30 Nisan 2019 Salı

Issız Ada Radyosu Arşivi (Nisan 2019)

Hey Satan - Orange Moon
Yıl: 2019 İsviçre
Tür: Stoner Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Pline L'ancien, We Salute You"
Hembree - House on Fire
Yıl: 2019 ABD
Tür: Indie Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Continents"
The Chemical Brothers - No Geography
Yıl: 2019 İngiltere
Tür: Big Beat, Electronic
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bango"
JAWS - The Ceiling
Yıl: 2019 İngiltere
Tür: Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Patience"
 
Lizzo - Cuz I Love You
Yıl: 2019 ABD
Tür: Pop Soul, R&B
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Soulmate"
Bordello Of Blood OST
Yıl: 1996 ABD
Tür: Hard Rock, Heavy Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Cinderella - "Love's Got Me Doin' Time"
 
SadMe - See What's Inside
Yıl: 2019 Rusya
Tür: Alternative Rock, Grunge
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hunter"
Camilla Sparksss - For You The Wild
Yıl: 2014 Kanada
Tür: Indie Pop, Electropop, Experimental
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "I'll Teach You to Hunt"
Savoir Adore - Full Bloom
Yıl: 2019 ABD
Tür: Indie Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Late to the Party"
Limp Bizkit - Significant Other
Yıl: 1999 ABD
Tür: Alternative Rock, Rap Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Break Stuff"
 
The Foreign Resort - New Frontiers
Yıl: 2014 Danimarka
Tür: Post-Punk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Flushed"
 
Cocktail OST
Yıl: 1988 ABD
Tür: Pop, Pop Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: The Beach Boys - "Kokomo"
 
Altın Gün - Gece
Yıl: 2019 Türkiye/Hollanda
Tür: Anatolian Rock, Cover
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Vay Dünya"
The Tallest Man on Earth - I Love You. It's a Fever Dream
Yıl: 2019 İsveç
Tür: Indie Folk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "My Dear"
 
Robots With Rayguns - Wild Style
Yıl: 2016 ABD
Tür: Synthpop, Electropop, Synthwave
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Excess"
Adamlar - Dünya Günlükleri
Yıl: 2019 Türkiye
Tür: Indie Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Yoruldum"
 
U2 - All That You Can't Leave Behind
Yıl: 2000 İrlanda
Tür: Pop Rock
 "F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Stuck in a Moment You Can't Get Out Of"
 
Manowar - Kings of Metal
Yıl: 1988 ABD
Tür: Heavy Metal, Power Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Kings of Metal"
Outersea - Outersea
Yıl: 2019 ABD
Tür: Surf Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Gong"
Rival Sons - Feral Roots
Yıl: 2019 ABD
Tür: Blues Rock, Hard Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "End of Forever"

27 Nisan 2019 Cumartesi

Camilla Sparksss - Brutal


"Deneysel elektronik müziğin yeni prensesi" gibi bir övgü cümlesini zerre kadar ciddiye alıp şu albümü dinlemezdim normalde. Albüm etiketine sadece indie pop / electropop yazan bir site sayesinde şans verdiğim Camilla Sparksss albümü Brutal, kendimi tanıyamadığım biçimde beni içine aldı ve albüm sonuna kadar orada tuttu. Gerçi bazı anlar çıkmak istedim ama albümün tuhaf ve gizemli atmosferi buna izin vermedi. Mesela ilk şarkı Forget ile bunun "experimental" bir albüm olduğu yönünde sinyaller alındı. O tırnak içindeki kelimeden vebadan kaçar gibi kaçtığım doğrudur. Ama tüm şarkıları Aris Bassetti adlı hiç tanımadığımız biriyle yazan Camilla Sparksss'ın müziği sürprizlerle ve fikirlerle dolu, deneysel de olsa müziği, melodiyi, kontrol altında bir çeşitliliği hesaba katan yapıda. Böyle döndürüp döndürüp dinlemeyeceğim, ama dinlediğim anlar tuhaf ve karanlık bir ormanda keşfe çıkmış gibi hissedeceğim bir albüm bu.

Forget ile "tamam, peki" diye isteksizce çıktığım bu keşif, Are You OK? şarkısının önce minimal bir gerilim ile başlayan, sonra birden darbukalı bir oryantal indie pop'a dönüşen şahsiyetiyle dumur yaşattı. Sparksss'ın "albümün en özel şarkısı" dediği, özetle dönüşümden bahseden Womanized, gerçekten albümün en iyilerinden biri. Kimi zaman ürkütücü olabilen vokallerin organizasyonu olsun, şarkının ortalarında devreye giren tropikal perküsyonlar olsun, dans ambiyansı yaratmadan dans ettirebilmesi olsun gayet stilize bir pop beste. Hiçbir şeyi ciddiye almamak üzerine kurulu So What da electropop denmesinin hakkını teslim eden güçlü şarkılardan bir diğeri. She's A Dream ortaya çıktığında ise karizmadan yıkılan Sparksss, akordu bozuk bir garaj gitarının eşliğiyle podyum mankenlerinin yürürken tüylerini diken diken edecek bir alternatif pop şarkı yapmış olmanın haklı gururuyla gücüne güç katmaya devam ediyor.

Her gelen şarkıda tarzını biraz daha güçlendiren Sparksss, Psycho Lover ile bu defa sanki Sonic Youth efsanesi Kim Gordon'ın solo takıldığı bir grunge pop şarkının nasıl olabileceğine dair fikirler veriyor. Biraz da deneyselliğin dibine vurayım diye düşünmüş olacak ki, Messing With You ile bu alanın kendi ürkütücü melankolisini yaratıyor adeta. Şarkıyı dinlerken dolunay altında, tepemizde yarasalar uçuşurken, ağaçların arkasında hareket eden gölgeler görmek biraz da hayal gücümüzün genişliğine bağlı. Walt Deathney ile yapılan kelime oyunu, şarkının dengesiz ve kontrolsüz noise pop hamuru ile çok iyi örtüşüyor. Finali ise yine akortlarıyla oynanmış keyboard dokunuşlarının meydana getirdiği tekinsiz bir ortam dahilinde önce sakince süzülen, giderek tansiyonu arttıran ve karanlık bir kabare şarkısının yükselişi ile nihayetlenen Sorry yapıyor. Sparksss, "verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür diliyoruz" benzeri bir şey kastediyor şarkıyı tarif ederken. Halbuki 2019'un en stilize pop albümlerinden birisini yapmış Kanadalı bu kadın, ikinci albümü Brutal sayesinde müziğin deneysel yanları ile ana akım yanları nasıl ustaca buluşturulabilir konulu şarkılarla günümüzü güzelleştir... yoo tuhaflaştırıyor!

1. Forget
2. Are You OK?
3. Womanized
4. So What
5. She's a Dream
6. Psycho Lover
7. Messing With You
8. Walt Deathney
9. Sorry

24 Nisan 2019 Çarşamba

Cassette Kids - Nothing On TV


Etkilendikleri arasında The Rapture, Yeah Yeah Yeahs ve No Doubt gibi gruplar olduğu ifade edilen Cassette Kids, dört kişiden oluşan Avustralyalı bir topluluk. Etkilendikleri derken, sahiden bu isimlerden mi etkilendikleri, yoksa sadece onlara ait birtakım özelliklerinden dolayı benzetildikleri mi kıstas olmuş bilemiyorum. Ama yerinde sayılabilecek benzetmeler bunlar. Yine de bu isimlere benzetirken ekstradan iki düzine daha isim saymak lâzım. Birilerine benzetilmelerinde bir problem yok. Zira kendilerine kısaca indie pop ve synth pop evliliğinden olma dört çocuk da diyebiliriz. 2008 ve 2009'da çıkardıkları iki EP'nin ardından 2010 sınırları dahilinde debut albüm Nothing On TV'yi insan içine çıkarmış bulunuyorlar. Indie ve synth pop sevenleri ayrı ayrı, ikisinin karışımını sevenleri de tümden kucaklayacağını düşündüğüm 14 şarkılık albüm, daha yarısında "tamam, gerisine lüzum yok, olmuş bu albüm" dedirtti bana. Ama 7 şarkı daha olması, sanki dinledikten sonra üste para veriyorlar gibi ayrı bir sevindirdi.

