Heretics bana bir konsept albüm gibi görünüyor her seferinde. Şarkıların birbirine olan organik ama daha çok ruhani bağları inanılmaz. Her biri albüm içinde kendi cumhuriyetlerini ilan etmiş ama bir yandan da birbirlerine sadakat yemini etmişler. Endüstriyel metal parçalarını anımsatan Fire, God and Fear, Sakis Tolis'in solo albümündeki We The Fallen Angels'a benzeyen The Sons Of Hell, Edgar Allan Poe'nun aynı adlı şiirinin üzerine okunduğu bir başka Tolis tasarımı The Raven, albümün hiç düşmeyen, enerjisini, spiritüelliğini, zenginliğini koruyan diğer Rotting Christ çılgınlıkları.

Şiir demişken, The Raven ile birlikte In The Name Of God ve Hallowed Be Thy Name'de de yer alan dizeler Stelios Steele adlı bir dostumuz tarafından okuyormuş. Steele yanında albüm boyunca dört kişilik olağanüstü bir koro var ki, onlara The Heretics'in gizli kahramanları desek yeridir. Davudi, gotik, hatta bazen ürkütücü boyutlara varan bu muhteşem koro özellikle Hallowed Be Thy Name, The New Messiah, In The Name Of God, The Voice Of The Universe parçalarını hiç yere indirmemecesine uçuruyorlar. 2022'nin Nisan sonlarına doğru sessiz sedasız Holy Mountain adında bir tekli çıkaran grubun yeni albümü çıkacak mı, ne zaman çıkacak herhangi bir bilgi yok henüz. Hatta resmi sitelerinde Holy Mountain bile yok. Norveçli melodik black metal grubu Borknagar'ın vokalisiti olan "Lazare" lakaplı Lars Nedland'in konuk olduğu Holy Mountain pek heyecan yapılacak bir şarkı olmamış ama en azından Rotting Christ cephesinde bir şeyler olduğuna dair ümit veriyor. Bu kadar Hristiyan unsuru barındırmasına, hiç dinlememiş birine yobaz bir Katolik grup imajı verme ihtimaline rağmen anti-Hristiyan varoluşuna her yönden sahip çıkan Rotting Christ, Tolis'in yukarıda belirttiği üzere Hristiyanlık özelinde genel olarak dinlerin kontrol ve manipüle edici gücüne karşı özgürlüğü savunan istikrarlı, mantıklı, zamansız, şahane bir duruş.

1. In the Name of God
2. Ветры злые
3. Heaven and Hell and Fire
4. Hallowed Be Thy Name
5. Dies Irae
6. Fire, God and Fear
7. The Voice of the Universe
8. The New Messiah
9. The Raven
10. The Sons of Hell

30 Nisan 2022 Cumartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Nisan 2022)

The Sure Fire Soul Ensamble - Step Down
Yıl: 2022 ABD
Tür: Funk, Soul, Afrobeat
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Time to Rebuild"

Incite - Wake Up Dead
Yıl: 2022 ABD
Tür: Trash Metal, Groove Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Slaughter"
Sidi Abdallah Oumbadougou - Issiktane
Yıl: 2022 Nijerya
Tür: Tishoumaren, Blues, World
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Walla Jhosan"
Jack White - Fear of the Dawn
Yıl: 2022 ABD
Tür: Blues Rock, Garage Rock, Art Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Taking Me Back"
Komodo - Komodo
Yıl: 2019 Hollanda
Tür: Alternative Rock
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "I Want You More"
Nazareth - Surviving the Law
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Strange Days"
Disembodied Iddm - The Invicible Dimension
Yıl: 2022 Endonezya
Tür: Death Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Introvert's Ambition"

Rişar & Kupa 4 - Rişar & Kupa 4
Yıl: 2021 Yunanistan/Türkiye
Tür: Anadolu Pop, World
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Aferin Canım Aferin"
Rammstein - Zeit
Yıl: 2022 Almanya
Tür: Neue Deutsche Härte, Industrial Metal
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Zick Zack"
Joe Satriani - The Elephants of Mars
Yıl: 2022 ABD
Tür: Hard Rock, Progessive Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Elephants of Mars"
SuckaSIde Vs LROY - Unlicensed to Ill
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Hip-Hop/Rap, Funk, Mash-Up
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Open Letter to Bill Withers"
Wolf - Shadowland
Yıl: 2022 İsveç
Tür: Heavy Metal, Power Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dust"
Channel 5 - Vision
Yıl: 2022 Almanya
Tür: Electronic, Indietronica
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Destroyer"
Tuomo Puranen & Timo Kaukolampi - Mister8
Yıl: 2022 Finlandiya
Tür: Ambient, Drone, Electronic, Soundtrack
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Cold War - Closing Credits"

Sofi Tukker - WET TENNIS
Yıl: 2022 ABD
Tür: Dance-Pop, House
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Larry Bird (feat. Tuck's Dad)"
Rotting Christ - Κατά Τον Δαίμονα Εαυτού
Yıl: 2013 Yunanistan
Tür: Melodic Black Metal
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Iwa Voodoo"
Fontaines D.C. - Skinty Fia
Yıl: 2022 İrlanda
Tür: Post-Punk, Indie Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Skinty Fia"
Shake Some Action! - Wide Awake
Yıl: 2022 ABD
Tür: Indie Rock, Power Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Don't Take It Out on Me"
Hatchie - Giving the World Away
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Dream Pop, Neo-Psychedelia
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Lights On"

Satan - Earth Infernal
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: NWOBHM, Speed Metal
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Earth We Bequeath"

26 Nisan 2022 Salı

Stripper's Union - The Deuce


80'lerde kurulmuş Kanada'nın en saygın gruplarından The Tragically Hip üyesi Rob Baker'ın gitar çalıp şarkı söylediği, Odds grubunun eski üyeleri olan Craig Northey, Doug Elliott ve Pat Steward'ın gitar, bas, davul paylaşımında bulunduğu Stripper's Union, 2005'te çıkardıkları Stripper's Union Local 518 adlı ilk albümlerinden uzun bir ara sonra The Deuce ile adeta hortladı. Bu yazıya başlayıp kendileri hakkında söylenecek ne olabilir diye düşünürken fonda The Deuce'ün 10 şarkısı akıp gidiyordu. Klâsik rock, blues, country nağmelerinin sürekli paslaştığı, nefeslilerin ve piyanonun yalnız bırakmadığı mütevazi müzikleri aklımı başımdan almadı belki. Ama kendi disiplini içinde pek kimsenin üzerinde durmayacağı ufak farklar yaratabilmiş bir oluşum gibi göründü bana. Bu "ufak" görünüşün günden güne artan bir öneme sahip olduğu da unutulmamalı.

Şayet albümü son şarkıdan itibaren dinlemeye başlarsanız (niye böyle birşey yapayım diye sormakta haklısınız, zira benimki tamamen yanlışlıkla oldu), veda şarkısı The Circle Is Small'ın büyülü havasına kapılarak albümün tümünü o şekilde sanabilirsiniz. Tabiî "büyü" meselesi göreceli. Şekle gelirsek, Iggy Pop - Leonard Cohen çağrışımlarına yol açabilecek, orta tempolu, dişi geri vokalli, biraz da gerilimli enfes bir rock şarkısı olan The Circle Is Small, albümle ilgili heyecanları daha ilk dakikalardan arttırıyor. Onun kapanış şarkısı olduğunu farkettikten ve açılış şarkısı, aynı zamanda singlelardan biri olan Making Strange'i dinlemeye başladıktan sonra bu iki şarkı da aynı adamlara mı ait diye düşünmeden edemedim. Making Strange coşkulu, tutkulu, tanıdık, bildik, yine de sevdik bir blues rock bestesi. Only Lows, grubun "live" karakterini orta karar bir bar grubu hüviyetinde sunan, orta kararlılığına karşın kendini dinleten bir başkası. I Give You Away bu kez  o hüviyete kıyıdan köşeden progressive rock hanesi eklemeyi başaran bir şarkı. 3:30 dakikalık bir şarkının bu haneyi eklemeyi başarması da bana göre rock grupları arasında günaşırı gerçekleşen bir durum değil.

Nala isimli şarkıyla rock çeşnisine devam eden Stripper's Union, albümü kalite yönünden biraz daha bileyerek burada da eteğindeki bazı psychedelic taşları döküyor. Ama tekrar nefesli piyanolu rock'n roll müziğe dönmesi için arada bir şarkı bile yok. Poizitif enerjisiyle Burn The Bridge Down hemen devreye giriyor. Fakat bu durumu öyle çaktırmadan, ana gövdesinin birer uzvu gibi göstererek yapıyor ki, tecrübe kozu yine kendini gösteriyor. The Tragically Hip ve Odds gruplarının yakaladığı ortak dalga boyunun 90'lar başına, yani grunge'ın doğuşuna gelmesi, 20 yıl boyunca da bu ruh birliğinin yarattığı kimyanın korunması çok önemli. Zaten Rob Baker bu kimyayı tek kelimeyle özetliyor: Farklı annelerden doğma da olsa, kardeşlik!

1. Making Strange
2. When Your Beauty Fades (You'll Be Lonely)
3. Only Lows
4. High
5. I Give You Away
6. Nala
7. Burn The Bridge Down
8. Fade To Black
9. Whiteout
10. The Circle Is Small

21 Nisan 2022 Perşembe

Komodo - Barbarians

 
Utrecht, Hollanda menşeli Komodo 5 kişilik bir rock grubu. Ama buradaki rock o kadar çeşnili ki, günümüz standartlarında tekdüzeleşen alternative, hard, progressive unsurlar arasında gerçekten nefes alacak alanlar yaratanlar da bu çeşniye sahip olanlar genellikle. Kendi adını taşıyan 2019 tarihli ilk albümlerinden sonra 2022 yılında Barbarians isimli ikinci albümle ortaya çıkan Komodo, pek çok mecrada kısaca tanımlandığı üzere egzotik rock şarkıları çalıp söylüyor. Tabii egzotik kelimesi de açılmalı. Desert blues, alternative rock, surf rock, afro-disco, 60’lar saykodelyası, rumba, raga diye uzayıp giden bir çeşniden söz ediyoruz. Bu kadar farklı ve bazılarının yan yana gelmesi zor türün sevk ve idaresini çok iyi yapan, kemik bir kalıp içinde onları kas veya damar olarak kullanan grup, o egzotikliği hep yanında taşıyarak ilerliyor. Kabataslak dinleyen biri, dümdüz bir yorumla Komodo müziğine alternative rock veya hard rock denebilir. Fakat kabataslak ve dümdüz olamayacak kadar kalıplı, kaliteli, nağmeli bir rock dönüyor ortada. Saydığımız bunca türü doğrudan hissetmek kimi zaman mümkün, kimi zaman zor. Harala gürele bir rock potası içine özensizce doldurulmuş etnik baharatlar yerine, az ve öz dokunuşlarla o sıkıcı alternatif rock hantallığından kendini kurtarmış bir müzik bu. Şarkılara karakterini veren gitar melodilerine, nakaratlara, herhangi bir enstrümandan çıkan "catchy" nağmelere önem veriyorlar.

Kankalar Tommy Ebben (vokal, gitar) ve Gino Bombrini (vokal, gitar, davul, bas, buzuki) tarafından kurulup başka müzisyenler sayesinde genişletilen Komodo'nun ikinci albümü Barbarians, sevimli mızıka melodisi ve dansa müsait akışıyla açılışa konan Lost Kids ile başlıyor. Klasik blues rock / rock&roll kalıplarından gelme ama bunları dümdüz kullanmak istemeyen bir alternatifliğin ürünü olan Ghost Pilot, bazen flütle, bazen kıvrak bir telli çalgıyla inceden etnik tatlar vererek farklı dinleme seanslarında albüme lokomotiflik eden Easy Prey ve Kerosene daha ilk yarı dolmadan çok iyi bir albümle vakit geçiriyor olduğunuzu hissettirebilir. Tıpkı adı gibi belli miktarlarda rock, ska, dub, western arasında zikzaklar çizen Zig Zag, oryantale çalan ritmi, yayvan ve kıvrak gitar melodisiyle Push & Pull, orta tempolu funky ve soul yapısıyla bana Cake şarkılarını anımsatan The Will şeklinde süren albüm hiç bitmesin istiyorum. O da bitmiyor zaten. Dört dakikalık birinci sınıf enstrümantal surf rock Tamraght ile twistimizi de yaptıktan sonra buzukinin yarenliğinde akıp giden neşeli kapanış şarkısı Systems Collapse albümü sonlandırıyor. Tabii çok sevdiğimiz albümlerde bu gibi durumlarda başa dönmeyip sindirim evresine geçiyoruz.

En iyiyi sona saklayıp ayı bir paragraf açmak istediğim, albüme adını veren yaklaşık sekiz dakikalık Barbarians, yine buzukinin bir kenarda şarkının ritmine katkı sağlamak suretiyle kendi halinde takıldığı, perküsyonun orta ritmini hiç bozmayan davula eşlik ettiği, gitarın ince perdeden tatlı mı tatlı bir melodiyle ve sevimli mi sevimli bir hınzırlıkla şarkıya girip çıktığı, kısacası tıpkı bahsettiğimiz diğer iyi şarkılar gibi bir atmosfere sahip. Ama ne oluyor, nasıl oluyorsa şarkının tam ortasında davul ve gitar birden değişip öyle bir kapı açıyor ki, adeta yeniden doğuyor. Hatta o kapıdan girdikten birkaç saniye sonra böyle el çırpmalı, göbek atmalı bir "tuareg" karizmasına evriliyor. Hollandalı bir gruptan kısacık da olsa Tinariwen, Tamikrest, Imarhan coşkusu görmek tüylerimi diken diken ediyor. Sonra yine çaktırmadan baştaki haline yumuşak geçiş yapıyor. İşte o yaklaşık sekiz dakika (7:46) sanki üç dakika gibi nasıl geçip gidiyor anlayamıyorum. Gerçek bir profesyonel işi. Bu yaşananlar albümün tam ortasında oluyor ki zaten ondan sonra geri kalan beş şarkının nasıl olacağı önemini yitiriyor. O kalanlar da kendi güzelliklerini ortaya koyunca Barbarians adında yılın en iyi rock albümlerinden birini daha pamuklara sarıyor, kulağımızın ulaşabileceği bir uzaklığa koyuyoruz.

1. Lost Kids
2. Ghost Pilot
3. Easy Prey
4. Kerosene
5. Barbarians
6. Zig Zag
7. Push & Pull
8. The Will
9. Tamraght
10. Systems Collapse

12 Nisan 2022 Salı

Sakis Tolis - Among The Fires Of Hell

 
Sonunda "metal" olmak üzere gothic, symphonic, black, death ne buldularsa onun metalini yapan Atinalı grup Rotting Christ, 1987'den beri camianın en saygın isimlerinden biri. Hatta sık sık "efsanevi" kelimesi de kullanılır. En son 2019'da The Heretics adlı 13. albümleriyle görüldüler. Takipçileri olmamakla beraber 2016 yılına ait Rituals albümlerini pek severim. Başka da bildiğim yok zaten. Grubun kurucusu, vokalisti, gitar ve keyboard çaları Σάκης Τόλης, yani Sakis Tolis ise metal tutkusunu sadece Rotting Christ ile sınırlı tutmayıp ara ara Black Church, Desolation, NEKPΩN IAXEΣ, Thou Art Lord gibi başka projelerle beslemiş bir çınar adeta. 50 yaşındaki Tolis, pandemi dönemindeki kapanmalar esnasında yazdığı ve düzenlediği bestelerini 2021'den beri bir albüm haline getirme çalışmalarında sona gelmiş, böylelikle Among The Fires Of Hell adını verdiği ilk solo albümünü Mart sonlarında beğenilere sunmuş. Biri cover, diğerleri Sakis Tolis bestesi 9 şarkıdan oluşan albüm, gotik metal ağırlıklı olup daha ilk dinleyişte çarpan, savuran, tekrar güçlü biçimde ayağa kaldıran olağanüstü bir yapım. "Yapım" deyince kulağa film gibi gelmesi de boşuna değil. Among The Fires Of Hell, 1.5-2 saatlik çok iyi bir epik gerilim izleme duygusunu 40 dakikada tattıran müthiş bir tecrübe.

Her ne kadar solo da olsa insan alışkanlıklarından, zevklerinden, rifflerinden kurtulamıyor tabii. Sakis Tolis de görkemli Rotting Christ geçmişinden kopup başka yollara sapmamış. Davul hariç duyduğumuz her şeyi kendisi çalmış, black ve death arasında gidip gelen vokallerle şarkıların gizemine gizem, karizmasına karizma katmış. Davulu ise başta Nightrage, Septicflesh gibi nispeten daha tanınmış isimler olmak üzere bir sürü grupta baget sallamış Selanikli Fotis Benardo çalıyor. Bazı şarkı girişlerinde ve aralarda anlatıcı edasıyla replikler söyleyen Andrew Liles ve Stratis Steele'in davudi sesleri, zaten atmosferi çok kuvvetli olan albüme sinematik bir hava estiriyor. Rotting Christ'e nazaran biraz daha melodik, bazı gitar melodilerinde daha oryantal biçimler tercih eden Tolis, özellikle arka arkaya gelen The Dawn Of The New Age, We The Fallen Angels ve Ad Astra şarkılarındaki muhteşem ritim ve lead gitar rifflerinde yabancılık çekmeyeceğimiz köprüler inşa ediyor. Keyboardların kattığı power metal duygusunun fenalıklar getirmesine izin vermeden (ki power metal bünyesinde o fenalıklara çok maruz kalmışımdır), o duyguyu black metal vokallerle, kıvrak gitar müdahaleleriyle, bazen de power abartısını sağaltan gotik güçlendirmelerle dengeliyor. Bir çok şarkıda bunu duymak mümkün. Benim için bu dengeden emin olmamı sağlayan son nokta da Live with Passion (Die with Honour) diyebilirim.


Sondan bir önceki şarkı The Silence, gotik ve karanlık bir koro ambiyansıyla büyülü bir sabit nakaratı yücelterek Sakis Tolis'in yarattığı bu evrenin önemli parçalarından biri haline geliyor. Ama koro ve büyü demişken kapanışta yer bulan ve albümün tek cover parçası olan Nocturnal Hecate'den de bahsetmek gerek. Şarkının orijinali 1994'te Atina'da kurulan, müzik hayatını Londra'da sürdüren, antik Yunan ve Neo-Pagan folk müzik türünde biri remiks olmak üzere 8 albüm yapmış, aynı zamanda Sakis Tolis'in arkadaşları olan Daemonia Nymphe grubuna ait. Grup şarkıyı Tolis'e vermekle kalmamış, kadınlı erkekli altı üyesiyle de tam kadro koroya geçmiş. Daemonia Nymphe'nin 2007 tarihli Krataia Asterope albümünde bulunan şarkı Tolis'in ellerinde albümün karakterine bire bir uyan şahane bir gotik gerilim kısa metrajına dönüşmüş adeta. Nocturnal Hecate ile albüm bitiyor ama döngüye aldıysanız My Salvation ile o enfes yolculuk tekrar başlıyor. Hazır havaya girmişken devam edersiniz veya durdurup kendinizi yeniden ona hazırladığınız başka bir anda tekrar dinlersiniz. Among The Fires Of Hell öyle çerez niyetine tüketilecek albümlerden değil. Başka işlerle uğraşırken fonda çaldığında bile ziyan olacak diye korktuğum albümlerden.

Pandemi dönemi pek çok sanat dalını farklı şekillerde etkilediği gibi müzisyenler üzerinde de yoğun baskı ve buna bağlı olarak ilham yarattı. Zaten öncesinde de şarkıların liriklerine nüfuz eden ölüm, kurtuluş, melekler, cehennem gibi imalı mistik ve uhrevi temalar üzerinden oluşturulan karanlık ve nihilist okumalar Rotting Christ tarzından çok farklı değil. Bunların karantina döneminde iyice birikip Tolis'e ilham olarak dönmesi sonucu Among The Fires Of Hell gibi bir albümün çıkması son derece anlaşılır. Aslında albüm koyuluğu yanında tanımlanması tuhaf bir coşkuyu da beraberinde getiriyor. Hakkında bu kadar çok isim ve bilgi verebilmiş olmamda, Tolis'i veya Rotting Christ'ı çok iyi bildiğim sanılmasın. Albümden o kadar etkilendim ki, hakkında bulabildiğim her şeye baktım. Tolis'i o köklü geçmişiyle değil de ilk solosuyla tanıdığıma da çok memnun oldum. Hatta fırsat bulunca Rotting Christ külliyatına da girmeyi ciddi ciddi düşünüyorum. Grubunun dağıldığına dair bir bilgi yok ama böyle olacaksa bundan sonraki her Sakis Tolis solosuna kapılarım ardına kadar açık.

1. My Salvation
2. Among the Fires of Hell
3. The Dawn of a New Age
4. We the Fallen Angels
5. Ad Astra
6. Live with Passion (Die with Honour)
7. I Name You Under Our Cult
8. The Silence
9. Nocturnal Hecate (feat. Daemonia Nymphe)

6 Nisan 2022 Çarşamba

Şatellites - Şatellites

 
Önce Şatellites diye bir grup ismi görüp şaşırırsınız. Sonra 70'li yılların 45'liklerinden esinlenilmiş albüm kapağını görünce o yıllara ait bir Türk grup olduğunu sanıp maden bulmuş gibi sevinirsiniz. Zaten şarkı isimleri de Hüdayda, Yekte, Zühtü falan olunca yüksek ihtimalle bu Türk Halk Müziği şarkıları funk, psychedelic pop, elektro saz dokunuşlarıyla yeniden yorumlanmıştır ki, çok severiz. Her ne kadar kendileri hakkında artık yeter seviyesine gelmeye başladığımızı hisseder gibi olduysak da Altın Gün sayesinde bu cover hoşluklarına aşinayız. Neyse, sandığımızın aksine Şatellites, Tel Avivli altı müzisyenden oluşuyor ve albüm 70'lere değil 2022'nin 1 Nisan'ına ait. Tel Aviv ve Türk müziği denince aklıma direkt Ouzo Bazooka ile, daha çok da grubun Türk müziği aşığı lideri Uri Brauner Kinrot ile bir bağlantıları olabileceği geldi. Öyle bir bilgiye rastlamadım. Şatellites'ın lideri ise albümdeki elektrik ve akustik bağlamaları, aynı zamanda buzukileri çalan Itamar Kluger... Kendisi Doğu Karadeniz sahili boyunca uzanan Kaçkar Dağlarında gezerken sazı keşfetmiş, birkaç yıl sonra da bu projeyi hayata geçirmeye karar vermiş. Yafa/Tel Aviv kırsalıyla Türkiye'nin bağrında bir anıt misali duran iki müzik kültürünün buluşması sonucu ortaya 10 şarkılık kendi adını taşıyan ilk albüm Şatellites çıkmış.

1930'larda elektriklenen gitarın yarattığı devrime benzer şekilde, 1960'lardaki sazın elektrifikasyonu Ortadoğu'nun içinde yanıp tutuşan ama malum sebeplerden dolayı (en belirgini satanist bir günah olarak yaftalanması) bir türlü ortaya çıkamayan rock müziğin etnik kanadında patlama yarattı. Geleneksel Anadolu halk müziğinin stilini, ritmini, gamını daha önce gidilmemiş yerlere götüren bu harman, özellikle Anadolu Rock adıyla bu geniş coğrafyada kabul gördü. 70'lerin Türk Halk Müziği ile saykodelik disko kültürünün harmanlanışı da inanılmazdır. Dünyada bu türün bir benzeri daha olmadı. Buradan ilham alan güncel grupların çoğu Avrupa'dan ya da Ortadoğu'dan çıktı. Farklı milletlerden müzisyenlerin oluşturduğu gruplar kadar, tek bir coğrafyadan çıkan ve başka kültürlere ait şarkılara el atan cesur gruplar da oldu. İkinci gruba dahil ettiğimiz Şatellites aslında coğrafya itibariyle Türk kültürüne çok da uzak sayılmaz. Ancak özellikle Itamar Kluger bu müziği o kadar güzel etüt etmiş ki, enstrümantal ya da vokalli, halk müziği veya pop fark etmeksizin o altın yılların ruhuyla oluşturduğu grubunun ilk albümündeki 10 adet yorum bunun kanıtı.


Hüdayda, Zühtü, Yekte gibi söz konusu doğu-batı sentezini kendi açısından güncellemeye yeltenen müzisyenlerin başvurduğu önemli kaynakları bu albümde de görmekteyiz. Zira bu tarz grupların sahip olduğu, funk, rock, groove, disko, sayko ne varsa göstermeye çok müsait bir alt ve üst yapı bu türkülerin mayasında var olan bir şey. Şatellites bu hazineleri boşa harcamamış hatta onlara kendi doğaçlama kapasitesinden de bir şeyler katmış. Mesela Disco Arabesque tam da adı gibi bir şarkı. Ne oraya ne buraya, hem oraya hem buraya ait bir yorum. Kamuran Akkor'un 1992 yılında çıkan Tatlıdır Tatlı albümünde meşhur ettiği Olurmu Dersin (normalde "mu" eki ayrı yazılır ama şakının orijinal ve yeniden yorumları hep bitişik yazılmış), Kluger'in buzukisi, solist Yuli Shafriri'nin yeni Türkçe öğrenen yabancı aksanı eşliğinde enfes bir yorum olmuş. Shafriri'nin şarkılardaki bu aksan meselesi sevimliliği sayesinde itici olmaktan sıyrılıyor. Zafer Dilek ve Alpay'dan olağanüstü versiyonlarını duyduğumuz, hatta Altın Gün'ün Yol albümünde çok hoş bir yorumunu gördüğümüz Yekte'yi enstrümantal yapma fikri de çok tutmuş bana kalırsa.

Açılıştaki Big Baglama ve Seni Sen Olduğun İçin Sevdim adlı şarkıların normalde kime ait olduklarını merak ettim ve orijinallerini dinlemek isterim. Albümün son iki şarkısı daha yavaş yorumlardan seçilmiş. Yağmur Yağar Taş Üstüne nefis bir psychedelic zerafet, hele de kapanışta yer alan, sadece Kluger'in elektro bağlaması ile Shafriri'nin ninni tonundaki sesiyle Cecom ise 3 dakikalık bir büyü adeta. Onların da orijinallerini radara almak lazım. İşte bu gruplar bu işe de yarıyorlar bir bakıma. Şatellites, tanıtım yazılarında müziklerinin özünde Türk müziği olmadığını, tam tersine mümkün olduğu kadar türe yakın olmaya çalıştıklarını vurgulamışlar. Tek amaçlarının bu muhteşem kültürü onurlandırmak, dünyaya daha erişilebilir ve ulaşılabilir bir şekilde sunmak olduğunu belirtmişler. İçinde olduğumuz halde bizim bile ıskaladığımız nice sıkı şarkıyı bulup gün yüzüne çıkarıyor, onlara kendi yorumlarını katıyor, dünyaya sunuyorlar. Altın Gün şimdilik bunu yapan en tanınmış oluşum. Kendi adıma hiç şikayetçi değilim. Ama isterim ki, Ouzo Bazooka gibi veya Avustralyalı King Gizzard & The Lizard Wizard'ın Flying Microtonal Banana albümünde yaptığı gibi bu şahane karışım sırf bir nostalji olmaktan çıksın, kendi yazdıkları özgün bestelerde kendini göstersin. Belki ileride Şatellites da bu yola girer. (Lütfen girsin!) Diğer türlü Türk müziğinde malzeme kullan kullan bitmez. Bu malzemeden üretecekleri kendilerine has materyaller daha ilginç olmaz mı?

1. Big Baglama
2. Hudayda
3. Disco Arabesque
4. Olurmu Dersin
5. Zuhtu
6. Seni Sen Olduğun İçin Sevdim
7. Yar Oi
8. Yekte
9. Yağmur Yağar Taş Üstüne
10. Cecom