28 Şubat 2022 Pazartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Şubat 2022)

Beth Hart - A Tribute to Led Zeppelin
Yıl: 2022 ABD
Tür: Blues Rock, Hard Rock, Cover
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dancing Days/When the Levee Breaks (Medley)"
Tears For Fears - The Tipping Point
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Pop Rock, Synthpop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "No Small Thing"
Secret Attraction - Replica
Yıl: 2022 ABD
Tür: Chillwave, Post-Punk, Dream Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Peppermint"
Foxes - Kick
Yıl: 2022 İngiltere
 Tür: Electropop, Synthpop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Potential"
Mandelbaum - Cumbiabilly Surf
Yıl: 2021 İspanya
Tür: Surf Rock, Rock'n Roll
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "La Danza de Los Mirlos"
Andy Bell - Flicker
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Neo-Psychedelia, Art Rock, Dream Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sidewinder"
The Cranberries - Stars: The Best of 1992-2002
Yıl: 2002 İrlanda
Tür: Alternative Rock, Pop Rock, Compilation
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Free to Decide"
Shamir - Heterosexuality
Yıl: 2022 ABD
Tür: Indie Rock, Alternative R&B
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Caught Up"
Kana Kana - Ölüler Hariç
Yıl: 2022 Türkiye
Tür: Post-Punk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ölüler Hariç"
Rot TV - Tales of Torment
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Garage Rock, Rock'n Roll, Punk
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Oblivion"
Gang of Youths - Angel in Realtime
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Indie Rock, Art Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Unison"
Stories From Shamehill - Return of the Space Mariachis
Yıl: 2022 Hollanda
Tür: Surf Rock
 "F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Kathmandu"
Johnny Marr - Fever Dreams Pts 1-4
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Indie Rock, Alternative Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sensory Street"
Vacidized - Slumdog Musician
Yıl: 2022 Rusya
Tür: Electronic, Indie Dance
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Good, The Bad and The Ugly"
Saitün - Al' Azif
Yıl: 2022 İsviçre
Tür: World, Psych Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Show Me What You Got"
Licorice Pizza OST
Yıl: 2021 ABD
Tür: Rock, Pop, Blues
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Paul McCartney & Wings - "Let Me Roll It"
Wynona Bleach - Moonsoake
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Alternative Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Moonsoake"
Machete Dance Club - Kill the Vibe
Yıl: 2022 Almanya
Tür: Alternative Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Superuser"
Deserta - Every Moment, Everything You Need
Yıl: 2022 ABD
Tür: Shoegaze, Dream Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "I'm So Tired"
Midnight Oil - Resist
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Alternative Rock, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Nobody's Child"





20 Şubat 2022 Pazar

Los Bitchos - Let The Festivities Begin!


2017'de Londra'da kurulan Los Bitchos, dört müzisyenden kurulu bir surf rock, psychedelic rock grubu. Tesadüfen Las Panteras kliplerini gördükten sonra kimmiş bunlar diyerek yaptığım kısa araştırma sonucu Şubat başlarında Let The Festivities Begin! adlı ilk albümlerini çıkarmış olduklarını görerek sevindim. Üstelik albümü dinleyince sadece sörf yaptıkları önyargısı da ortadan kalktı. Los Bitchos surf rock ve neo-psychedelia karması müziklerini latin ve cumbia ile birleştirerek tatlı mı tatlı bir sound yaratmış. Cumbia, 19. yüzyılda Kolombiya ve doğu Panama'da ortaya çıkan dans edilebilir bir folk müzik türü. Zaten albümü dinlerken onları Londralı değil Güney Amerikalı bir grup sanmak gayet mümkün. Bazılarının soyadlarından latin kökenli oldukları söylenebilir. Artık genlerden mi yoksa surf rock ve cumbia dolu bir müzikal birikimden mi bilinmez, müziğin tatlılığı kadar oturmuşluğu, olgunluğu, dolgunluğu da insanı çarpıyor.

Tamamı enstrümantal 11 şarkıdan oluşan Let The Festivities Begin!, bol çığlık, bol ye-ye, feminizmin yükseldiği lirikler gibi beklentileri de ortadan kaldırarak dışarıya verdiği imaja ters köşe yapıyor. Albüm kapağından alınan parti havası birçok şarkıya sinmiş. Cumbia zaten bir dans müziği. Surf rock da pistlere hiç yabancı bir tür değil. Bu ikisinin yan yana gelişlerinden ne bekleniyorsa Los Bitchos'ta mevcut. Hatta bu şarkılarda vokal kullanılsaymış zarar görürlermiş diye düşünmeye bile başladım. Dinlerken Tarantino soundtrackleri, B-Movie temaları, yaz güneşi, loş partiler, ucuz plakların satıldığı reyonlar ve bunun gibi uzayıp giden bir sürü duyguyu, zamanı, mekanı akıllara düşürebilecek 37 dakikalık bir yolculuk. Açılışta dinleyiciyi avlayan The Link Is About To Die, uzaktan bizim orta tempo oyun havalarımızı anımsatan FFS, kitsch videosuyla beraber dinlendiğinde çok keyif veren Las Panteras, cumbia ruhunun en fazla hissedildiği Pista (Fresh Start), Tropico ve Change Of Heart bu güzel albümün parlak anları. Albümün kendisi zaten anlara hapsedilmeyecek kadar parıl parıl parlamakta. Indie camiasının nefis bir grup daha kazanması şerefine albüme baştan bir daha başlıyoruz.

1. The Link Is About to Die
2. I Enjoy It
3. Pista (Fresh Start)
4. FFS
5. Tropico
6. Las Panteras
7. Good to Go!
8. Change of Heart
9. Tripping at a Party
10. Try the Circle!
11. Lindsay Goes to Mykonos

17 Şubat 2022 Perşembe

Elefant - The Black Magic Show


2001'de kurulup 2010'da dağılan New York'lu indie rock grubu Elefant'a bir geceyarısı rastlayınca içim biraz burkuldu. Çünkü ikinci albümleri The Black Magic Show ile kısa bir süre de olsa vakit geçirmişliğim olduğunu hatırladım. Üstelik dağılma haberlerini, kendilerine rastladığım o geceyarısı sonrasında "acaba şimdi ne yapıyorlar" araştırmam sonunda öğrendim ki, içimin burkulma sebebi de, kısa bir süre vakit geçirmişliğimin nostaljisiyle birlikte bu dağılma haberi oldu. Aslında The Black Magic Show'u dinlediğimi, fakat nerede, ne zaman dinlediğimi hatırlamıyordum. Hatta albümün bana göre en iyi şarkısı olan ve ilk duyduğum dönemde neredeyse hergün dinlediğim Uh Oh Hello'yu kimin söylediğini sorsalar Elefant adını söyleyemez haldeydim. Tesadüflerin hüzünlü yanlarından biri de böyle iyi gruplara veda etmekmiş meğer.

Bir Amerika'lıya göre fazla latin duran ismiyle Diego García, grubun gitar ve vokalinde olması sebebiyle, bu becerilerinden dolayı lider konumunda olan milyonlarcasından biri. García'nın Arjantin köklerine aldanarak grubun müziğinde herhangi bir etnik unsur aramamak gerekir. Veda niyetine The Black Magic Show'un öncesinde 2003 tarihli Sunlight Makes Me Paranoid'a da kulak vermek istedim. Tonight Let's Dance dışında dikkatimi çeken bir şarkı olmamasınn sebebi yeterince sindirerek dinlememiş olmamdan ötürü olabilir. Ama The Black Magic Show'a rastlayınca onu yeterince sindirdim. Çünkü birtakım sıradanlıklarına rağmen buna değecek bir albüm. Hele bir de dağılmışlar ki, kıymetleri arttı sanki. Bu psikolojiden dolayı mı albümü daha bir sevdim diye düşündüm. Lâkin ilgisi yok pek.

Black Magic Show (Introducing), Sirens (bu şarkıyı yapan bir grup niye dağılır ki sorusunu tekrardan sorduran şarkılardan) ve Lolita adlı üç güzel indie rock, post-punk fişekle açılan albüm, yılların yaşlandıramadığı Uh Oh Hello'nun sanki o biryerlerine The Cure kaçmış büyüsünün yerli yerinde durduğunu görmek buruk biçimde sevindiriciydi. Normal şartlar altında "ticari" diye nitelenen böyle şarkıların karakteristik özelliklerinden biri de, resmin tamamını görmenizi engellemeleridir. Uh Oh Hello işte tam da öyle bir enerjiye sahip. Dünyada birilerinin zaman zaman onu Friday, I'm In Love'ın yerine koyduğuna eminim. Ama resmin tamamına adını andığımız şarkılar yanında It's A Shame ve manidar ismiyle albümü ve dükkânı kapayan Don't Wait'i de eklememiz gerek. İçten içe hissettirdiği indie rock hüznüne rağmen bir veda albümü havası yok doğal olarak, çünkü veda albümü olacağını bilseler işler daha farklı olurdu gibi geliyor. Diego García'nın 2011'in Nisan ayında Laura adlı bir solo albümünü dinleyince, umarım Elefant bu kıytırık akustik albüm yüzünden dağılmamıştır diye düşündüm. Zira bir grubun dağılması, kendi yapabildiği en hüzünlü şarkıdan daha hüzünlü bir durum.

1. Black Magic Show (Introducing)
2. Sirens
3. Lolita
4. The Clown
5. Uh Oh Hello
6. Why
7. Brasil
8. My Apology
9. The Lunatic
10. It's a Shame
11. Don't Wait

6 Şubat 2022 Pazar

The Groovy Nobody - Reflections Of A Lost Year

 
Gün geçmiyor ki adamın biri çıkıp yatak odasında, evinde, bodrumunda, stüdyosunda vs. kendi alet edavatlarıyla bir albüm yapmasın, sonra bir isim uydurup grupmuş imajı yaratmasın. Şimdiki adamımız da Sam Larson adında bir Seattle vatandaşı. Kendisi hakkındaki şimdilik sınırlı bilgilere göre The Groovy Nobody ismiyle 1 Ocak 2022'de çıkardığı albümü Reflections Of A Lost Year'ı yazan ve kaydeden olarak görünüyor. Kendisine yardım eden olmuş mudur, ne çalmıştır, konser tecrübesi var mıdır, bunları "written and recorded by Sam Larson" cümlesini gördükten sonra pek umursamıyorum doğrusu. Ben yapılan müziğe, şarkılara, albüme bakarım. Orada gördüğüm de harikulade. Adeta 70'lerden fırlamış, kozmik seslerle, retro bir sound ile örülmüş, kafası güzel, melankolik bir psychedelic rock ile karşılaştığımda hiç de tek kişilik bir proje olarak düşünmemiştim. Bu karışımı son yıllarda özellikle İskandinav rock gruplarının çok iyi becerdiği düşünüldüğünde The Groovy Nobody'nin İsveç, Norveç, Danimarka menşeli permasız, makyajsız bir grup olduğunu sandım. Oysa Seattle'dan Sam Larson, zaten yaşadığı yerin havasında suyunda bulunan rock ruhunu, yine doğduğu yerin genleriyle bir araya getirip 2022'nin en iyi albümlerinden birini yapmış.

Albümü dinledikten, melankolisine kapılıp gittikten ve kendime geldikten sonra öğrendiğim bu tek kişilik dev kadro hadisesi bana Kevin Parker (Tame Impala) ve Ryan Downie (RYD) örneklerini anımsattı. Onlar da kendi müziklerinin, albümlerinin kurallarını kendileri koymuş, ortaya şahane işler çıkarmışlardı. Stüdyo haline getirdiğin yer neresi ise loş hale getiriyorsun, tütsülerini yakıyorsun, alıyorsun içkini, abur cuburunu, geçiyorsun ekipmanlarının başına, karışan eden yok, sabahlara kadar o şarkı senin, bu şarkı benim kıyak bir yolculuğa çıkıyorsun. Reflections Of A Lost Year dinlerken bunlar gözümde canlandı. Açılıştaki Elevated'ın henüz ilk saniyelerinde içime sızan o retro sound, beni de adeta o stüdyoya veya bodrum katına ışınladı. 70'ler psychedelic rock ile neo-psychedeliasının pop muğlaklığına, kimi zaman İsveçli Dungen zerafetine, eskiler jam gruplarının sakinleştiği anlara ve daha pek çok referansa doyurdu. Elevated bunu tek başına yaptı ve albümdeki diğer arkadaşları ile ilgili de fikirler verdi. Ama hemen arkasından gelen Am I Dead bir anda o saykodelik havayı dağıtıp, basit nakaratıyla şahane bir radyo dostu neo-psychedeliaya dönüşünce gerçekten iyi bir albüme başladığımı anladım. İşte keyifle arkanıza yaslandığınız o anlardan biriydi.

O yaslanmayla birlikte albümde sahne alan Don't Hold Me Back, Perfect World, Everything I See Is Me, Lost In My Head ilk önce birbirinden ayırt edilmesi zor psychedelic rock şarkılar gibi görünseler de, Sam Larson dostumuzun kafasının güzelliğine ve aynı zamanda müzikal özenine istinaden zamanla kendi kimliklerini çıkarıp gösterebilecek olgunluktalar. Swift Descent başladıktan birkaç saniye sonra bir Türkçe vokal girse, biri de çıkıp bu şarkı 70'lerden kalma bir pop 45'liği dese yadırgamayız sanırım. Belki catchy bir nakaratı, hatta hiç nakaratı olmamasından şüphelenebiliriz. Yine yukarıda isimlerini saydığımız kafası güzel dörtlü gruba dahil edebileceğimiz Broken Machine'in sonlarına doğru saksafon bile duyuyoruz. Kapanıştaki Give It Time, böyle güzel bir albümün finali de ancak böyle olur dercesine karizmatik, gizemli, özgür ve asil. Böylece Elevated ile başlayıp Give It Time ile biten 5. The Groovy Nobody albümü Reflections Of A Lost Year, pandeminin de etkisiyle bu tarz çalışmaların sıklaşmaya başladığı döneme damgasını vuran albümlerden biri olduğunu her dinleyişte daha güçlü şekilde hissettiriyor. Gerçi dört şarkılık 2020 tarihli Self Isolated da karantinaya denk gelmişti. Tıpku önceki işleri gibi hiç beğenmediğim o albümdense, kayıp bir yılın yansımalarını kendi açısından harikulade bir atmosfer dahilinde ifade eden Reflections Of A Lost Year'ı ciddiye alalım.

1. Elevated
2. Am I Dead
3. Don't Hold Me Back
4. Perfect World
5. Swift Descent
6. Everything I See Is Me
7. Lost in My Head
8. Broken Machine
9. Give It Time