30 Haziran 2018 Cumartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Haziran 2018)

ASG - Survive Sunrise
Yıl: 2018 ABD
Tür: Stoner Rock, Stoner Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Survive Sunrise"
Lazuli - Saison 8
Yıl: 2018 Fransa
Tür: Progressive Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mes Semblables"
Shawn Lee and The Soul Surfers - Shawn Lee and The Soul Surfers
Yıl: 2018 ABD/Rusya
Tür: Funk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Echo Chamber"
Ghost - Prequelle
Yıl: 2018 İsveç
Tür: Hard Rock, Heavy Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Rats"
 
Daniel Pemberton - Ocean's 8
Yıl: 2018 İngiltere
Tür: Score, Soundtrack
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sealing The Exits"
The Space Merchants - Kiss The Dirt
Yıl: 2018 ABD
Tür: Indie Rock, Psychedelic Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Not Tonight"
Weathers - Kids in the Night
Yıl: 2018 ABD
Tür: Indie Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Poser"
Tami Neilson - Dynamite!
Yıl: 2014 Yeni Zelanda
Tür: Blues, Rockabilly
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Woo Hoo"
 
Shannon Shaw - Shannon in Nashville
Yıl: 2018 ABD
Tür: Country Soul, Pop Soul
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Goodbye Summer"
Dead City Ruins - Never Say Die
Yıl: 2018 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "The River Song"
 
The Outfield - Play Deep
Yıl: 1985 İngiltere
Tür: Pop Rock, Power Pop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Your Love"
Frou Frou - Deatails
Yıl: 2002 İngiltere
Tür: Trip Hop, Electropop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Let Go"
Marcelina - Wschody / Zachody
Yıl: 2013 Polonya
Tür: Pop, Dream Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Nigdy w zawsze"
 
Atlas - Çöl
Yıl: 2018 Türkiye
Tür: Rock, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Onun Adı Yalnızlık"
Hyphen Hyphen - HH
Yıl: 2018 Fransa
Tür: Indie Pop, Electropop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Lonely Baby"
 
 
Dave Matthews - Some Devil
Yıl: 2003 ABD
Tür: Pop Rock, Singer/Songwriter
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dodo"
The Pee Pees - The Pee Pees
Yıl: 2018 ABD
Tür: Hard Rock, Indie Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Feels Good"
 
The Twins - Living for the Future
Yıl: 2018 Almanya
Tür: Synthpop, New Wave
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "So Wrong"
 
 
Johnny Marr - Call the Comet
Yıl: 2018 İngiltere
Tür: Indie Rock, Alternative Rock, Post-Punk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hi Hello"
Public Enemy - Fear of a Black Planet
Yıl: 1990 ABD
Tür: Hip Hop, Rap
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Burn Hollywood Burn"

25 Haziran 2018 Pazartesi

Brooke Annibale - Hold To The Light


En son 2015'teki The Simple Fear albümünü çıkaran ve kendisini ilk kez o albümle tanıdığım Brooke Annibale, 5. albümü Hold To The Light ile tekrar radarıma girdi. The Simple Fear'ı beğenmiş olmama rağmen Annibale ile bir daha ne zaman karşılaşırım kimbilir diyerek kalabalıkta unutup gitmiştim. Takip etmeyince yeni albüm çıktığında yaşanılan sürpriz de hoş oluyor. Hold To The Light'tan beklentim The Simple Fear ayarındaydı. Albüme başlayıp 41 dakika sonra gördüm ki o ayarın üzerine biraz daha eklemiş, folk rock sınırlarını aşıp daha art, hatta dream pop öğeleri içeren besteler çalıp o tatta söylemiş. Olgunluk ürünü demek istemiyorum zira onu The Simple Fear için demiş olabilirim. Demediysem de o albümde çoktan iyi bir şarkıcı/şarkı yazarı olduğunu kanıtlamıştı diyeyim. İlk dinlemede vuranlar, birkaç sefer sonra vuracağını hissettirenler ve vurmayanlar (ki onların vurması biraz emek ister genelde) olmak üzere üç gruba ayrılan Annibale güzergahı The Simple Fear'da da vardı, burada da var.

Öncelikle albümün adı olan Hold To The Light'ın albümü tanımlamak için son derece doğru bir seçim olduğunu belirtmek isterim. Birazdan adını zikredeceğim şarkılarda hissettiğim ortak duygu, karanlık veya kasvetli şarkılarda, hatta Glow gibi nefis bir folktronica ve Distraction gibi daha pozitif bir sophisti-pop (diyesim geldi) dahilinde bile, sahip olunan duyguya, ışığa tutunma çabasıydı. Her şarkının kendine göre tanımladığı bir karanlığı var. We Were Not Ready, Collided, Either I, Hold To The Light, Hold On bu karanlığı o kadar güzel içselleştirip yorumluyorlar ki, onların o karanlık içinden tutunduğu ışıkları da görebiliyoruz. Bu ışıklar kimi zaman bir melodi, bir nakarat, bir dize, kimi zaman da Annibale'in istediği yere dokunabilen sesi oluyor. Hepsi şarkı dinleme aktivitesini kaliteli zamana dönüştürüyorlar. İçinde olmaktan mutlu, mutlu değilse bile huzurlu olunan bir kasveti, yolda yürürken kapalı gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz ışık sızmalarını hatırlatıyorlar.

Peşpeşe gelen We Were Not Ready, Collided, Either I üçlüsü sonrasında öyle bir kıvama geldim ki, albüm orada bitse bile kabullenebilirdim. Fakat umarsızca büyülediği kadar zinde tutan şarkılar bunlar. Şöyle ki, bazı şarkılar sizi albümün orada bitmesini kabulleneceğiniz kıvama getirdikten sonra peşinden ne verseler onları da kabullenirsiniz. Oysa albüme yakışır bir final yapmadıklarını düşündüğüm son iki şarkı olan Then Again ve Imagination'ın bana göre albüm çıtası altında kalmalarını görmezden getirmeyen bir olgunluk var Annibale'in şarkı yazımında. İlginçtir, The Simple Fear'daki gibi bu albümün de ilk yarısı müthiş olmasına rağmen ikinci yarı kendini o tatlı hüzünden, tutkudan, cesaretten biraz geri çekiyor sanki. Onların da kendi ışıklarına tutundukları anlar var muhakkak. Ama ilk yarıdaki duygu yoğunluğu ve karanlık içinde dinleyene kendini azar azar gösteren ışık hüzmeleri ne yazık ki ikinci yarıda yerini gölgesi kalmamış, bu sebepten gizemli yanları bir parça törpülenmiş şarkılara bırakmış. Hatta direk son dört şarkı için bunu söylemiş olarak bilmece gibi konuşmamış olurum. Tabii ki bu durum Hold To The Light'ın çok iyi bir albüm olduğu gerçeğini değiştirecek boyutlarda değil. Bir kere en baştan bu ışığa tutunma hadisesini sadece albüm isminden ibaret bırakmadığı, farklı suretlere bürünmüş şarkılarıyla pratiğe döktüğü için.

1. Hold On
2. Glow
3. Distraction
4. Hold to the Light
5. We Were Not Ready
6. Collided
7. Either I
8. Underneath
9. Point of View
10. Then Again
11. Imagination

19 Haziran 2018 Salı

Brownout - Fear Of Brown Planet


Dönemimizin en değerli funk oluşumlarından biri olarak gördüğüm Brownout'un cover hareketi tüm hızıyla sürüyor. Üç adet funk albümünün ardından önce Brownout Presents Brown Sabbath (2014), sonra da Brownout Presents Brown Sabbath Vol. II (2016) adlı iki süper albüm yapan grup, Vol. III için beklentileri arttırmıştı. İkişer yıl arayla çıkan bu albümler, gözleri 2018'e çevirmişken çok hoş bir ters köşeye yatmak suretiyle beklenen oldu ve Fear Of  Brown Planet adlı yeni Brownout albümü bir gece vakti kapıma dayandı. Bilenlerin albüm isminden de anlayabileceği üzere grup Brown Sabbath Vol. III yerine bu defa hip-hop tanrıları Public Enemy derlemesi ile mekana giriyor. Yo! Bum Rush The Show (1987) albümünden bir, It Takes A Nation Of Millions To Hold Us Back'ten (1988) beş, Fear Of A Black Planet'ten (1990) üç ve benim favori Public Enemy albümüm Apocalypse 91...The Enemy Strikes Black'ten (1991) üç şarkının coverlandığı Fear Of  Brown Planet, ilk iki Sabbath harikasının bir miktar altında kalmış olsa da, yine cevval fikirlerin cirit attığı leziz bir proje.

