28 Şubat 2015 Cumartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Şubat 2015)

Treacherous Orchestra - Grind
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Folk Rock, Hard Rock, Instrumental
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Sly One"
Tania Saleh - Wehde
Yıl: 2011 Lübnan
Tür: Folk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Tmanta'sh Moulaya"
Surf City - Jekyll Island
Yıl: 2015 Yeni Zelanda
Tür: Indie Rock, Psychedelic Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hollow Veins"
 
 
Madonna - Rebel Heart
Yıl: 2015 ABD
Tür: Pop, Electropop
"F" Rate: 3/10
I.A.R. tavsiyesi: "Rebel Heart"
Justin Hurwitz & Tim Simonec - Whiplash OST
Yıl: 2014 ABD
Tür: Jazz, Score
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Caravan"
 
Khalas - Arabic Rock Orchestra
Yıl: 2012 İsrail
Tür: Folk Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bdek Za'afe"
Bryan Ferry - Dylanesque
Yıl: 2007 İngiltere
Tür: Pop Rock, Folk Rock, Cover
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Knockin' on Heaven's Door"
 
Say Lou Lou - Lucid Dreaming
Yıl: 2015 İsveç
Tür: Electropop, Synth Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Julian"
 
Renegades of Jazz - Paradise Lost
Yıl: 2015 Almanya
Tür: Electronic, Nu-Jazz, Hip-Hop, Breakbeat
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Fire" (feat. Aspects)
Aziza Mustafa Zadeh - Shamans
Yıl: 2002 Azerbaycan
Tür: Vocal Jazz, Modern Classic
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ayrılık"
Superfood - Don't Say That
Yıl: 2014 İngiltere
Tür: Indie Rock, Britpop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "You Can Believe"
Müslüm - Apochalüpt
 Yıl: 2015 İsviçre
Tür: Hip-Hop, Comedy Rap
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Apochalüpt"
Ghost Bath - Moonlover
Yıl: 2015 Çin
Tür: Atmospheric / Depressive Black Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Beneath the Shade Tree"
 
Wish I Was Here OST
Yıl: 2014 ABD
Tür: Pop Rock, Indie Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: Paul Simon - "Obvious Child"
Moon Duo - Shadow of the Sun
Yıl: 2015 ABD
Tür: Psychedelic Rock, Neo-Psychedelia
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Zero"
Tank86 - Obey
Yıl: 2015 Hollanda
Tür: Stoner Metal, Instrumental
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Piledriver"
The Aquadolls - Stoked on You
Yıl: 2013 ABD
Tür: Indie Pop, Garage Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Long Hair Don't Care"
Duck Duck Grey Duck - Here Come...
Yıl: 2015 İsviçre
Tür: Indie Rock
 "F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Wrong Dream"
 
Scarlett Johansson - Antwhere I Lay My Head
Yıl: 2008 ABD
Tür: Dream Pop, Folk Pop, Cover
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Falling Down" (feat. David Bowie)
Thunder - Laughing on Judgement Day
Yıl: 1992 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Baby I'll Be Gone"
 

26 Şubat 2015 Perşembe

CeDell Davis - Last Man Standing


88 yaşındaki CeDell Davis, hiçbir zaman blues müziğin devleriden biri olarak anılmamış, kendi halinde sevimli bir blues sanatçısı. Hani şu kıyıda köşede kalmışlardan. Zaten dev tabir ettiklerimizin 25-30 albümlük külliyatlarına rağmen Davis'in sadece 5 adet albümü bulunuyor. Sonuncusu Last Man Standing yeni çıkınca biz de bu güzel insanı tanıma şansı bulduk. Her blues gitaristi ve solisti gibi küçük yaşlarda başladığı müzik kariyeri, haliyle pek albüm çıkarma yönüne yoğunlaşmamış. 10 yaşındayken çocuk felci geçiren Davis'in, 1957 yılında sahneye çıktığı bir kulüpte çıkan izdihamda ezilip iki bacağının kırılması onu ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkum etmiş. Şimdi o blues söylemesin de biz mi söyleyelim? Tüm bu acılara, talihsizliklere, fiziksel handikaplara rağmen gitar, çalmaktan, şarkı söylemekten, sahneye çıkmaktan hiç vazgeçmeyen bu adam, daha müziğinden tek bir nota duymadan bile saygıyı hak ediyor. Ama kendi adıma onunla ilk tanışmamı sağlayan Last Man Standing'den de gayet memnunum.

Blues hudutları içinde "CeDell Davis Müziği" diye birşeyden bahsetmek mümkün olmasa da gitar çalma yönünden sıradışı bir "CeDell Davis Stili"nden söz etmek mümkün. Hastalığı nedeniyle iki elini farklı derecelerde kullanabilme sıkıntısı çeken Davis, bildiğimiz yemek bıçağı ile slide gitar benzeri bir çalış tekniği elde etmiş. Mecburiyetten kaynaklı bu teknik, sound yönünden çok fark etmiyor görünse de, şarkılara zaman zaman yalpalayan, çatırdayan çiğ bir lezzet katmış. Albüm açılışındaki modern blues rock tınısına sahip Catfish & Cornbread'in 1927 model tonton bir amcadan beklenmedik ölçüde tok bir beste olması, hemen arkasından beliren Rollin' & Tumblin'in modernlik ile standartı buluşturan tadı erkenden albümün kalitesini ortaya koyuyor. Turn On Your Light'ı da bu gruba dahil edebiliriz. Onun dışında Teenie Weenie Bit, Ridin' In My '74, Yackity Yack gibi çeşitli çap ve ebatlarda blues standartları, 3-4 tane intro, "When I was a kid" ile, "When I woke up this morning" ile başlayan, daha çok çileli hayatından beslenen lirikler ve 88 yaşın görmüş geçirmiş bilgeliğinin emaresi Davis vokali Last Man Standing'in özeti. Kendisi bu camiada son ayakta kalanlardan biri olmayacak belki ama, ayağa kalkamadan bile yaşına rağmen dik durabildiğini gösteren bir albüm yaparak ceketlerimizin önünü iliklememizi sağladı.

1. Catfish & Cornbread
2. Rollin' & Tumblin'
3. Chicken Hawk
4. Purty Women
5. Teenie Weenie Bit
6. Who's Lovin' You Tonight
7. Ridin' In My '74
8. Mississippi Story
9. Turn On Your Light
10. Need You So
11. Yackity Yack
12. Wind Up Grac-A-Phone
13. The Horror
14. Every Day Seem The Same
15. Further On Up The Road
16. Ain't Feelin' To Go

20 Şubat 2015 Cuma

Elle King - Love Stuff


1989 Los Angeles doğumlu Tanner Elle Schneider, ya da havalı takma adıyla Elle King, Deuce Bigalow: Male Gigolo, The Animal, 50 First Dates ve sürüyle sulu Adam Sandler komedisinde rol almış komedyen Rob Schneider'ın kızı. Anne babası o daha küçükken boşandıktan sonra üvey babasının dinlettiği The Donnas'ın kızlardan oluşan pop punk coşkusuna kapılıp daha 9 yaşındayken müzisyen olmayı kafasına koymuş. Aynı dönemde Blondie ve The Runaways de dinlemiş. 13 yaşında da günümüz çocuklarından farklı olarak popüler çer çöpler yerine Otis Redding, Etta James, Aretha Franklin, Al Green, Hank Williams, Johnny Cash, AC/DC gibi dudak uçuklatan isimlere yönelmiş. Zamanla country ve bluegrass biraz daha ağır basmış. Daha sonra buna soul, blues ve rock eklenmiş. Yaşadığı çevrede düzenlenen bazı küçük konserlere çıkmış. Buck's Rock adı verilen gençlik kampında çeşitli müzikallerde rol almış. Gitar ve banjo çalmayı öğrenmiş. Yani ergenliğinde güzel şeyler yapmış.

Yaş 16'ya erdiğinde henüz reşit olmamanın verdiği birtakım dezavantajları avantaja çevirip sahte kimlikle konserlere, kulüplere, canlı müzikli partilere sızmış. Fakat amacı içip içip dağıtmak değil, müzikal performanslar sunmak, kendini pişirmekmiş. Liseden sonra üniversiteye gidip orada resim ve sinema eğitimi almış. Damarlarına bu kadar kültür sanat zerk edilince ilk göz ağrısı müziğin şarkı yazma kulvarında da kulaç atmaya başlamış. Sokak şarkıcılığı bile yapacak derecede sevdiği müzikte kendini iyice geliştirmiş. Canlı performanslar gittikçe daha düzenli organizasyonlarda boy göstererek sürmüş. Pamuk Prenses masalı gibi miş-muş ile doldurduğumuz hikayesi, nihayet bir RCA yetkilisinin onu keşfedip imza atmaya ikna edişiyle günümüze ulaşmış. Bu imzanın ilk meyvesi, 2012'de çıkan 4 şarkılık The Elle King EP'si olmuş. Bu EP onu geniş kitlelere tanıtmaya başlamış ve uzun müddet ortalığı idare etmiş. İlk LP'ye doğru adım adım yol alan Elle King, 17 Şubat'ta çıkan Love Stuff ile mutlu sona ulaşmış. Tabii bu son, aslında farklı bir başlangıç. Artık daha çok insan onu tanıyacak, tanımalı!


Hiç de Hollywood ünlüsü babanın şımarık kızı gibi bir hayata takılmayan King, kendi kendini yetiştirdiği müzikal yolculuğunun geldiği kritik noktalardan biri olan ilk albümüyle pop, soul, blues, rock, country gibi farklı dallardan sesler veriyor. O sesleri verirken en dikkat çeken şey de kendi sesi. Daha albümün ilk şarkısı Where The Devil Don't Go'nun ilk saniyelerinde duyduğumuz bu hem cevval, hem de marşmelov vokal, çok keyifli geçecek bir albümün ilk sinyallerini veriyor. Hatta bu keyifle akmaya başlayan albüm, henüz üçüncü parça Under The Influence ile bana Adele ve Duffy gibi Britanyalı hatunlarla rahatlıkla kafaya oynayacak bir kızın selektörleri yaka yaka geldiğini hissettirdi. 60'ların nostaljisini hamurunda saklayan ve albümün en iyilerinden olan Under The Influence'in ardından yine benzer kalibrede bir şarkı beklerken ölçülü sertlikte bir pop rock olan Last Damn Night, King'in rock vokalindeki başarısını da erkenden tescilledi. Sıradan devam ettiğimizde karşımıza çıkan Kocaine Karolina, bu kez sadece King, banjo ve piyano muhteviyatının naifliğiyle kendisinin bluegrass / country yüzünü görmemizi sağladı. Bu kızın daha kaç yüzü var acaba diye yükselen tansiyon, Song Of Sorrow'un, isminin hakkını bir İrlanda barının sakinleşmiş anında verdiğini düşündüren ruh haliyle dizginleniyor. Bir de bakıyoruz, daha albümün yarısındayız.

İlk yarıya göre daha iddiasız bulduğum albümün bu yarıda iki yıldızı var. Biri "ölçülü sertlikte bir pop rock" tanımını yeniden kullanabileceğim Jackson adlı parça. Diğeri ise, bu albümden bir ilk beş çıkar, final maçında sahaya sür deseler bu beşe kaptan yapacağım Ain't Gonna Drown adındaki şahane alternative country bestesi. Şarkıda hissedilen kara bulutlu western ambiyansına eşlik eden dingin soul vokalin yarattığı gizem, ne zaman yükseleceği kestirilemeyen bir gerilimle, belki de hiç yükselmeyeceğini düşündüren huzurun karışımından ibaret. Bu sinematik ambiyans için fazla spoiler vermeyelim o zaman. Albüm bitince elimizde sözünü ettiğimiz olgun şarkılar ve küçümsenmeyecek bir ses / beste karakteri kalıyor. Bu karakter bünyesinde dikkat(imi) çeken en önemli şey, Elle King'in kesinlikle bir Amerikalı gibi yazıp söylememesi oldu. Zaten kendisi de America's Sweetheart şarkısında "ben Amerikan Güzeli değilim" diye bas bas bağırıyor. Bunu dizeleri lafta bırakmadığı için onu Adele veya Duffy klasmanında, daha İngiliz bir ses / beste karakterinde gördüm. Türlere hakimiyetine rağmen ilk albümde herşeyden biraz taktiğine de bayıldım. Sadece bundan sonra soul yüzünü biraz daha sık göstermesini, hatta mümkünse bunu alt. country yüzüyle birlikte yapmasını temenni ederim. Zira bu birlikteliği sağladığı şarkılarının tadı hala damağımda.

1. Where the Devil Don't Go
2. Ex's & Oh's
3. Under the Influence
4. Last Damn Night
5. Kocaine Karolina
6. Song of Sorrow
7. America's Sweetheart
8. I Told You I Was Mean
9. Ain't Gonna Drown
10. Jackson
11. Make You Smile
12. See You Again

12 Şubat 2015 Perşembe

Desperate Journalist - Desperate Journalist


Post-punk'ın birçok özelliğinden biri, piyasa kaygısı gütmeden tasarlanan şarkıların yarattığı özgürlük ambiyansıdır. Gerçi bunu her post-punk grubu için söyleyemeyiz. Bunu söyleyebileceğimiz gruplardan biri olan İngiliz dörtlü Desperate Journalist, kendi adlarını koydukları ilk albümleriyle türünün gereklerine bağlı biçimde özgür, macera aramayan (biraz arasalar fena da olmazdı) ve yeni olmalarına karşın oturmuş bir sound ile karşımızdalar. Aynı gitar, bas, davul tonları bir süre tekdüze bir hal alıyor görünse de, hatta catchy nakaratlarla radyoları yakabilecek iken böyle bir tercihte bulunmasalar da, zamanın akışında kendini bulacak taptaze bir grubun taptaze şarkıları bunlar. Albümün açılış şarkısı Control ve Cristina, grubun erkenden hayranlar edinmesini sağlayan çok sağlam iki single. (Haber yayına hazırlandığı sırada Happening'in de videosunu gördüm.) Birbirine oldukça benzeyen bu iki şarkı, çok ince bir nakarat farkıyla ayrılıyor diye düşündükten birkaç dinleme sonrasında o ince farkın gitgide kalınlaştığını gördüm. Aslında grubun çoğu şarkısı arasında yaşanan bu sonradan fark etme durumu, cazibeyi arttıran en önemli özelliklerinden biri.

Doğup büyüdükleri Londra gibi puslu, yağmurlu, telaşlı, yoğun, içten içe de mutlu yüzünü yansıtan bir müzik yapan grup, single olmanın videolu ayrıcalığına sahip Control ve Cristina haricinde Hesitate, O, Eulogy, Heartbeats, Remainder, Nothing, Distance şarkılarıyla da aynı ayrıcalığı hak ettiklerini her dinleyişte, artan bir inanışla tekrar hissettiriyorlar. Mesela kendilerini fark ettiğim günden bu yana belli aralıklarla toplam 7-8 defa, hiçbir şarkıyı atlamadan veya ileri sarmadan dinlemişimdir. Her seferinde 1-2 şarkıyı yeniden keşfettim. Hatta Heartbeats ve Remainder ikilisi, bu 7-8 dinlemenin ardından "albümde böyle iyi şarkılar da varmış" dedirtecek kadar kendini benden ustalıkla saklamış, ortaya çıkacak uygun anı kollayan şarkılarmış meğer. İşte bu duyguyu bana en fazla yaşatan müzik türü olan post-punk'ı sadece 80'lerle günümüz arasına kurduğu köprülerden dolayı değil, bu kendini eskitmeme becerisinden ötürü de çok seviyorum. Bu bağlamda Desperate Journalist'i de çok sevdim.

Dinledikçe kapağındaki çiçekler gibi açılan bu güzel şarkıları dile getiren, kısa sarı saçlarıyla ayrı bir çekiciliğe ve şekerliğe sahip solist Jo Bevan'ın, daha şimdiden haksız yere paranın, şöhretin gözüne vurmuş akranlarından eksiği yok, fazlası çok. Zaten özellikle tip olarak sevimli iki kız ve iki erkekten kurulu Desperate Journalist, öyle solistini öne çıkarıp prim yapmaya çalışacak yapıda bir grup da değil. Sert, hüzünlü, coşkulu ve kara bulutlardan umut parçacıkları çıkarabilen bu dörtlünün asıl gücü, yukarıda neredeyse tamamını saydığım (sadece kapanıştaki Cement'i biryerlere eklemeyi unutmuşum) şarkılarının yakaladığı geniş zaman ruhu. O ruh sayesinde hangi dönem ve mod içinde dinlenirse dinlensin, size sanki hiç eskimeyeceğinin müjdesini verir. "Birbirine benziyor" diye burun kıvırma eşiğine geldiğimiz şarkıların bazen aslında ne kadar bağımsız, kendi çapında özel ve birbirini tamamlayan şık nitelikler taşıdıklarını anlamamıza yarayan böyle albümler, ticari gün ve haftalarda alınan yapay hediyelerden farklı olarak birinin size durup dururken, gönülden verdiği hediyelere benziyor. Desperate Journalist, 2015'in gönlünden kopan ilk hediyelerden birisi.

1. Control
2. O
3. Cristina
4. Hesitate
5. Remainder
6. Distance
7. Nothing
8. Happening
9. Eulogy
10. Heartbeats
11. Cement

6 Şubat 2015 Cuma

Venom - From The Very Depths


1979'da kurulmuş İngiliz grup Venom, hiçbir zaman düzenli takip etmediğim, hatta uzun süre hiç takip etmediğim, ama geçmişinden ve istikrarıyla birçok gruba ilham kaynağı olduğundan haberdar olduğum, bu yüzden de uzaktan saygı duyduğum bir gruptur. Hakkında birşeyler karalamak yönünde de öyle özel bir çabam olacağını pek düşünmezdim. Ta ki 14. albümleri From The Very Depths'e kulak kabartana kadar. Albüm yapmaya başladıkları 1981'den bu yana heavy, speed, trash metal'den ve uyrukları gereği NWOBHM köklerinden yollar yapan sert müziklerinin özellikle günümüzde artık çok fazla benzer örnekleri mevcut. Ancak günümüz metal müziğin köklerinin şekillendiği, dallanıp budaklandığı 80'lerde öncü isimlerden biri oluşu Venom'u saygın bir konuma getirdi. Dönemin satanist sembollerden ve liriklerden oluşan modası onları da sarmıştı. Oysa Slayer vokalisti Tom Araya'nın da itiraf ettiği üzere bu satanizm etkisi o yıllarda sadece cool görünmek için bir kılıftı. Venom da bu kavramı öfke, korku, nefret referanslarını yansıttığı için kullandıklarını, gerçekte satanist falan olmadıklarını itiraf etti.

Meselenin özüne, yani müzik konusuna kestirme yoldan girersek, yıllar içinde ufak tefek değişikliklere uğradığı gözlemlense de, son hali Conrad "Cronos" Lant (bas, vokal), Stuart "La Rage" Dixon (gitar), Danny "Dante" Needham (davul) üçlüsünden oluşan Venom'un hala taş gibi olduğuna delalet From The Very Depths'in şimdiden 2015'in en iyi metal albümlerinden biri olduğunu söylemek doğru olur. Favorilerim olan Temptation, Crucified, Stigmata Satanas, Smoke, Grinding Teeth aslında genel hatlarıyla 80'lerde en iyi ürünlerini vermiş Venom sounduna yakın şarkılar değil. Fakat hayranı oldukları Black Sabbath, Judas Priest ve Motörhead'den ince ince etkiler barındırmaktalar ki, sanırım beni ilk elden cezp ettikleri yön de bu oldu. Bunun yanında Mephistopheles, From The Very Depths, Evil Law, Wings Of Valkyrie gibi şarkıların progressive sertlikleri de ayrı bir lezzet konusu. Bazı şarkılarda keşke Cronos daha brutal sesler çıkarsaymış diye de düşünmedim değil. Uygun ortam varmış halbuki. Böylece bir death metal koyuluğu daha da belirginleşebilirmiş. Baştan sona zevkle dinlediğim tek Venom albümü olması sebebiyle bu keşkeler de pek bir önem arz etmiyor açıkçası. Umarım bu albüm 2015'te daha nice kaliteli trash, speed, heavy, death albümünün habercisidir.

1.  Eruptus
2. From the Very Depths
3. The Death of Rock N Roll
4. Smoke
5. Temptation
6. Long Haired Punks
7. Stigmata Satanas
8. Curicified
9. Evil Law
10. Grinding Teeth
11. Ouverture
12. Mephistopheles
13. Wings of Valkyrie
14. Rise