Şarkıların tümünü yazan, yapımcılığını üstlenen, enstrümanları çalan
Colton Holliday'in sözde grubu olan
Panic Division, 2012 tarihli üçüncü albümü olan
Eternalism ile tanıyıp sevdiğim, o albüm vesilesiyle daha önce methiyeler düzdüğüm bir projeydi.
Eternalism kadar olmasa da bir sonraki
Aero•Nautical (2015) albümünü de beğenmiştim.
Holliday, tam 3 yılını harcadığını söylediği beşinci albümü
Touch ile yine çok beğendiğim, hatta şimdiye kadar en beğendiğim
Panic Division albümünü çıkarmış bulunmakta. En beğendiğim albüm olmasının nedenlerinden en önemlisi, bir 80'ler ergeni olmam. Önceki albümlerdeki rock unsurlarından kısıp, synth unsurlarını arttırması, bunu yaparken
Panic Division soundunu bu yumuşak geçişe adapte edişi hayranlık verici sonuçlar vermiş. Zira 1981 doğumlu
Holliday de bir 80'ler çocuğu olarak adeta tüm birikimini
Touch'a boca etmiş. En azından kendi vizyonuyla bunu yapmış.
80'lerde piyasaya çıkmış olsa listelerin tozunu atacak bir albüm iken, ta 2019'da çıkıp 80'lere ait gönüllerin tozunu alan
Touch, iki buçuk dakikalık bir dream pop diyebileceğim
Feather ile büyülü bir açılış yapıyor. Sonlara doğru duyduğumuz, albüm içinde sık sık duyacağımız kadın vokallerin sahibinin adı ise
Rachel Holliday ki,
Colton kardeşimizin eşi olduğuna dair sezgilerim daha ağır basıyor. Bu güzel girişten sonra
Graveyards ile 80'ler partisi başlıyor. Ahenkle dans eden synth dokunuşları, araya serpiştirilen mellow girar melodileri, geri vokaller, insanın gözünde boynuna gitar kesim klavye asmış, güneş gözlüklü, vatkalı bir
Colton Holliday canlanmasına sebep oluyor. Ama bu safkan bir 80'ler soundu değil. Nostaljik yönü çok kuvvetli de olsa, modernize edilmiş, ekolu vokallerle daha çağdaş bir vaziyet almış, hatta göremeyeceğimiz 2080'ler modunda hayal ettiğimiz bir lezzet adeta.
Graveyards'ı takip eden
Touch ve
Wild Nights nedeniyle olaya 80'ler partisi olarak bakmamız boşuna değil. Lakin bu pop duygusu, rock ile sık sık yaşadığı flörtlerle, klasik liste single kavramının ötesinde, kendi kendine takılmayı, istediği yere nakarat koymayı, istediği yeri istediği kadar uzatıp kısa tutmayı yeğleyen özgünlükte seyrediyor. Belki de bunun sonucu olarak, ritmini korusa da ortalarda cazibesini yitiriyor gibi oluyor. Fakat o noktada bile yoğun synth aranjesinin yarattığı kaosu 3 yıllık emeği sayesinde organize etmeyi beceriyor
Holliday...
Kill The Lights ile hiç kaybetmediği ritmini, girişte yer alan 3 sıkı şarkının yarattığı güçlü atmosferle yineliyor. Albümün en iyilerinden olan
Sundown,
Rachel yengemizin anime dublajlarını anımsatan belli belirsiz vokalleriyle süslenmiş, synth organizasyonu mükemmel, hızlı bir pop bestesi. Bu güzel albümün finali ise, progressive house çağrışımları yapan, bunun yanında dream pop tavrından ödün de vermeyen, 5 dakikalık enstrümantal
Oceans ile yapılıyor. Böylece 2019'un en iyi albümleri listesine bir ekleme daha yapıyor, önümüzdeki sıcak yaz günlerine eşlik edecek bir albüm daha bulmanın mutluluğuna ulaşıyoruz.
1. Feathers
2. Graveyards
3. Touch
4. Wild Nights
5. Still in Motion
6. Mother, Father
7. Sugar High
8. Kill the Lights
9. Sundown
10. Out of My Head
11. Oceans
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder