30 Haziran 2021 Çarşamba

Issız Ada Radyosu Arşivi (Haziran 2021)

Wolf Alice - Blue Weekend
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Indie Rock, Dream Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Smile"

Billy F. Gibbons - Hardware
Yıl: 2021 ABD
Tür: Blues Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "My Lucky Card"

King Gizzard & The Lizard Wizard - Butterfly 3000
Yıl: 2021 Avustralya
Tür: Psychedelic Rock, Neo-Psychedelia
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Butterfly 3000"
Khirki - Κτηνωδία
Yıl: 2021 Yunanistan
Tür: Alternative Metal, Stoner Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Deadpan"
True Loves - Sunday Afternoon
Yıl: 2021 ABD
Tür: Funk, Soul
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sunday Afternoon"
Heave Blood & Die - Post People
Yıl: 2021 Norveç
Tür: Psychedelic Rock, Post-Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Kawanishi Aeroplane"
Van Canto - To the Power of Eight
Yıl: 2021 Almanya
Tür: A Capella, Power Metal, Cover
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Run to the Hills"
VA - Funkability
Yıl: 2019 ABD
Tür: Funk, Nu-Disco
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Black & Brown - "Ink"
VA - Funkability Chapter 2
Yıl: 2021 ABD
Tür: Funk, Nu-Disco
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: Vito Lalinga (Vi Mode inc project) - "FBI Investigations"
ONUKA - Kolir
Yıl: 2021 Ukrayna
Tür: Electropop, Art Pop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "ZENIT"
The Tibbs - Another Shot Fired
Yıl: 2020 Hollanda
Tür: Soul, Funk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Not a Beggar"
The Vintage Caravan - The Vintage Caravan
Yıl: 2011 İzlanda
Tür: Hard Rock, Heavy Psych
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Psychedelic Mashroom Man"
MNDR - Hell to Be You Baby
Yıl: 2021 ABD
Tür: Electropop, Synthpop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hell to Be You Baby"

Logan Lucky OST
Yıl: 2017 ABD
Tür: Country, Garage Rock, Rock&Roll
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: David Holmes - "Original Score Medley"

Namgar - Nayan Navaa
Yıl: 2021 Rusya
Tür: Buryat Folk Music, World
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "When I Walk on the Mountain"
Sandra - The Long Play
Yıl: 1985 Almanya
Tür: Dance-Pop, Synthpop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "(I'll Never Be) Maria Magdalena"
The Mergers - Three Apples in the Orange Grove
Yıl: 2021 Almanya
Tür: Garage Rock, Rock'n Roll
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Outta My Way"


Colombo - The Antholoical Big Beat
Yıl: 2021 İspanya
Tür: Big Beat, Breakbeat
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Combustion"

Roxi Drive - Feel the Beat
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Synthwave, Retrowave, Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Shame on You"
Kauan - Ice Fleet
Yıl: 2021 Rusya
Tür: Post-Rock, Post-Metal
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Raivo"




20 Haziran 2021 Pazar

New Candys - Vyvyd

 
2008'de kurulmuş, 2012'den bu yana dört albüm yapmış İtalyan post-punk, shoegaze, psychedelic rock grubu New Candys ile dördüncü albümleri Vyvyd sayesinde tanışmış bulunuyorum. Nasıl geçtiğini anlamadığım bu son albüm bitiminde hemen öncekilere de bir bakayım, 2012'den bu yana neler kaçırmışım diye dinlediğim ilk üç albüm bana pek bir şey kaçırmamışım dedirtti. Yani New Candys'i tam yerinde ve kıvamında yakalamışım. Vyvyd açık ara en iyi New Candys albümü. Aynı zamanda 2021'in en iyi albümlerinden biri bence. Onu bu kadar iyi yapan, öncelikle yukarıda saydığım türlerin şahane bir karışımı olup, bu karışımı önceki üç albümde nadir gördüğüm üzere iyi şarkılar üzerinde uygulamaları. Yine dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz: Kime göre, neye göre iyi! Tabii ki bana göre ve bu da bana yeter. Melankolik ve sinematik gitar tonu, puslu ve ekolu vokalleri ile post-punk/gothic rock arası ince çizgide soğukkanlı biçimde ilerleyen, ilk üç albümden edinilen tecrübelerin en verimli biçimde harmanlandığı bu 10 yeni şarkı, bu tecrübe neticesinde çok güçlü bir "ağır abi" enerjisi taşıyor. Benzer durumlardan farklı olarak, keşke daha önce tanısaydım demediğim New Candys'in, bana harika bir debut gibi gelen Vyvyd albümü, gaza gelip gaza basmadan da enerjik, coşkulu, karizmatik olunabileceğinin kanıtı işlerden biri.

Dört kişilik grubun bu albümdeki bütün söz ve müzikleri, aynı zamanda vokal, gitar ve synth sorumlusu olan Fernando Nuti'ye ait. Yani New Candys demek, Nuti demek oluyor. İlk üç albümde de muhtemelen öyledir. Buradan da Nuti'nin biraz geç de olsa müzikal karakterini oturttuğunu söyleyebiliriz. (Kendisi bu cümleyi okusa bana güzelce söverdi eminim.) Aslında sound olarak köklü değişiklikler yok. Ama dünyanın en iyi soundunu da yakalasanız, onu "şarkı" halinde kendi ayakları üzerinde tutamayacaksanız bir anlam ifade etmez. Twin Mime, Vyvyan Rising, Begin Again, Factice gibi gizemli ve uzun süre bende bu gizemi koruyacak şarkılardaki atmosfer başarısı, aslında benim için iyi bir post-punk/shoegaze şarkının tarifidir. Başta hepsi birbirine benzer. Dinledikçe birer birer bağımsızlıklarını ilan etmeye başlarlar. Henüz bu ilanda bulunmamış ama eli kulağında olanlar da Helluva Zoo ve Jancy Buffington adlı bir hanımefendinin geri vokallerde yer aldığı Q&K şeklinde. Bas, davul ve gitar üçlüsünün kol kola gümbür gümbür olarak tanımlayacağımız etkileyici bir giriş yaptığını düşündüğüm, meğer bütün şarkının bu giriş disiplininden oluştuğunu anladığım (ve bunu çok orijinal bulduğum) Zyko ve henüz gözümde kendilerini olgunlaştıramamış ama yine de ümidimi kaybetmediğim üç şarkı, bu nefis albümün diğer kalemleri. Umarım Vyvyd, grup için yeni bir başlangıç olur, bundan sonra bu kalite çıtasında karşımıza çıkarlar.

1. Twin Mime
2. Zyko
3. Factice
4. Begin Again
5. Evil Evil
6. Vyvyan Rising
7. Helluva Zoo
8. The Clockmaker
9. Q&K (feat. Jancy Buffington)
10. Snake Eat Snake

13 Haziran 2021 Pazar

Post War Years - The Greats and The Happenings


Post War Years’ı arattırıp bulduğunuz hemen hemen her sitede “bu yılın en nefes kesici debut’larından biri” yorumu başta olmak üzere çeşitli müzik dergilerinin ve mühim eleştirmenlerin övgü dolu cümleleriyle karşılaşıyorsunuz. Bu durum insanı biraz da o albümü beğenmeme yönünde koşullandırabiliyor. Gelgelelim, pek çok demirbaş müzik portalında The Greats and The Happenings adlı ilk albümlerinin ratingleri 5 üzerinden 3,5 sınırında seyrediyor henüz. Gerçi bağımsız şirketlerin meyvelerinden biri olması itibariyle ulaştığı dinleyici sayısının da bu ölçümlerde payı vardır. Bu ölçümler yılsonuna kadar türlü değişimler gösterir. Post War Years’ın değişimleri de geriye değil, ileriye doğru olacaktır muhakkak. Simon, Henry, Tom, Fred (bir nevi Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin!) dörtlüsünden kurulu İngiliz grup, indie rock’ın tüm bileşenlerine fazlasıyla hakim olmalarına rağmen, yeteneklerini daha karmaşık yöntemlerle sunmayı tercih etmişler sanki. Bunu Gomez, David Bowie, Beck, Talking Heads, Radiohead, The Beta Band, Bjork dinleyerek beraber büyümüş olmalarına ve davulcu Fred hariç hepsinin birden fazla enstruman çalmalarına verebiliriz. Ayrıca MGMT, White Lies, Late Of The Pier gibi isimlerin desteğini almaları da etraflarına ne kadar güven telkin ettiklerinin bir göstergesi.

Radyolarla iyi geçinebilecek bir müzik olmamasına rağmen, (benzer birçok grubun sadece lokal radyolarda şans bulabildiklerini varsaydığımızda) kendisini tümden dışlayan ve buna “art” ön ekleri koyarak muhtemel anlaşılmama durumlarına kılıf hazırlayan başkalarına da benzemiyor. “Art” ön ekinin bazı durumlarda yerini “math” ön ekine bıraktığı bir yakıştırmanın muhatabı konumunda. Bunu da ne basit, ne de zor müziklerinin doğaçlamayla uyum içinde bir disiplin içermesine bağlayabiliriz. İşte matematiğin fonksiyonlarından biri de bu: Gösterip koklatmamak! Tabi bu durum savaş sonrası yıllar için pek geçerli değildi. O zamanlar insanların derdi çok başkaydı. Matematiği başka alanlarda kullanıyorlardı. Konumuz, matematiğin müziğe uyarlanışında yaşanan ilginçlikler ve sonuçları gibi bir önceki cümle ile son derece alakasız bir mesele olunca, o konuyu değiştirmek de zorlaşıyor.


Dörtlü arasındaki uyuma uyum diyebilmek için, komplike şarkılarının tuhaf omurgalarına yatkın olmalı veya kendinizi artık bir şekilde yatkınlaştırmalısınız diye düşünüyorum. Sonuç olumluysa keyif almamanız mümkün değil. Diğer türlü pek çekilmez açıkçası. Neyse ki onlara kendini adapte edebilmiş bir birey olarak Post War Years’ı çok beğendim. Böylece aralarındaki uyuma uyum diyebildim, dediğimle kalmadım, hayran da kaldım. Şaka değil, nefesliler destekli False Starts ile dans bile ettirirler adama! Tuşlular, samplerlar, vokal armonileri, o çok başarılı enstruman hakimiyetleriyle birleşince bir karakter yaratıyorlar. Bahsettiğim komplike yapılarının gereği sağladıkları uyum, özellikle aksak ritim atmaktan bitap düştüğünü sandığım davulcu Fred’i baya terletmiştir. Bu yüzden albüm kapağına koydukları resim de muhtemelen onun resmidir. False Starts ile beraber Death March, Whole World On Its Head, White Lies da gayet yetenek ürünü şarkılar. Geleceklerinin parlak olduğunu düşünmek için yeterli sebepler sunan bir albüm The Greats and The Happenings

1. The Red Room
2. Death March
3. Whole World on Its Head
4. Den
5. White Lies
6. Red and Blue
7. Soul Owl
8. Ghost Door
9. False Starts
10. Latin Holiday
11. Tubular
12. That's All

3 Haziran 2021 Perşembe

Matt Berry - The Blue Elephant

 
En son Eylül 2020'de çıkardığı Phantom Birds ile daha işim bitmemişken (kolay kolay da bitmez) arayı fazla uzatmadan Mayıs 2021'de The Blue Elephant ile çıkıveren Matt Berry, bu 1 yıldan az süre içinde sanki hiç ayrılmadığım bir dostum gibi oldu. Tabii bu süreye iki sezon What We Do In The Shadows sığdırmış olmamın da bunda etkisi büyük. Sevgili vampirimiz Laszlo Cravensworth'ün bol İngiliz aksanlı performansı ve Matt Berry şarkıları bu zaman aralığımın en kaliteli anlarından bazılarını oluşturuyordu. Phantom Birds için ne söylediysem The Blue Elephant için de aynı güzel şeyleri söyleyebilirim. Üstüne Berry'nin funk ve funk rock yönünü de gördüğüm için ekstra mutlu oldum. Invisible, Summer Sun, Now Disappear, Like Stone bu kanadı temsil eden süper şarkılar. Tam bu noktada Phantom Birds'te de bahsettiğimiz davulcu Craig Blundell'ın harikulade performansından yine söz etmeliyiz. Ben de bu tarz bir albüm yapacak olsam davulda Blundell gibi güven veren bir adamın olması için elimden geleni yapardım.

Albümün ışıl ışıl parlayan bir başka şarkısı, Rosie McDermott adlı tanımadığımız bir hanım kızımızın geri vokalde yer aldığı blues rock güzelliği olan Blues Inside Me... 5 dakikalık süresine nasıl oluyorsa blues, fuzz, psychedelic, progressive ne varsa sığdırmış ve yine de tek vücut olabilmiş. Üstelik son 1 dakikasında bambaşka bir şeye dönüşmüş. Hazır psychedelic ve progressive demişken, peşpeşe gelen The Blue Elephant ve Life Unknown adlı katmanlı bestelerin albümün kalitesine kalite kattığını da söylemeden geçmeyelim. Abroad ve Alone şarkılarının nostaljik BBC teması tadındaki tonu, başlangıçta yeni albüm bu kadar çabuk geldiği için acaba Berry bir soundtrack ile mi döndü diye düşündürmedi değil. Lakin adamın geçmişinde imza attığı bazı dizi müzikleri, hatta adından da anlaşılacağı üzere 2018 tarihli Television Themes albümünde yaptığı tema remakeleri var. Resmi soundtrack olmasalar da, her Matt Berry albümü kendi içinde, kendi evreninin soundtrack albümü olmayı başarmış işler. Berry, bir aktöre yakışır nitelikte sinematik derinliğe, entelektüelliğe, vizyona sahip şarkılar, albümler yapıyor. Onlara bazen sesini veriyor, bazen olduğu gibi bırakıp enstrümantal kimlikleriyle var ediyor.

Matt Berry bütün bunları her zaman olduğu gibi 60'lar ve 70'lerin ruhuyla yapmayı sürdürüyor. Yaklaşık bir yıl arayla tekrardan bu kadar dolu ve özenli bir albümle dönmesi (sanki gitmiş gibi) hayranlık verici. Her yeni albümü sanki o yıllarda çıkmış da remastered şekilde önümüze gelmiş duygusu taşıyor. Akşam üzeri bir kadeh şarap eşliğinde plaktan dinlenesi bir adam olarak onun bu yoğun müzikal birikimini tecrübe etmek her nostalji tutkunu için şart. Onu rol yaparken izlemek de, şarkılarını dinlemek de keyif verici. Bana ilk zamanlar hem aktörlüğü, hem müzisyenliği sebebiyle Jack Black'i anımsatırdı. Müzikal anlamda bir anımsatma değil tabii. Ama Black'te her iki sanat dalında da bir istikrarsızlık var bana göre. Onu sevmeme rağmen, yaptığı bazı filmleri ve Tenacious D altında yaptığı bazı işleri sevemedim. (The Pick Of Destiny filmini ve müzik albümünü kesinlikle bunun dışında tutuyorum.) Oysa Matt Berry'nin öyle çok büyük iddiaları yok. Üstelik sahip olduğu birikimi müziğine aktarış biçiminin Jack Black ile kıyaslanması da haksızlık olur. Müziği oyunculuktan kalan zamanlarında yaptığı bir hobi olarak göremeyeceğimiz kadar profesyonel, tutkulu ve zengin bir anlayışa sahip. Rafine zevklerin insanı olduğunu hissettirdiği gibi, dinleyicisini de o yönde eğiten bir gücü var adeta. Seneye yeni bir albüm yapar mı yapar. Yapmasa da mühim değil. Phantom Birds ve The Blue Elephant epey bir idare eder.

1. Aboard
2. Summer Sun
3. Safe Passage
4. Now Disappear
5. Alone
6. Invisible
7. Blues Inside Me
8. I Cannot Speak
9. The Blue Elephant
10. Life Unknown
11. Safer Passage
12. Like Stone
13. Story Told
14. Forget Me
15. Now Disappear (Again)