20 Eylül 2013 Cuma

Haim - Days Are Gone


Danielle, Alana ve Este Haim kardeşlerden oluşan Los Angeles doğumlu indie grup Haim 2006'da kuruldu. Yanlarına davulcu Dash Hutton'ı da alıp debut albümleri Days Are Gone'a kadar gelen süreçte hiç boş durmamışlar. Kardeşlerden oluşan grupların müziğe başlangıcında olmazsa olmaz ebeveyn müzisyenlere onlar da sahip. İsrailli davulcu baba Mordechai (Regular Show'a buradan selamlar!) ve gitarist anne Donna ile birlikte yerel etkinliklerde, kermeslerde, kınalarda müzik yapmışlar. Danielle ve Este, The Valli Girls adlı grupla takılmışlar. Este, UCLA'da okuduğu Etnomüzkoloji bölümünü normal süresi olan beş yıl yerine iki yılda bitirmiş. Alana ise bir sene okuduğu koleji grup uğruna bırakarak bir başka üstün başarı örneği sergilemiş. Cici kızların üçünün de tek bir enstrümana bağlı kalmayıp önlerine geleni çalabildiği detayını da eklemekte fayda var.

Haim'i müzikal olarak etkileyen isimler arasında Pat Benatar, Blondie, Queen, TLC, Destiny's Child gibileri bulunmakta. Özellikle 70 ve 80'lerin pop, new wave ve rock müziği yanında R&B'sinden de anlar bir edaları var. 2012'de çıkardıkları Forever EP'sinin de yaydığı umut ışıklarını gören çeşitli grup ve sanatçılar, kendilerini turlarına davet edip konserlerinin açılışına koymuşlar. Bu yoğunlukta tamamlayabildikleri ilk albümleri Days Are Gone ise beklentileri boşa çıkarmayan, tadı tuzu yerinde bir çalışma. İlk şarkı Falling (ki "Haim" ve "Falling" kelimelerini yan yana görmek bir an gülümsetmedi değil) 70'ler diskosundan ipini koparmış kadar yoğun ve kesinlikle albümün yıldızlarından. Onu takip eden, aynı zamanda EP'nin çok rağbet görmesinin bana göre yegane sebebi olan Forever çizgiyi bozmuyor. Bu ikilinin kıpır kıpır nostaljik dokusu o denli canlı ki, bunu sağlamak için o yılların formatını kopyalayıp yapıştırmaktan ziyade, formatı özümseyip kendi şarkısını, catchy nakaratını yakalama peşinde oldukları anlaşılıyor. The Wire ile Gary Glitter'ın glam tadını 80'ler sosuna batırarak elde ediyorlar. Daha üçüncü şarkıdan durduramıyoruz kendilerini.


If I Could Change Your Mind, albümün üst sıralarda seyreden kalitesini bir santim bile düşürmediği gibi, sesini ve baslarını biraz daha arttırıp dinlediğim en son andan bu yana o kaliteyi birkaç santim daha üste çıkardığını düşünüyorum. Don't Save Me ve Days Are Gone adında iki adet daha hit adayı şarkının ardından tansiyon ve mainstream pop müziğin geçmişle ilişkisinden doğan o nefis sound biraz düşüyor. Son dört şarkıyı (hatta ilk yarıdan Honey & I parçasını da buna dahil ederek) dinlerken düşündüren kategorisine sokmak daha doğru olur. O zamana kadar dans ederken düşündüren (ya da kafalar güzelse sadece dans ettiren) altı adet Haim şarkısının yüksek hit potansiyelleri düşünülünce ağızda kekremsi bir tat bırakmamak adına böyle bir denge kurulmuş olması ayrıca takdir edilesi bir durum.

Müzikal anlamdaki bu dengeli duruş, hem "istersek buraları radyo dostu hit şarkıya boğarız" iddiası, hem de "istersek 80'lere ait bir filmin soundtrack albümünün A4 ya da B3'ünde yer alacak ayarda şarkılar yapabiliriz" (aslında kolay iş değildir bu) rahatlığı sağlıyor. Son düzlükte yaşadıkları bu ilginç görünüm, onların deneysel yönlerine yönelik ayrı bir farkındalık yaratıyor. Birkaç akorla kolayca değiştirilebilecek, tek bir fırlama cümleyle nakaratını güçlendirecek, ritime çekilecek minik bir ayarla disko topunu kendi etrafında turlatacak bu şarkılara yapılan farklı düzenlemeler, onların sırf hit üretmek amacıyla orada olmadıklarının mesajı aslında. Nazar değmesin diye "gelecekleri parlak" demiyorum. Zira önceden bunu dediğim birkaç isim 2013 albümleri itibariyle gözümde yere fena çakılmış durumdalar. O yüzden şu anki parlaklıkları bana yetiyor.

1. Falling
2. Forever
3. The Wire
4. If I Could Change Your Mind
5. Honey & I
6. Don't Save Me
7. Days Are Gone
8. My Song 5
9. Go Slow
10. Let Me Go
11. Running If You Call My Name

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder