31 Ağustos 2020 Pazartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Ağustos 2020)

Sven Wunder - Doğu Çiçeekleri
Yıl: 2019 Türkiye
Tür: Jazz-Funk, World
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Tulip"
47Soul - Semitics
Yıl: 2020 Ürdün
Tür: Dabke, Hip-Hop, World
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Border Ctrl"
Shotski - The Double
Yıl: 2020 ABD
Tür: Garage Rock, Surf Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Double"
Biffy Clyro - A Celebration of Endings
Yıl: 2020 İngiltere
Tür: Alternative Rock
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Tiny Indoor Fireworks"
Khader Ahmad - Oriental Beats Vol.3
Yıl: 2020 Lübnan/Almanya
Tür: Oriental, World
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Taka Dum"
Lightracer - Across the Dark Sky
Yıl: 2020 Finlandiya
Tür: Spacesynth, Space Disco
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Supersonic"
 
Tycho - Simulcast
Yıl: 2020 ABD
Tür: Downtempo, Chillwave
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "PCH"
 
Moshi Moshi and The Moist Boys - Rub My Lamp
Yıl: 2020 Norveç
Tür: Garage Rock, Surf Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Robo Pimp Adventures"
James Brown - Sex Machine
Yıl: 1970 ABD
Tür: Soul, Funk
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "Get Up I Feel Like Being a Sex Machine"
Alphaville - Forever Young
Yıl: 1984 Almanya
Tür: Synthpop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sounds Like a Melody"
 
 
Private World - Aleph
Yıl: 2020 İngiltere
Tür: New Wave
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Alien Funeral"
Lock, Stock and Two Smoking Barrels OST
Yıl: 1998 İngiltere
 Tür: Funk, Soul, Rock, Garage Rock
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: The Stooges - "I Wanna Be Your Dog"
 
 
Glass Towers - Halcyon Days
Yıl: 2013 Avustralya
Tür: Indie Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Jumanji"
Maya Hawke - Blush
Yıl: 2020 ABD
Tür: Indie Pop, Indie Folk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Generous Heart"
Mestizo Beat - Canoga Madness
Yıl: 2020 ABD
Tür: Funk, Afrobeat, Soul
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Osvaldo's Rebellion"
Hundredth - Somewhere Nowhere
Yıl: 2020 ABD
Tür: Shoegaze, Synthpop, Post-Punk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Cauterize"
S.U.N. - Something Unto Nothing
Yıl: 2012 ABD
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Nomad"
 
 
R.E.M. - Green
Yıl: 1988 ABD
Tür: Alternative Rock, Power Pop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Stand"
The Atomic Bitchwax - Scorpio
Yıl: 2020 ABD
Tür: Stoner Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "You Got It"
 
Led Zeppelin - Led Zeppelin II
Yıl: 1969 İngiltere
Tür: Hard Rock, Blues Rock
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Whole Lotta Love"

16 Ağustos 2020 Pazar

Rope Sect - The Great Flood


Kendilerine Inmesher (vokal, gitar, davul), Harbinger (bas), Gaarentwynder (gitar), Redeemer (davul) gibi tuhaf sahne isimleri vermiş müzisyenlerden kurulu Alman gothic rock, post-punk grubu Rope Sect, ilk albümleri The Great Flood ile tüylerimizi ürpertmeye geliyor. Öncesinde henüz dinleme fırsatı bulamadığım, aslında fırsattan ziyade biraz da üşendiğim 2017 tarihli 6 şarkılık EP'leri Personae Ingratae bulunuyor. İçinde "goth" veya "gothic" geçen önüme gelmiş her yemeğin tadına mutlaka bakan biri olarak The Great Flood önüme geldiğinde öyle basit bir tadım olmayacağını anladım. Gotik atmosferin post-punk bileşenlerine olan akrabalığını ön plana çıkaran çoğu grubun anavatanı Almanya'dır. Gerçi bu vesileyle gothic rock/metal çöplüğüne dönüşen de yine orasıdır bana göre. Rope Sect ise The Great Flood ile gerçekten iyi bir örnek teşkil ediyor. Gotik ambiyans, gizem, gerilim, tutku, ruh her şeyi tamam. Bu heyecanları daha önce tatmış olanlar için 10 şarkılık güzel bir yolculuk yapma fırsatı.

Divide et Impera ile gümbür gümbür bir açılış yapan Rope Sect, bu estetik gümbürtü anlayışının sadece açılışa özel olmadığını gösterircesine tüm meziyetlerini ortaya dökmeye başlıyor. Kadife bir sertlik onlarınki. İkinci şarkı Rope Of The Just, üçüncü şarkı Eleutheria hep böyle gidiyor. Şarkılar dinledikçe, işledikçe ışıldıyor. Ama özellikle Divide et Impera ile birlikte adeta bir riff hazinesi olan, sanki koyu bir klasik müzik eseri gibi gitarların gövde gösterisi yaparak inşa ettikleri The Underground Paradise ve bu müzikte karanlığın nasıl kendi aydınlığını yaratabildiğini ama yine de karanlık kalabildiğini gösteren Issohadores fazla işlemeden de profesyonelliklerini ilk baştan ilan edebilen şarkılar. Gotik dimağlara ders niteliğindeki bu albümün en ışıltılı anları. Enstrümantal ve yine riff zengini Non Serviemus'un verdiği "vokalsiz de harikayız" mesajını eklememek olmaz. Zaten gothic rock içinde gotik olabilmek çok kolaydır. Önemli olan o karanlığı detaylarla fırsata çevirip güçlendirmek. Rope Sect son yıllarda bunu yapabilen ender oluşumlardan biri.

King Dude ve Grave Pleasure isimli gruplarda çalışmış Mat "Kvohst" McNerney'nin Prison Of You ve Flood Flower şarkılarında ana vokalde yer aldığı, istikrarı bozmayıp çeşni kattığı albüm, öz hakiki vokal olan Inmesher dostumuzun bağırıp çağırmadan, ketum sesiyle karanlık güzelliklerine güzellik katılmış şarkılardan oluşuyor. Bu türle epey vakit geçirmiş bir dinleyici olarak şunu söyleyebilirim ki, Rope Sect Alman gruplardan ziyade İskandinav grupları daha çok andırıyor. Bunda Inmesher'ın ses renginin de payı var. Alman gruplarındaki vokallerin çoğunun Dave Gahan öykünmesi ruhsuz söyleyişlerinden farklı bir doku mevcut. Konumuz değil ama Alman grupları son yıllarda özellikle 70'lerden ilham alan psychedelic stoner rock hususunda çok iyiler. Müziğin milliyeti olmaz elbette. Alman da olsa, İskandinav da olsa Rope Sect temsil ettiği türlerin hepsine çok hakim ve bu hakimiyetine o karamsar ruhu katabilmiş gruplardan. Amacı eğlenmek ve eğlendirmek olmayan, karamsarlığıyla hayatın yükünü unutturmayıp gerçekçi ve kederli yanlarımızı besleyen gothic rock, post-punk, post-rock, dark folk, hatta melodic death metal ve türevlerine de ihtiyacımız var. İçinde ölüm, karamsarlık, keder barındırmaları onları her zaman gamlı baykuş yapmaz.

1. Divide et Impera
2. Rope of the Just
3. Eleutheria
4. Prison of You (feat. Mat "Kvohst" McNerney)
5. The Underground Paradise
6. Hiraeth
7. Flood Flower (feat. Mat "Kvohst" McNerney)
8. Non Serviemus
9. Issohadores
10. Diluvian Darkness

11 Ağustos 2020 Salı

Another Sky - I Slept On The Floor


Londralı dört müzisyenin kurduğu Another Sky, iyi albüm bulmakta zorlandığım şu günlere bir güneş gibi doğan ilk albümleri I Slept On The Floor ile fark yaratmayı başarmış çıtır çıtır bir grup. Müzikal geçmişleri hakkında bir bilgim yok ama albüm indie pop ve indie rock karışımından güçlü, tutkulu ve sinematik bir post-rock / art pop dengesi taşıyan şarkılardan oluşuyor. Bunun yanında kimi zaman Coldplay'i andıran pop rock ve art rock skalasında da geziniyorlar sık sık. Bu sound kokteyline bir de Catrin Vincent'ın harikulade vokali eklenince olay başka yerlere gidiyor. Öyle ki yer yer Bon Iver ya da Novo Amor tarzı anlara tanık oluyoruz. Her iki örnek de naif erkek vokalleri içeriyor. Zaten Catrin Vincent'ın sesini ilk duyduğunuzda bir erkek olduğuna neredeyse emin oluyorsunuz. Oysa Vincent'ın kadın olduğu ama sesinin erkek vokallere benzediği gerçeği bu şarkılara doğrudan maskülen ya da feminen bir karakter katmıyor. Adeta cinsiyetsiz bir hümanizm ile kuşatılıp, müzik ve vokal uyumundan güç almış şarkıların kendine has büyüsüyle kolektif duyguların ağına düşüyorsunuz.