Solist Katrina Noorbergen'in her yola gelebilen güçlü vokali, grubun erkeklerden oluşan geri kalanının canlı-synth karması müzikleriyle tam bir uyum içinde. Her yoldan kastım biraz da sözünü ettiğim iki türün yan yana geldiğinde dance punk sınırlarına dayanan sağlamlığa da yatkın olması. Katrina da kendini bu üçgene çok iyi adapte etmiş görünüyor. Şarkılar da hem popüler, hem de kişisel zevklere hitapkâr tarzda olunca, geriye başarılı bir debut albüme alkış tutmaktan başka pek birşey kalmıyor. Yoklukları bir eksiklik değil. Ama varlıkları Spin, Freaky Sweetie, Nothing On TV, Game Player, Fatal Attraction ve özellikle Coming Back şarkılarını duyduktan sonra daha anlamlı geliyor insana. Merak edilmesin, adı geçmeyen şarkılar da, adı geçenlerin ardından sapasağlam destekler sağlıyorlar bana göre. Birkaç dinleyişin ardından 2010'un en iyi albümleri arasına alacağıma dair kendime inancım tam. Müzik alemi çok şık bir pop grubu daha kazandı diyelim, tam olsun.

1. Insomnia
2. Spin
3. Lying Around
4. Coming Back
5. Big Jerk
6. Freaky Sweetie
7. Game Player
8. You Shot Me
9. Nothing on TV
10. Wherever You Are
11. Hey Baby
12. Fatal Attraction
13. Outro
14. By the Roadside

20 Nisan 2019 Cumartesi

Teleferik - Blood Orange Sirup


Fransa-Lübnan ortak yapımı Teleferik ikilisi, 2015 tarihli ilk albümleri Lune Electric ile alternative rock, blues rock, hatta grunge etiketli bir müzikle gayet sıkıcı şarkılara adlarını yazdırmayı başarmış bir gruptu. Yeni albüm Blood Orange Sirup'un çıkacağını duyunca acaba tekrar dinlesem farklı hisseder miyim dedim ama nafile. Hatta ilk zamanlardan daha kötü olduğunu fark ettim bile diyebilirim. Hadi Fransa neyse de, işin içinde Lübnan da olunca insan daha etnik tatlar barındıran bir rock müzik beklentisi içine giriyor. Bu beklentileri boşa çıkaran ilk albümlerinden sonra Teleferik ismini unuttum gitti. Tesadüfen gördüğüm Blood Orange Sirup'u bu sebepten pek dinleyesim yoktu. Yine de belki bu defa farklı bir karışımla huzurlarımıza gelmişlerdir diyerek dinlemeye koyuldum. Albüm bittiğinde ise "işte Teleferik müziği böyle olmalı" fikri sabitlendi. Söylemek istediğim böyle bir karma kültüre sahip olmanın olası getirilerini hiçe sayıp, herkesin yaptığı bir müzikle, üstelik o müziğin vasat örnekleriyle piste çıkmak yakışmamıştı. Blood Orange Sirup bu yüzden doğru yolu bulmuş, tuzu, biberi, baharatı tam kıvamında bir albüm.

Açılıştaki Aloule'nin ilk saniyelerinde gitar ve kanunun yarattığı western atmosferi ve hemen sonrasında orta tempolu güçlü bir rock şarkısı ile karşılaşınca bu sefer işlerin farklı olacağını hissettim sanki. Peşinden Khalina N Shouf öyle bir geldi ki, Aloule gibi modern bir rock şarkısının ardından beklenmedik biçimde kıpır kıpır Ortadoğu ezgileriyle bezeli bir rock dinlemeye başladık. Vokalde Eliz, gitarda Arno bu kez kartlarını farklı oynuyorlar. Ama Teleferik'in bu albümde sağladığı en önemli farklılık keyboard mevkinde yaptığı transferler. Dabkeh, Rizan Said ve rahmetli Rachid Taha ile de çokça çalışmış Kenzi Bourras'ın birbirinden lezzetli değişimli dönüşümlü keyboard ustalıkları albümün en renkli anlarını oluşturuyor. Mesela soul soslu bir blues rock olan Just A Woman'ı dümdüz bir şarkı olmaktan çıkaran ilk unsur Eliz'in nefis vokali ise, ikincisi de aralarda kendini gösteren keyboard tonları. 80'lerde tavan yapan taverna müziğinde duyduğumuz birbirinden ilginç bu tonları Believe gibi gaz verici rock şarkılarında duymak çok keyifli. Üstüne bu tuşluların bağlama taklidi yaptığı, Eliz'in Fransızca okuyarak dinleyiciyi adeta halaya kaldırmaya çalıştığı De l'autre côté tekrar tekrar dinleyerek eskitilecek şarkılardan değil. Bunu albümdeki tüm şarkılar için söyleyebilirim.


Hell in Your Arms, Doğu Akdeniz bölgesindeki Arap nüfus arasında yaygın olan geleneksel halk oyunu olan dabke ile modern rock öğelerinin biraraya geldiği birkaç şarkıdan bir diğeri. Klayve solosu da var, gitar solosu da. İkisi ahenk içinde dans ediyorlar. Araya hiçbir etnik unsur katmayıp, direk 90'lar pop rock'ına oynadıkları So Many Lovers ile o ahengi bozmak istemiyorlar. Enteresan bir swing blues olan You Are Poetry ile tekrar türler arasında gezinmeye devam ediyorlar. Bazı şarkılarda bu gezinti kopyala/yapıştır gibi algılansa da, dikkatli kulaklar bunun kolektif bir bütünlük içinde birbirinin içinde erimek istemeyen, kol kola yürümek isteyen şarkılar olduğunu anlayacaktır. Bir başka French pop rock beste olan Cheveux denses ile yoluna devam eden albüm, kalan üç şarkıyla da bu ve benzeri şarkılarla nihayete erecek diye beklerken Sarr Lezim mekana giriş yapıyor. O mekan, zorla piste çıkarılıp kan ter içinde kalana dek oynadığınız şarkıların rock müziğe bulanmış versiyonu olan eskilere ait bir düğün salonundan başkası değil. Albümün 10 numarası olması boşuna değil.

Arapçanın bir rock şarkısına yakışabilmesi için en başta şarkının iyi olması, etnik öğelerle desteklenmesi ve Eliz gibi sağlam bir vokal tarafından seslendirilmesi yeterli. Bu üç şartı buluşturan Sarr Lezim'in terini soğutmak için sonrasında masaya oturup bir sigara yakarak, önümüzdeki biradan da bir yudum alarak dinleyeceğimiz Queen Of The Harem isimli bir blues rock şarkı yapmışlar. Kapanışı yapan The Night, klasik bir blues rock olarak başlayıp, birinci dakikadan sonra birden şahane bir "dabke rock" ya da "halay rock" demek isteyeceğim türe dönüyor sanıyorum. Meğer iki buçuk dakikalık şarkının ortasına iştah açıcı bir meze olarak koymuşlar. İki buçuk dakikalık bir şarkıyı bile karakterize etmeye çalışmış, başarmışlar. Demem odur ki, ilk albümdeki o sıradan, ruhsuz, kendini inkar eden tavır gitmiş, yerine İngilizcesi, Fransızcası, Arapçasıyla, yüzlerde güller açtıran profesyonel keyboard dokunuşlarıyla, bas/gitar/davul demirbaşlarının güvencesiyle dört başı mamur bir etnik (blues, pop, alternative) rock albümü gelmiş. Umarız arayı fazla açmazlar. Gerçi Blood Orange Sirup bu arayı epey bir idare eder.

1. Aloule
2. Khalina N Shouf
3. Just a Woman
4. Believe
5. De l'autre côté
6. Hell in Your Arms
7. So Many Lovers
8. You Are Poetry
9. Cheveux denses
10. Sarr Lezim
11. Queen of the Harem
12. The Night

10 Nisan 2019 Çarşamba

The Foreign Resort - Outnumbered


Bazı kaynaklarda 2006, bazılarında 2009 yılında kurulduğu söylenen, nereden baksan 10 senelik mazisi bulunan Danimarkalı The Foreign Resort grubu, bazı fotoğraflarında üç, bazılarında da dört kişi olarak görülüyor. Bazılarının post-punk, bazılarının ise synthpop ağırlıklı olduğunu iddia ettikleri müzikleri ise "yeter artık ortada buluşsunlar" dedirtecek kadar ortada buluşmuş vaziyette. Özellikle The Cure'un 1982 albümleri Pornography evrenine ait bir tarzdan bahsediliyor ki, o alana fazla hakim olmadığımdan ya da dinlediğim kadarıyla biçimsel yönden o alana fazla ait olmadığını hissettiğimden dolayı grubu sadece ikinci albümleri Outnumbered üzerinden değerlendireceğim. Bu iyi albümden sonra geriye dönüp orada 2014'e ait New Frontiers adlı bir albümleri daha olduğunu gördüm. Aradan geçen zamanda müzikleri neredeyse milim oynamamış. Ama bence Outnumbered şarkı kalitesi yönünden ipi önde göğüsleyen bir albüm olmuş.

Sound yönünden daha çok The Cure efsanesini anımsatan, Depeche Mode ile de sentetik bağlar kurduğunu göstermek istercesine bildik synth numaraları çeken grup, bu büyük isimlerin üzerine bir şeyler koymak gibi misyon üstlenmiyor. Keza, vokalist Mikkel B. Jakobsen %80 Robert Smith, %20 Dave Gahan gibi şarkı söyleyerek adeta "Cure Mode" takılıyor. Ama bunların hiçbiri bana itici gelmedi. Ağabeylerinden kalan miras hepsine fazla fazla yeter. Bence The Foreign Resort bu mirası har vurup harman savurmayan, iyi şarkılarla hem nostaljik, hem de modern tatlar taşıyan bir grup. Outnumbered'da bunun kanıtı bir çok şarkı bulunuyor. Mesela açılıştaki In Gloom, bence en son iyi şarkısını (Precious) 2005'te yapmış olan Depeche Mode'un adı altında çıkmış olsaydı, "yaşasın DM geri döndü" diye sevinebilirdim. Hatta albümün en iyilerinden olan ve bana bir gıdım It's No Good'u anımsatan Clouds'ta da DM'un o gotik atmosferine daha post-punk bir bakış mevcut. Outnumbered'ı dernlemesine anlamak için bir ara Pornography albümüne de daha dikkatle bakmak gerek sanırım.

Bir diğer sevdiğim parça olan She Is Lost ise, ne The Cure, ne de Depeche Mode odaklı olmayıp, kendi post-punk devrelerini kurmuş gibi geldi. Tabii albümde zamanla alışılacak Hot Summers, Burn In The Night, Send Your Heart To The Riot gibi şarkıları da bu tanıma dahil edebiliriz. Bu yazıda iki efsane grubu sıklıkla telaffuz etmem yüzünden The Foreign Resort sırtını bunlara dayamış diye yanlış anlaşılmasın. İlk iki albümden sonra üçüncünün çok daha iyi olacağı içime doğdu sanki. Çünkü çok ufak oynamalarla ilk albümden daha iyiye doğru bir gidiş var bana göre. Yani gözümüzün önünde giderek olgunlaşan bir grup diyebilmemiz için kartlarını iyi oynamışlar. Sıktığı da oluyor, keşke şurası şöyle olsaydı da dedirtiyor. Yine de benim gibi iyi bir post-punk albümü bulunca yumulan tipleri memnun edeceğine dair inancım tam. Ancak dediğim gibi, 5-6 iyi şarkı ve ona destek çıkan 2-3 şarkı daha barındıran bir albüm, ileride çok daha güçlü geldiğini ilan ediyor olabilir. Müzik dünyası bunun örnekleriyle dolu.

1. In Gloom
2. Burn in the Night
3. Summer
4. She Is Lost
5. Clouds
6. Obsessing
7. Hearts Fade Out
8. Hot Summers
9. Fall
10. Send Your Heart to the Riot
11. Outnumbered