31 Mart 2018 Cumartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Mart 2018)

Ari Barokas - Lafıma Gücenme
Yıl: 2018 Türkiye
Tür: Rock, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Gavurlar"
Lo Moon - Lo Moon
Yıl: 2018 ABD
Tür: Art Pop, Dream Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Loveless"
The Herbaliser - Bring Out the Sound
Yıl: 2018 İngiltere
Tür: Hip Hop, Trip Hop, Downtempo
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Breach"
Emir Custurica and The No Smoking Orchestra - Corps Diplomatique
Yıl: 2018 Sırbistan
Tür: Balkan Folk Music, Gypsy Punk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Scared of Dental Drills"
Portishead - Portishead
Yıl: 1997 İngiltere
Tür: Trip Hop, Electronica, Acid Jazz
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "All Mine"
Blade OST
Yıl: 1998 ABD
Tür: Hip Hop, Techno, Big Beat
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: Junkie XL - "Dealing with the Roster"
 
Blade II OST
Yıl: 2002 ABD/İngiltere
Tür: Hip Hop, Drum & Bass, Big Beat
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Massive Attack & Mos Def - "I Against I"
 
Blade: Trinity OST
Yıl: 2004 ABD
Tür: Hip Hop, Big Beat
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: Overseer - "Skylight"
Bragolin - I Saw Nothing Good So I Left
Yıl: 2018 Hollanda
Tür: Darkwave, Post-Punk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Into Those Woods"
 
Jack White - Boarding House Reach
Yıl: 2018 ABD
Tür: Art Rock,Blues Rock
"F" Rate: 3/10
I.A.R. tavsiyesi: "Over and Over and Over"
 
Elektro Hafız - Elektro Hafız Dub
Yıl: 2016 Almanya/Türkiye
Tür: Electronic, Dub, Krautrock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Deutsche Freunde (Hey Douglas Dubmix)"
Stephen's Shore - September Love
Yıl: 2018 İsveç
Tür: Indie Pop, Power Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ojai"
Katie Herzig - Moment of Bliss
Yıl: 2018 ABD
Tür: Indie Pop, Indie Folk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Strangers"
Nathaniel Rateliff & The Night Sweats - Tearing at the Seams
Yıl: 2018 ABD
Tür: Blues Rock, Soul, Folk Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Shoe Boot"
Calexico - The Thread That Keeps Us
Yıl: 2018 ABD
Tür: Alt. Country, Indie Rock, Folk Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "End of the World With You"
Gili Yalo - Gili Yalo
Yıl: 2017 İsrail
Tür: Pop, Rock, World
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Selam"
Jimmy Page & Robert Plant - No Quarter
Yıl: 1994 İngiltere
Tür: Blues Rock, Folk Rock
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Kashmir"
Hello Tut Tut - World Music Dance Band
Yıl: 2018 Avustralya
Tür: Balkan, Gypsy, World
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Rhino's Daydream"
 
Kacey Musgraves - Golden Hour
Yıl: 2018 ABD
Tür: Country Pop, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Slow Burn"
 
VA - Habibi Funk 007: An Eclectic Selection of Music From the Arab World
Yıl: 2017 Almanya
Tür: Funk, Disco, World
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: Attarazat Addahabia - "Unknown"

27 Mart 2018 Salı

Fires Of Rome - You Kingdom You


Grup kurmak, müzik yapmak, albüm çıkarmak, hem de tüm bunları sanat şehri New York’ta yapmak sanıldığının aksine hiç de zor olmasa gerek. Çünkü son dönemde dinlediğim New York’tan çıkma birkaç grupta gördüm ki, birkaç arkadaş bir araya gelip enstrüman çalmayla falan hiç uğraşmadan pekala müzik yapabilir, albüm bile çıkarabilirsiniz. O albümleri çıkaran yapımcılara buradan sesleniyorum: Yapmayın! Fires Of Rome gibi yetenekler varken boşa kürek çekiyor görünseler de New York öyle bir alem ki, bazen kürek çekmeye bile gerek kalmadan akımların, akıntıların sizi nereye götüreceğini kestiremez hale gelebiliyorsunuz. Bu durumda adam gibi müzik yapmadan da müzisyen olunabilen bir yer New York... Mevzu Fires Of Rome olunca işler değişiyor. Andrew Wyatt, Matt Kranz, Gunnar Olsen üçlüsü rock eksenli taş gibi bir müzik yaparak işi New York şansına bırakmıyorlar kesinlikle.

Dawn Lament isminde, karanlıkla aydınlık arasında sıkışmış bir melek cisminde açılış yapan albüm dakka bir, gol bir yapıyor. Vokal, bas, gitar, davul, yaylılar hepsi tarifi zor bir çaresizliğin (veya çarenin) anlamını arıyor. Neyse ki ardından gelen Set In Stone ile biraz olsun mainstream şeridine geçerek gerçek dünyada olduğumuzu hatırlatıyor. Fakat o şeridi bile alternatif bir güzellikle katediyor. Ayrıca bu parçanın bir sürü remiksi ortalıkta dolanmakta. Bunlardan en önemlisi olan, geçtiğimiz yıl Saturdays = Youth albümleriyle elalemin ağzını bir karış açık bırakmış Fransız grup M83 imzalı olağanüstü remiksi ve o remiksin bir o kadar da ilginç klibi myspace’den izlenebilir. Albümde bulunmayan bu remikse klip çekilmesi bir yana, M83 almış o şarkıyı 04:45’lik epik bir orgazma çevirmiş ki öyle böyle değil. Yine gerçek dünyaya döndüğümüzde Songs As Yet Unsung ile üçlünün groove yeteneğine, uyumuna ve çalıp söylerken ne kadar eğlendiklerine tanık oluyoruz. Bu tanıklık yerini hayrete bırakıyor. Zira Love Is A Burning Thing parçasında yaşına başına bakmadan Led Zeppelincilik oynuyorlar. Dakikalar su gibi akıyor ve albüm açıldığı gibi görkemli bir şekilde Monkey In A Cage ile kapanıyor. Bu destansı blues şarkı aklımı başımdan aldı, bitene kadar da geri vermedi. Adını anmadığım diğerleri de 10 şarkılık You Kingdom You debutunu gözümde bu yılın en iyilerinden biri yapmaya yetti, hatta arttı.

Fires Of Rome’a karakterini veren en önemli unsuru sona sakladım. Kırılgan, keskin ve karizmatik sesiyle kimi zaman ağlayan, kimi zaman yağmur olup yağan, kimi zaman “yodel”leyen Andrew Wyatt... Aynı zamanda yapımcılık da yapan bu adam, "yeni başlayanlar için ruhu olan rock vokali" kursunda ders olarak okutulabilir rahatlıkla. Üst üste rezil albümler dinleyince Fires Of Rome’a dört elle sarılıyorum. Üst üste rezil albümler dinledikten sonra kötünün iyisine yamanma psikolojisinden ötürü değil. Andrew Wyatt gibi bir ses, Dawn Lament, Monkey In A Cage gibi şarkılar, You Kingdom You gibi bir albüm ağaçta yetişmiyor. Hani derler ya, “o kadar beğendim ki üst üste üç kere dinledim”. Hayır! Ben böyle albümleri üst üste, alt alta, yan yana üç kere beş kere dinlemem. Belli aralar bırakırım. Birbirimizi özleriz böylece.

1. Dawn Lament
2. Set In Stone
3. It Makes Me Weak
4. Songs As Yet Unsung
5. Bronx Bombardier
6. Love Is A Burning Thing
7. Handgrenade
8. But You're Such A Cherry
9. I'll Take you Down
10. Monkey In A Cage

13 Mart 2018 Salı

Imarhan - Temet


Kendi adlarını taşıyan Imarhan albümlerinin üzerinden iki yıl geçti ve Imarhan bu kez Temet isimli ikinci albümleriyle dönüş yaptı. Daha ilk albüme doymamışken tekrar Imarhanlı günler başladı benim için. Aslında ilk servis ettikleri açılıştaki Azzaman'ı bir ay evvelinden dinlediğimde, ilk albümden servis ettikleri Imarhan şarkıları gibi muazzam bir şarkı beklediğimden midir, pek ısınamadım. Ama zamanla oturan müzikal anlayışlarının bu albümde de süreceğine emindim. Bir solukta dinlediğim Temet beni yanıltmadı. İlk albüm kadar olmasa da, yine Imarhan'ın folk rock, rai, Afrika blues, Sahra funk yapıtaşlarına bağlı kalarak enfes şarkılar çıkardığını görmek beni çocuk gibi sevindirdi. Zaten yeni albüm Imarhan'dan daha iyi olsun, onu unuttursun, uçup kaçsın diye beklentilerim yoktu. Bu sound sadakati bana yeter. İyi şarkılar zaten kendiliğinden gelir ve gelmiş de! İlk albüm kadrosunu aynen koruyan grup, Tamashekçe "bağlantılar" anlamına gelen Temet ile birlik, beraberlik, kardeşlik, arkadaşlık temaları üzerine yoğunlaşarak müzik dünyasında kalıcı olacağının sinyallerini daha da güçlendirmiş sanki.

Fact Magazine ve The Guardian gibi prestijli mecralardan "The New Wave Of Tuareg Music" gibi acayip övgüler alan Imarhan, şu ana dek Tinariwen'in en güçlü mirasçılarından biri olarak görülüyor. Tuareg'in Pink Floyd'u sayılan Tinariwen zaten bu müziği yeni bir dalga olarak yaymış, verdiği sonsuz ilhamla Imarhan gibi gruplara yol gösterici olmuştu. Ama Imarhan'ın daha genç bir oluşum olması sebebiyle bu müziği kalıcı tutacağına, ileriye götüreceğine olan sağlam inanç, onların "yeni dalga" olarak anılmasına imkan sağlıyor. Bu görüşlere henüz ilk albümlerinden ikna olmuştum. Temet sadece bu iknayı pekiştirdi. Azzaman ve Temudre gibi aynı kalibredeki iki karizmatik rock şarkısıyla açılış yapan albüm, yine kolektif bir bilincin farklı ruh hallerini notalara döktüğü renkliliğe sahip. Hatta bu iki şarkının kolektifliğine Tochal'ı da dahil etmek isterim. Belli bir disiplin dahilinde kendi içlerinde çiçek gibi açılmaları, albümün coşku ve hüzün arasındaki dengelerini sağlamaları açısından varlıkları çok önemli. Tabii onların varlıkları kadar, o coşku ve hüznün de her Imarhan albümünde yer bulması lazım.

İçinden coşku, eğlence, mutluluk akan Imarhan şarkıları Alwa, Ehad wa dagh ve Tumast olarak sivriliyor. Hem de ne sivrilmek! Gitar, bas ve el çırpışlarla karışık vurmalı ritimleri müthiş bir enerji taşıyor. Onları kalabalık bir konser atmosferinde veya bir Afrika diskosunda canlı dinliyormuşçasına kıpır kıpır oluyoruz. Ama işte bunların 10 şarkılık albümde 3 adet olmaları o kadar güzel ki, sayıları fazla olsa belki o ayrıcalıklı mutluluk bir süre sonra tekdüze bir hal alacak. O yüzden Imuhagh ve Tarha Nam adında iki enfes Tuareg baladının albüme çektiği balans ayarı gerçek bir olgunluk örneği. Bunun yanında yine Afrika havasını derinden solutan Zinizjumegh ve hemen onun ardından kapanışı yapan, kadın vokallerle takviye edilmiş akustik folk güzelliği Ma S-Abok bu olgunluğu perçinliyor. Farklı dinler, diller, ırklar, karakterler, gelenek ve görenekler arasındaki evrensel bağlantılara vurgu yapan Temet, kendi içsel bağlantılarındaki çeşniyi de müziğine en iyi şekilde yansıtıyor. Bunun doğal ve haklı bir getirisi olarak Imarhan, Tuareg müziğin geleceği konumuna gururla yerleşiyor.

1. Azzaman
2. Temudre
3. Ehad wa dagh
4. Alwa
5. Imuhagh
6. Tumast
7. Tarha Nam
8. Tochal
9. Zinizjumegh
10. Ma S-Abok

9 Mart 2018 Cuma

MGT - Gemini Nyte


The Mission, Peter Murphy, Tricky, Gary Numan gibi isimlerle çalışmış gitarist Mark Gemini Thwaite, Gemini Nyte adını verdiği ikinci albümünü yine adının baş harfleri olan MGT ismiyle yayınlıyor. 2016'da çıkan Volumes albümünde HIM vokalisti Ville Valo ile çalışan Thwaite, bu albüm için 2000 yılından beri gothic rock grubu The Awakening vokalistliğini ve kendi solo albümlerini birarada götüren Ashton Nyte'ı mikrofona koymuş. Albümü dinlerken HIM benzeri soundu duyunca ve kapakta Valo'ya benzeyen Nyte fotoğrafını görünce, Valo başka bir projeye yelken açmış diye düşünmedim değil. Oysa projenin sahibi Thwaite, güçlü gotik gitarıyla her yanını sardığı albümün bütün şarkılarını da yazan kişi olarak tanıştığıma çok memnun olduğum müzisyenler arasına girdi. Keza, kendini büyük bir The Cure hayranı olarak tanımlayan Nyte da, bu rock tarzı için biçilmiş kaftan niteliğindeki sesi ve vokal hakimiyetiyle bu memnuniyetimden payını aldı.

Thwaite, sadece vokal mevkine değil, diğer mevkilere de yaptığı başarılı transferlerle 2018'in en klas (gothic) rock albümlerinden birini sahaya sürdüğünü ilan ediyor. Killing Joke davulcusu Paul Ferguson, misafir olarak da Fear Factory vokalisti Burton C. Bell'in, çeşitli yıllarda The Cure'a giriş çıkış yapmış gitarist Porl Thompson'ın ve yine 76-89 yılları arasında The Cure'da davul ve keyboard çalmış Lol Tolhurst'ün isimlerini görüyoruz. The Cure efsanesinin kurucu üyelerinden olan bu adamların The Assembly Line şarkısına çok bariz katkılarını göremesek de, bu sürecin bir parçası olmaları, bir şekilde orada olmaları bile önemli bir durum. Klişeden ziyade, gothic rock ve post-punk'ın gerekleri olarak görülmesi gereken unsurları iyi yazılmış ve yorumlanmış şarkılarla bütünleştiren MGT, ilk olarak All The Broken Things ve Every Little Dream'i ön saflara sürmek suretiyle oyun taktiğini de iyi yapmış bir oluşum. Ama bu iki iyi şarkıdan daha iyileri albüm içinde cirit atıyor.

Armageddon's Sideshow, Everything Undone, Trading Faces, Say Hello Wave Goodbye, The Reaping (Reprise), Tear The Sun şeklindeki şimdilik favorimlerim, her ziyaretimde bana ufak tefek yenilikler sunuyorlar, gözümden kulağımdan kaçan ayrıntıları tekrar önüme koyuyorlar. Gotik rock mevzusunun karanlık yüzü kadar, o karanlıktan sızan ışıklarını da umursayan, distopik bir ambiyans yaratabilen, keşke Trading Faces'ta olduğu gibi biraz daha melankolik ambiyans yaratsaydı dedirten, her halükarda iyi bir albüm Gemini Nyte. Dijital ortamlarda 13 şarkıya Human League coverı Love Action (I Believe in Love) ve The Reaping'in Joe Haze remiksi bonus olarak eklenmiş. Böylece ortaya uzun ama türün meraklısı insanlar için su gibi akıp giden bir rock albümü ortaya çıkmış. Bu "türün meraklısı" kişiler arasında başka türlere olan hoşgörü ve beğenisi olanlara da vaattleri olan bir albüm olduğunu düşünüyorum. Sertliğini yer yer müthiş bir coşkuya dönüştüren (bkz. Armageddon's Sideshow ve Everything Undone), sert ve karanlık anlarını ümit veren gitar ve keyboard dokunuşlarıyla renklendiren (bkz. Say Hello Wave Goodbye ve Tear The Sun) MGT, tecrübeleri tartışılmaz insanların ikinci albümlerini on ikinci albümleri gibi göstermelerini sağlayan gruplardan.

1. All the Broken Things
2. Every Little Dream
3. Dystopia
4. Trading Faces
5. Everything Undone
6. The Reaping (Reprise)
7. Say Hello Wave Goodbye
8. The Assembly Line
9. Armageddon's Sideshow
10. Tear the Sun
11. Waiting for a Sign
12. Hide Your Secret
13. Atlanta
14. Love Action (I Believe in Love)
15. The Reaping (Haze Remix)

4 Mart 2018 Pazar

Moscow Olympics - Cut The World


Filipinler çıkışlı, Aj, Dino, Jojo, Melanie, Richard isimli beş kişiden oluşan Moscow Olympics’in şu ana kadar çıkardığı ilk ve tek albümü Cut The World adını taşımakta. Haklarında pek fazla bilgi yok ama gerek de yok. Çünkü müzikleri o bilgiyi veriyor zaten. Dream pop veya shoegaze denilen yoğun kıvamlı, gizemli ve içli bir soft-rock yapan grup, melodik gitarların dansettiği, diğer enstrumanların onlara aynı saf ruh haliyle eşlik ettiği mütevazilikte şarkılar çalıyor. Yine de dinlemiş olduğum bazı dream pop / rock albümlerine nazaran, melodram bileşenlerini notalara dökmüş olduğu müziğini sanki daha kolay içine dahil olunur biçimde dışa vurmakta.

My Bloody Valentine, New Order, Galaxie 500 gibi pek hâkim olmadığım gruplara benzetilen müziğini ben R.E.M. ve The Cure’un ilk zamanlarına benzettim. Sıkmayan, zorlamayan melodik yapısına eşlik eden belli belirsiz vokaller (ki dream kategorisinin vazgeçilmez bir unsurudur), ne söylediği anlaşılmasa da, tam bir vokalden ziyade, derinlerden gelen ses parçacıkları şeklinde adeta bir enstrumanmış duygusu yaratıyor. Albümdeki 7 parça da bu yüzden biraz enstrumantal havası taşıyor. Sanki o vokal açığını da belli bir disiplinle oraya buraya savrulan gitarlar üstlenmiş. What Is Left Unsaid, Second Trace, Carolyn ve albümün isim parçası olan kapanıştaki Cut The World, volümü birazcık yüksek bu kısa rüyânın bana daha hoş gelen anları oldu. Bu müziğin yeraltında çok daha iyi örnekleri var. Fakat Moscow Olympics de hiç olmazsa bir şansı hak edenler arasında bana göre.

1. What is Left Unsaid
2. No Winter, No Autumn
3. Second Trace
4. Safe
5. Carolyn
6. Ocean Sign
7. Cut The World