Bu müzikal karışım, uyum, kolektivizm ve artık başka ne söylenebilirse hepsinden vücuda getirilmiş şarkılar dönmeye başladığında daha ilk iki şarkı How Long? ve Fell In Love With The City ile hemen tavlandım. Melankolisi, tutkusu ve sinematik anlar yaratan atmosfer bilinçleriyle zaten belli bir kalite çıtası oluşmuş dinleyicileri tavlayamamaları çok zor. All Ends, Brave Face, Riverbed, The Cracks, Avalanche beşlisi de lafı dolandırmadan kalitelerini ortaya koyan şarkılar bana göre. Ama lafı dolandıran ve kalitesini tekrar tekrar dinledikçe ortaya koyan Life Was Coming In Through The Blinds ve Tree de Another Sky'ın ne kadar çok boyutlu bir grup olduğunu işaret eden şarkılardan. Benzetmek için sadece birkaç grup ismi sayabildim ama eminim ki bilmediğim veya aklıma gelmeyen başka referanslar da olabileceğini hissediyorum. Zaten bazı kaynaklarda Another Sky için benzer isimlerde adını hiç duymadığım ve merak ettiğim onlarca yeni isme rastlamam da beni ayrıca heyecanlandırdı.

Her örneğini benimsemesem, zor beğensem de art pop namına sevdiğim isimlerden Bon Iver ve Novo Amor benzerlikleri bile benim için yeterli. Öyle ki, albüme adını veren iki dakikalık I Slept On The Floor'u alıp herhangi bir Bon Iver albümüne koysak kimse bu nedir demez. Let Us Be Broken'da Catrin Vincent, Yes solisti Jon Anderson ile düet yapıyor desek belki birkaç kişi kandırabiliriz. Aynı anda hem pop, hem de rock yönü güçlü olan, bu yönleri dengeli ve yormayan biçimde post-rock evrenine entegre edebilen, aslında post-rock'ı amaç değil araç edinerek bir nevi ezber bozan Another Sky, keşke her yeni grup bu kadar yoğun ve tutku dolu olsa dedirtiyor. Aynı şekilde keşke her debut da I Slept On The Floor kadar yürekten şarkılarla dolu olsa diye düşündürüyor. Grubun soundundaki o kararlı kederlilik, Catrin Vincent'ın sesindeki o güçlü kırılganlık grubu özetlemek için yeterli olsa da, Another Sky bir özetten çok daha fazlasını hak eden bir oluşum.

1. How Long?
2. Fell in Love With the City
3. Brave Face
4. Riverbed
5. The Cracks
6. I Slept on the Floor
7. Life Was Coming in Through the Blinds
8. Tree
9. Avalanche
10. Let Us be Broken
11. All Ends
12. Only Rain

5 Ağustos 2020 Çarşamba

Lost In Translation (OST)


Sofia Coppola'nın yazıp yönettiği, Bill Murray ve Scarlett Johansson'un başrolleri çok güzel paylaştıkları Lost In Translation, romantik yapımlar arasında her zaman gönlümde bir yere sahip filmlerdendir. Onu izlemek için özel ve izole bir ortam yaratılmalıdır ki, sade ama yoğun dünyasına daha bir adapte olabilelim. Film hakkında zaten söylenecek şeylerimi sözlediğimi zannederken, geçenlerde bir kez daha izledikten sonra aslında başka şeyleri de unuttuğumu ya da yeniden ifade etmek istediğim şeyler olduğunu anladım. Ama Lost In Translation, hakkında uzun uzadıya konuşulacak değil, içerdiği özgün romantizme teslim olunacak ve gerekirse birden fazla izlenecek bir film. Tabiî bunun yanında izlerken dinlenecek bir film aynı zamanda. Ama izlenmediği zaman da dinlenebilmesi için bir soundtrack albümü de var. Çünkü Lost In Translation'ı görmek demek aynı zamanda onu dinlemek demek ki, görmeden dinleyen ile gördükten sonra dinleyen arasında bariz farklar yaratacağı da garanti. Zaten bir sürü iyi soundtrack için de durum böyle değil mi?

Filmin genel müzik direktörlüğünü üstlenen Kevin Shields aynı zamanda yolda gördüğünüz her iki shoegaze, noise pop, dream dop, post-punk türü müzik yapan gruptan her ikisini de etkilemiş olan My Bloody Valentine ve dinleyenlerine yıllarca tam bir tür panayırı yaşatan Primal Scream gruplarının önemli bir üyesi. Hâl böyleyken, onun el atacağı soundtrack albümden de farklı bir atmosfer de beklemek doğru olmaz. Nitekim filmin kendi atmosferi de bu ruh birliğine uygun olunca ortaya çıkan durum, hani neredeyse Lost In Translation film dünyasında ne ise, albüm de soundtrack dünyasında aynen o...


Albümde ikisi normal uzunlukta, ikisi normal kısalıkta dört Kevin Shields şarkısı yanında bir adet de My Bloody Valentine şarkısı bulunmakta. Ama bu bir ego albümü değil. Death In Vegas, Sébastien Tellier, Air ve Jesus & Mary Chain parçaları her ne kadar Shields karakterine çok uyumlu da olsalar, esas uyumlu oldukları şey filmin o kafası hüzün ve huzurla bulanmış, üstelik bundan dolayı doğal biçimde bir mutlu olma efkârı sahiplenmiş olağanüstü dokusu. Charlotte'un bir Tokyo gökdeleninden kalabalık yalnızlığına baktığı sırada çalan Squarepusher'ın 1:20 dakikalık Tommib'i bile tek kelime etmeden çok şey anlatıyor. Bu şarkılar dünyanın uzak bir köşesinden bize yakınlaşan filmin o hüzün dalgalarını tsunami misali üzerimize süren naiflikte. Hayran olunası bir minimalizmin tuhaf bir dostluk/aşk muğlaklığına sığınışı. Öyle ki, bu tanımlara uymayacağı düşünülebilecek cıvıl cıvıl Phoenix şarkısı Too Young dahi bu muğlaklığa ters düşmüyor.

Albümün sonunda Bill Murray'in karaoke barda Roxy Music şarkısı More Than This'i yorumlamasına da yer verilmiş ama sanki filmde yorumladığı gibi değil. Olsun, zaten filmde Bill Murray yerine Bob Harris vardı ve albümde de o varmış gibi duydum ben. O zamanlar şarkıcılığa olan hevesi fazla olmadığından mıdır, bir Scarlett Johansson şarkısı yoktu. Olsa fena olmazdı. Lâkin Sofia Coppola'nın asıl iletmek istediği ve fazlasını ilettiği Bob Harris ile Charlotte arasında yaşanan imkansızlıklarla çevrilmiş belirsizliği yansıtacak en doğru şarkılardan bir demetin sergilendiği mutsuz bir albüme ekstradan dahil edilebilecek şarkıları konuşmak çok anlamsız. Tıpkı iki benzemezin hayatlarının en güzel gecesini, sonra da en acı ayrılıklarını yaşadıkları bir garip (ama delicesine bastırılmış arzulu) ilişkinin üzerine "keşke..."ler kurmanın anlamsızlığı gibi.

1. Intro/Tokyo
2. Kevin Shields - City Girl
3. Sébastien Tellier - Fantino
4. Squarepusher - Tommib
5. Death in Vegas - Girls
6. Kevin Shields - Goodbye
7. Phoenix - Too Young
8. Happy End - Kaze Wo Atsumete
9. Roger Joseph Manning Jr. & Brian Reitzell - On the Subway
10. Kevin Shields - Ikebana
11. My Bloody Valentine - Sometimes
12. Air - Alone in Kyoto
13. Roger Joseph Manning Jr. & Brian Reitzell - Shibuya
14. Kevin Shields - Are You Awake?
15. The Jesus & Mary Chain - Just Like Honey
16. Bill Murray - More Than This