Brownout'un Black Sabbath şarkılarını olağanüstü biçimde kafasına göre modifiye edişine nasıl tav olduysam, Public Enemy gibi kimyasının daha uyuşkan olabileceği bir grubun şarkılarına el attığını görünce de ilk başta o kadar sevindim. Ancak şöyle bir şey var. Public Enemy, yarattığı hip-hop klasiklerinde sample destekli müziği kadar (hatta bazen daha fazla) politik manifestolarla dolu nitelikli rap vokalleriyle var olmuş bir çeteydi. Brownout ise seçtiği 12 şarkının tamamını enstrümantal olarak yorumlamış ki, bu durum şarkılardan çok şeyler götürmüş. Müzikal anlamda hiç sıkıntı yok. Öyle ki, Beastie Boys'un albümlerindeki enstrümantal şarkıları tek bir çatı altında topladığı 1996 tarihli The In Sound From Way Out! albümünü benim gibi sevenler için şahane bir albüm. Orada Beastie Boys kendi özündeki funk ruhunu nasıl güçlü şekilde ortaya koyduysa, burada da Brownout kendi özündeki funk ruhunu hip-hop özüne sahip şarkılarla masaya vuruyor. Ne var ki ben bu şarkıların çoğunu biliyorum ve bunlar vokal olmadan biraz havada kalıyor. Gerçi Brownout bunun olmaması için elinden geleni yapıyor. Enstrüman çeşitliliğini yine, yeniden, çok doğru anlarda, profesyonel biçimde ziyafete dönüştürüyor. Yine de Chuck D ve Flavor Flav biryerlerden çıkıp olaya dahil olacakmış gibi hissetmekten geri duramıyoruz.


Aslında keşke dahil olsalarmış. Sabbath coverlarında 2-3 şarkıda konuk vokalist almışlardı ne de olsa. Bu albümde Chuck D ve Flavor Flav olmasa da (tabii olsa daha iyi), 2-3 şarkıda vokal düşünülse fena durmazdı. Özellikle Louder Than A Bomb, Shut Em Down, By The Time I Get To Arizona, Welcome To The Terrordome, 911 Is A Joke, Prophets Of Rage gibi klasikleri elden geçirişleri şahane. Zaten sözünü ettiğim o vokal eksikliklerini birkaç dinlemeden sonra fazla umursamayabiliriz. Vokalsiz gözüme tekdüze görünen tek şarkı I Don't Wanna Be Called Yo Ni**a oldu. İlk başta By The Time I Get To Arizona da öyle görünmüştü. Fakat şarkının müzikal karizması o kadar güçlü ki, orijinaline büyük oranda sadık kalınmış bir Brownout yorumu yine yapacağını yapıyor. Üstelik canlı funk müziğin tüm cazibesiyle. Yine entrüman kalabalığını çok iyi organize etmiş, ekonomik kullanmış olan bu 9 latin arkadaş, gitar, bas, davul demirbaşlarına nefeslileri, tuşluları ve söz konusu Public Enemy olunca sample numaralarını da eklemiş, ortalık yine şenlenmiş.

Brown Sabbath Vol. I ve II sonrası temennilerimiz Vol. III veya "Brown Zeppelin", "Deep Brown" gibi hayali bile dudak uçuklatacak tasarımlar yönündeydi. Ama Fear Of  Brown Planet, yatmaktan son derece memnun olduğum bir ters köşe oldu. Şimdi olay nereye gidecek diye de merak etmeden olmuyor. Buradan bir Vol. II çıkar mı, hem de ne çıkar! Burn Hollywood Burn, Can't Truss It, You're Gonna Get Yours, Gotta Do What I Gotta Do, Who Stole The Soul, Brothers Gonna Work It Out, Nighttrain, Air Hoodlum şeklinde siparişlerimi dile getirmek isterim. Bu doğmamış coverların Brownout dostlarımızın ellerinden Vol. II olarak önüme geldiğini düşününce bile tüylerim önce kahverengine büründü, sonra diken diken oldu. Lakin ters köşe yapmayı seven dostlarımız olduğu için ne zaman, kimin coverları ile önümüze geleceklerini kestirmek zor. Belki de kendi yazdıkları materyallerle geri dönerler diyeceğim ama şimdilik üçleme olarak duran bu cover fırtınası durulsun hiç istemiyorum şahsen. Heavy metal veya hip-hop fark etmez, Brownout kendi funk tornasından geçirdiği bu şarkılarla çeşitliliği en güzel biçimde servis ediyor. Siyah, beyaz, kahverengi, sadece Amerika'nın değil, herkesin aradığı birlik beraberliği müzikal formata dönüştürüyor.

1. Louder Than a Bomb
2. Shut Em Down
3. