31 Temmuz 2016 Pazar

Issız Ada Radyosu Arşivi (Temmuz 2016)

Adrift - The Rumour
Yıl: 2016 İngiltere
Tür: Acoustic, Electronic, Breakbeat
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Style"
Dinosaur Jr. - Give a Glimpse of What Yer Got
Yıl: 2016 ABD
Tür: Alternative Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mirror"
David Bowie - Earthling
Yıl: 1997 İngiltere
Tür: Alternative Dance, Industrial Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Last Thing You Should Do"
The Bakerton Group - El Rojo
Yıl: 2009 ABD
Tür: Progressive Hard Rock, Stoner Rock, Instrumental
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Life on Lars"
Frankie and The Witch Fingers - Heavy Roller
Yıl: 2016 ABD
Tür: Garage Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Get Down"
 
Roosevelt - Roosevelt
Yıl: 2016 Almanya
Tür: Dance Pop, Synth Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Wait Up"
VA - Sucking the 70's
Yıl: 2002
Tür: Hard Rock, Stoner Rock, Cover
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Novadriver - "20th Century Boy"
 
VA - Sucking the 70's: Back in the Saddle Again
Yıl: 2006
Tür: Hard Rock, Stoner Rock, Cover
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Sasquatch - "Are You Ready"
Kid Congo and The Pink Monkey Birds - La Araña Es La Vida
Yıl: 2016 ABD
Tür: Garage Rock, Lo-Fi
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Anything to Say"
 
Ozzy Osbourne - No Rest for the Wicked
Yıl: 1988 ABD/İngiltere
Tür: Heavy Metal, Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Miracle Man"
 
Moğollar - Düm-Tek
Yıl: 1975 Türkiye
Tür: Progressive Rock, Progressive Folk
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "Düm-Tek"
Garden State OST
Yıl: 2004 ABD
Tür: Indie Pop, Indie Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Simon & Garfunkel - The Only Living Boy in New York"
Kate Jackson - British Road Movies
Yıl: 2016 İngiltere
Tür: Indie Rock, Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Wonder Feeling"
 
Barış Manço & Kurtalan Ekspres - Sözüm Meclisten Dışarı
Yıl: 1981 Türkiye
Tür: Anatolian Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ali Yazar Veli Bozar"
Shiva Skydriver - Shiva Skydriver
Yıl: 2016 ABD
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Fly Me to the Sun"
2Cellos - Discover
Yıl: 2016 Hırvatistan
Tür: Cello Rock, Cover
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mombasa"
 
The Vulcanos - Meet The Vulcanos
Yıl: 2016 Arjantin
Tür: Surf Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Go!"
The Broadcast - From the Horizon
Yıl: 2016 ABD
Tür: Rock, Soul
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Steamroller"
Slow Season - Mountains
Yıl: 2014 ABD
Tür: Stoner Rock, Psychedelic Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sixty-Eight"
Led Zeppelin - Presence
Yıl: 1976 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "Achilles Last Stand"

29 Temmuz 2016 Cuma

Dunsmuir - Dunsmuir


Kuzey California'da bir şehir olan Dunsmuir, bu adı şimdi de bir süper gruba verdiği için ne kadar gurulansa azdır. Bildiğiniz üzere "süper grup" ifadesi başka gruplardaki tanınmış isimlerin yan projelerine veriliyor. Vokalde Neil Fallon (Clutch), gitarda Dave Bone (The Company Band), bas gitarda Brad Davis (Fu Manchu) ve davulda yaşayan efsane Vinny Appice (Axis, Black Sabbath, Dio, Heaven & Hell) dörtlüsünden oluşan Dunsmuir, hiç hesapsız habersiz ortamlara düşüverdi. Normalde davullarla zurnalarla duyurulması gereken bu proje, kadrosunun tüm gücünü yansıtır nitelikte. Sound olarak Fannon'un baskın geldiğini, bu yüzden Clutch'ı fazlasıyla andırdığını söylemek mümkün. Bundan şikayetçi olanı beyzbol sopasıyla döverler. Ama Psychic Warfare'in dumanı hala üzerindeyken farklı bir isimle ve başka rötuşlar ve süslemelerle pekala bir Clutch albümü olarak piyasaya sürülebilecek bir albüm yerine daha Dunsmuir bir albüm yapılabilirdi belki. Yapacak bir şey yok. Adamlar bu müziği seviyor ve hakkını veriyorlar. Hele de 59 yaşındaki Vinnie Appice'i yakalamışken bu albümdeki performansını kaçırmamak gerek. 80-82, 91-92 ve 98-99 olmak üzere üç sezon Black Sabbath'ta baget sallamış bir adamı bu derece zinde görmek heyecan verici. Tıpkı 70 yaşındaki abisi Carmine Appice'i yine 2016 içinde Pat Travers ile birlikte The Balls Album'de görmek gibi.

Zaten hamurunda Black Sabbath da barındıran Clutch'ın veya Fu Manchu'nun yan sanayisinden çıkacak bir projenin bu efsaneden etkilenmemesi olmazdı. Bu etkilenmeyi bir üst seviyeye taşıyıp Sabbath'a bizzat hizmet etmiş Vinny Appice transferiyle işi garantiye almışlar. Sonuç çok çok iyi. 10 şarkıdan öne çıkanlar, geriye düşenler, ortada kalanlar her dinleyişimde farklılaşıyor sanki. Aslında hiçbiri geri düşmeyip sürekli önlerden yer kapmaya oynuyor desek daha doğru. Mesela o öne çıkanları yazayım dedim, içinden çıkamadım. Yine de nefis bir açılış yapan Hung On The Rocks, The Only Master, ...And Madness, Deceiver, The Gate şarkıları her yeni dinleyişte kendilerini daha bir ortaya koyan enerjik rock besteleri olarak canıma okuyorlar. Sabbath'ı en çok anımsatan şarkı olan Church Of The Tooth ve sağlam bir Sabbath / Clutch karışımı olarak kapanış yapan Crawling Chaos! biraz zorlamayla verebileceğim isimler. Nasıl kurulduklarını, şarkıları kimlerin yazdığını, devam edip etmeyeceklerini bilmiyorum. Anın tadını çıkarmak gerek ve çok da iyi çıkıyor. Şahsen devam etmelerini, hatta başka yan projelerle alemlere akmalarını isterim. Hiç olmazsa bir sene Clutch, sonraki sene Dunsmuir albümü dinleriz fena mı?

1. Hung on the Rocks
2. The Only Master
3. The Bats (Are Hungry Tonight)
4. What Manner of Bliss?
5. Deceiver
6. … And Madness
7. Orb of Empire
8. Church of the Tooth
9. The Gate
10. Crawling Chaos!

19 Temmuz 2016 Salı

Planet Of Zeus - Loyal To The Pack


Atinalı dörtlü Planet Of Zeus'tan 2011 tarihli ikinci albümleri Macho Libre vasıtasıyla etraflıca bahsetmiştik. Arada bir yerde üçüncü albüm Vigilante'yi de övmüştük. Aradan ne ara iki sene geçti ve grup albümleri dörtledi bilemedik. Ama haberi duyar duymaz Clutch yeni albüm çıkarıyormuş kadar sevindim. (Kopyala / yapıştır yaparak) W.A.S.P., Anthrax, Megadeth, Slayer, Diamond Head, Metal Church, Magnum, Scorpions, Iron Maiden, Whitesnake, Helloween, UFO, Europe, Bon Jovi, Ugly Kid Joe, Def Leppard, Stryper gibi ben küçükken bile müzik yapan grupların kimi kırıklık, kimi de kıytırıklık yaratan son albümleri karşısında Rival Sons, Spiritual Beggars, Droids Attack, Joe Bonamassa, Birth Of Joy, Hell Camino, La Chinga gibi son dönemin flaş rockçıları açığı büyük ölçüde kapattı. Planet Of Zeus'un benim gözümde stoner, blues, hard rock üçgeninin iç açılarının toplamından oluşan birinci ligde mücadele eden gruplardan biri haline gelmesi büyük ölçüde Macho Libre sayesinde oldu. Vigilante, yakılan ateşi harladı. Loyal To The Pack ise, ilk dinlediğimde sadece üç parçası öne çıkan, geri kalanı ilk dinleyişte kendini ele vermeyeceğini belli eden nitelikteydi. İşin bu kısmı daha heyecanlıydı. Zira böyle albümler benim için asla tek gecelik değildir.

Loyal To The Pack sindirdikçe acaba Macho Libre'den daha mı iyi diye düşündüren bir albüm oldu benim için. Ama Planet Of Zeus'u çok sevdiğimden "şu albümleri bundan daha iyi" eşiğini aştığımı düşünüyorum. Şu üç parça kısmına geçersek, Devil Calls My Name, Sea Bastards ve Little Deceiver daha ilk dönüşlerinde kıçıma tekmeyi basıverdiler. İşin heyecanlı kısmına geçersek, aslında ilk seferinde farketmediğim, ama dinledikçe şahane bir açılış şarkısı olduğuna vakıf olduğum Loyal To The Pack bunlardan en önemlisi. Babis'in hem hırçın, hem de stoner / crooner olgunluğuyla söylediği, tempolu gidişatını çok iyi dengede tutan, bir ara bitti mi diye düşünürken son bir buçuk dakikasında sakince psychedelic sulara açılarak final yapan harikulade bir şarkı. Albüme bu adın verilmesi boşa değil yani. Devil Calls My Name ve grubun özellikle hep beraber nakarat kısmında coştukları Your Love Makes Me Wanna Hurt Myself, günümüz hard rock'ın gelmesi gereken noktayı işaret eder nitelikte şarkılar. Bo Diddley'in ölümsüz riffi ile bezeli Sea Bastards için de, grubun grunge tarafını biraz daha sivrilten Little Deceiver için de aynısını söyleyebiliriz. Zekice fikirler, cıva gibi bir müzikle buluşunca ortaya çok değerli bir albüm çıkmış.

Planet Of Zeus dörtlüsü, hep aynı müziği yapmak yerine, fazla uzaklaşmadan sürekli arayış halinde olduklarını hissettiren gruplardan biri olmuş bu albümle. Mesela albümdeki hard, grunge ve stoner çeşitliliğine Scum Alive ile tek seferliğine punk unsuru da eklemişler. Dinlerken "stoner'ın dibi", "geçmişle günümüzün buluşması", "metalin ağır abilerinden" gibi film tanıtım cümlelerine benzer şeylerin aklımdan geçtiği Indian Red ve beklenmedik bir kapanış yapan enstrümantal Athens, bu güçlü albümün parlak anlarından bazıları. (Athens'i son dinleyişimde TV ekranında bizim darbe görüntüleri vardı. O anda Athens benim için bir anda Ankara oluverdi.) Benim kulak zevkime biraz ters gelen az sayıda ayrıntı da yok değil. Söyleyeyim de içimde kalmasın. Örneğin Them Nights, sadece güçlü nakaratına bel bağlayan bir şarkı olarak kalmamalıydı. Albümün orta sahasının göbeğine konan Retreat bu denli ağır ve etkisiz olmamalıydı. Soundu ile 70'ler hard rock'ını çok iyi temsil eden White Shroud ise bu kez güçlü bir nakarata ihtiyaç duyuyordu belki. Fakat albüm bütünlüğü içinde bu ufak detaylar da bir şekilde sindirilebiliyor. Olumsuz veya etkisiz gördüğünüz bir hamlenin hemen arkasından fazla gecikmeden mutlaka sıkı bir fikir, sağlam bir hamle beliriveriyor. Dinleyicisini bırakmaya hiç niyetli bir albüm değil. Zaten doğru olan, bir şekilde hep yakamıza yapışır. Önemli olan bizim ona yüz verip vermediğimizdir.

1. Loyal to the Pack
2. Devil Calls My Name
3. Them Nights
4. Little Deceiver
5. Your Love Makes Me Wanna Hurt Myself
6. Retreat
7. Sea Bastards
8. White Shroud
9. Scum Alive
10. Indian Red
11. Athens

10 Temmuz 2016 Pazar

Slow Season - Westing


Zamanında hard rock denen türün gittikçe nasıl itibarsızlaştırıldığından, nasıl yavanlaştırıldığından birçok defa bahsetmişimdir. Bu gidişle daha çok bahsederiz. Zira hala utanmadan sıkılmadan o kadar kötü şarkılar yapıp bir de albüm yaptık diye milletin karşısına çıkıyorlar. Kabul, hard rock artık eskisi gibi değil. Zaten eskisi gibi olup da çok iyi şarkılar yapan çok az grup var. Eskiden rock pek kesmediği için piyasaya çıkan "hard" rock, şimdi de hard pek kesmediği için "stoner" değişimi geçiriyor. Gerçi buna değişim demek ne derece doğru olur tartışılır. Çünkü stoner rock, temelde sert blues öğeleriyle yoğunlaştırılmış hard rock'ın bir ton koyusu olarak ortaya çıktı. Ortam koyulaşınca işin içine psychedelic öğeler de dahil olmaya başladı. Bu da meseleyi 70'ler heavy metal, hard rock, doom disiplinlerine getirdi. 70'ler anayasası bu yönden çok sağlam olunca üzerine fazla bir şey eklenemeyen, fakat mevcut kanun ve kurallardan beslenerek çeşitlendirilebilmesinin mümkün olduğu çok acayip kanallar açıldı. Ana babalarının rock plakları arasında bulunan soul albümlere bile takılan bu çocuklar, aldıkları bu mükemmel eğitim sayesinde bildiğimiz hard rock'ı, bilmediğimiz "moderetro" bir zenginliğe kavuşturdular. Tabii hepsi değil.

Clutch, Rival Sons, Black Country Communion, Spiritual Beggars, Planet Of Zeus, Hogjaw, Mårran, Baby Woodrose, La Chinga, Hell Camino, Birth Of Joy, Kadavar ve şu an aklıma gelmeyen başkaları, bana yukarıda anlatmaya çalıştığım şeyleri yudumlatmış stoner ahalisi arasındaki favorilerimden bazıları. Aslında çeşitli otoritelerin bu türe ait demirbaşlar arasında saydıkları Kyuss, Monster Magnet, Fu Manchu, Wo Fat, Queens Of The Stone Age, Orange Goblin, Karma To Burn vs. bana ilk grupta saydıklarımın verdiği yoğunluğu pek vermediler. Yine de onlara saygı duyar, uzaktan severim. Üçüncü albümleri Westing ile artık gönül rahatlığıyla bu ilk gruba dahil edeceğim Slow Season adında bir isim daha kazandım. Bu kazandım lafını ilk iki albümlerinden sonra da kullanabilirdim. Slow Season (2012) ve Mountains (2014) tam vaktinde keşfettiğim albümler olmadılar ve bir şekilde stoner kalabalığında kaynar gibi oldular. Westing sayesinde anladım ki, beni bir şekilde bu üçüncü albüme hazırlıyorlarmış. Gerçi bu aralar çok kaliteli bir stoner iklim var ve Slow Season bu iklime Westing ile güneş, yağmur, kar, rüzgar ne varsa sağlıyor.

Açılışta yer alan muhteşem Y'Wanna ile birlikte aynı muhteşemlikteki Flag, Miranda ve Damascus, ilk iki albümde pek sık görmediğimiz üzere grubun (siz nasıl diyor) "groove" ya da "funky" kapasitelerini çok daha verimli biçimde ortaya koyduğu şarkılar. Grubun cümle aleme enstrüman şovu yaptıkları bu klas şarkılar için bile albüme şans verilmeli. Yine ilk iki albümde benzerine rastlamadığım Saurekönig diye karizması tavan yapmış bir "sayko deli" parça mevcut. Bu parçanın herhangi bir parçasını alıp bir aksiyon filminin fragmanında kullanmayı akıl eden birinin müzik zevkinin kalitesi tartışılmaz kanaatindeyim. Bir Blues That STÄNG olmasa da, albümün katkı maddesiz tek blues rock bestesi olan The Jackal, katkı maddeleri 70'ler hard ve psychedelic rock olan Manifest ve Rainmaker şarkılarındaki ağırlık hali, genel bir denge oluşturuyor. Böylece grup 8 şarkılık hem kabuğuna sığamayan, hem de molla denecek bir genele ulaşıyor. Solist Daniel Story Rice'ın önceki iki albümde çok bariz olan ama rahatsızlık yaratmayan Robert Plant etkilenimli vokali burada biraz daha kendi içine dönmüş sanki. Müzik ise özellikle Led Zeppelin'e olan hayranlığın kaliteli dönüşümünü devam ettiriyor ki, bu hususta kendilerine nazar değsin istemeyiz. Lakin Westing gibi çok ama çok iyi albümler çoğalsın isteriz.

1. Y'Wanna
2. Flag
3. The Jackal
4. Saurekönig
5. Damascus
6. Miranda
7. Manifest
8. Rainmaker

6 Temmuz 2016 Çarşamba

STÄNG - STÄNG


2016'nın en heyecan verici yeni gruplarından ve onların ilk albümlerinden biriyle karşı karşıyayız. Normalde beş kişiden oluşan San Franciscolu hard blues rock grubu STÄNG, konser ve stüdyo çalışmalarına katkıda bulunan dört gitariste, üç bas gitariste ve üç davulcuya kucak açmış bir "takım". Yedek kulübesi de zengin bu grubun as kadrosu tam olarak kimlerden oluşuyor bilmiyorum. Ama ortada şahane bir rock varsa bunun en ufak bir önemi olmuyor. Websitelerinde "AC/DC, The Black Crowes ve Led Zeppelin'i alın, tepesine biraz Hendrix serpiştirin, işte size STÄNG'in ne olduğuna dair bir fikir" şeklinde kısmen katıldığım bir tanıtım mevcut. Özellikle AC/DC adını duyunca üst dudağını yukarı doğru büzen kitleye sesleniyorum: Endişe yok! Kendi adıma 10 şarkıdan hiçbirinde sıkılmaya vakit bulamadım. Geri kalanı zaten kalburüstü rock'n roll grupları için olmazsa olmaz referanslar. İşin The Black Crowes kısmı ise zaten göz önünde olan ve şahsen hiç şikayet etmediğim, hatta grubu ve albümü en keyifli hale getiren özellik olarak duruyor. Tabii The Black Crowes'un henüz cozutmadığı ilk iki albüm dönemine yönelik bir tespit olsa gerek.

Crowes referansının en belirgin yansıması, aynı zamanda gruba karakterini veren en önemli unsurlardan biri solist Dave Combs... Gitarı, bası, davulu ayrı bir yere koyarsak, her rock grubuna lazım bu olağanüstü adam istisnasız her şarkıyı uçuruyor. Klasik rock söylemek için yaratılmış sesinin geniş yelpazesi sıklıkla Chris Robinson'ı anımsattığından ve grubun güney soundu ile bütünleştiğinden tadına doyum olmuyor. Ama klasik rock tanımının da günümüzde içinin fena halde boşaltılmaya başlandığını düşünürsek, Combs'u daha iyi tanımlamak için "soul" anahtar kelimesini mutlaka kullanmamız gerek. Evet, klasik olmasından ötürü tahmin edilebilir. Fakat o tahminin sınırlarını hep geniş tutan, geniş sahalara (ki bu yüzden stadyum rock da deniyor) hakimiyet sağlayan devasa bir ses Dave Combs. Ana gitarlardan sorumlu ve şarkı yazımında payı bulunan, ayrıca albümün Tyler Williams ile birlikte iki yapımcısından biri olan Drew Southern'ın adam gibi adam, gitarist gibi gitarist duruşu, albümdeki şarkıları her dinleyişte yeni şeylerin keşfine vesile olan nitelikte.


Aynı zamanda ilk single olan açılıştaki harikulade Burnin' Through My Soul, Gettin' My Act Together, Platinum Dragon gibi lokomotif şarkılar her klasik hard / blues / soul rock albümünde olması gereken fakat ne yazık ki son yıllarda ara ki bulasın durumuna gelen kalitede şarkılar. Bu yüzden böyle şarkıları bulur bulmaz sarılası geliyor insanın. Lakin şöyle de bir hissiyat var. Let Me Bleed, I Need You, It's Your Soul (Long Live Rock n' Roll), Freedom Ride gibi normalde düz bir "classic rock" albümde bulunsa pek de dikkat çekmeyecek şarkılar, Combs ve Southern'ın başı çektiği STÄNG sayesinde kulağa asla normal veya düz gelmiyor. Bir ayağı 70'lerde, diğeri günümüzde, başka ayağı kalmadığı için bu defa elleri 80'lerde ya da grunge'sız 90'larda, kafası gözü, kulağı da bu destinasyonların her birine girip çıkan akıcılıkta bir müzik sahibi olan STÄNG, çalıp söylediği 10 şarkıda adeta klasik rock tarihinin hard rock ve blues soul ile ilişkisinden devşirilmiş kendine has bir özetini sunuyor. Sesli söyleyince epey iddialı gelen bu yorumumu iyice tarttım. Bunu tartarken fonda albümün tam göbeğine yerleştirilmiş Blues That STÄNG çalıyordu. Tartma işi çok başka bir şeye dönüştü böylece.

Adından da anlaşılacağı (ve bence bundan daha iyi bir isim bulunamayacağı) üzere saf bir blues olan Blues That STÄNG, konser öncesi boş stadyumda bu şarkıyı prova eden grubu akşam üzeri hoş bir meltem eşliğinde dinlemek gibi olağanüstü bir duygu yaratıyor. Evet, belki bu şarkıyı o dolu stadyumda kalabalık eşliğinde bilet koçanınızla birlikte tekrar dinleyeceksiniz. Ama asla o çakırkeyif deniz esintisiyle tek başınıza dinlediğiniz stadyum akustiğindeki ekolu ruh hali gibi olmayacak. Hüzün, coşku, tutku, aşk, elektrik, artık içerdiği her ne varsa iç içe geçmiş, sonra olağanüstü bir yumak haline gelip dinleyeni içine almış, kişiye hayata dair ne biliyorsa 6 dakikalığına unutturmaya ya da bu duygular eşliğinde kendi iç dinamiklerini hatırlatmaya soyunmuş (evet kelime anlamıyla gerçekten soyunmuş) bir şarkı bu. Kendinden büyük veya küçük şarkıları hiçe saymamış, sadece özgürce soyunmuş, milyonlarca benzerini inkar etmeden kendi değerlerini, genetik kodlarını oluşturmuş bir şarkı aynı zamanda. Aslında tepeden, zeminden, profilden, nereden bakarsak bakalım, albümün kendisi bir özgürlük manifestosu. Çığlık atmak, gitar sololara kafa sallamak, davul ataklarına eşlik etmek, bunların hepsini yaz sıcağının törpülendiği o akşam serinliğinde devasa stadyum atmosferinde yapmak. Belki de müziğe dair şeylerin dışında düğme iliklemek, gaza basmak, ufka bakmak, kana kana su içmek, ağaçtaki meyveye erişmek, sevişmek gibi rutinlerin saflığına tav olmak. "Tam o sırada STÄNG çalıyordu" demek.

1. Burnin' Through My Soul
2. Let Me Bleed
3. Graveyard Dead
4. I Need You
5. Blues That STÄNG
6. Gettin' My Act Together
7. Freedom Ride
8. Platinum Dragon
9. Here Comes the Fire
10. It's Your Soul (Long Live Rock n' Roll)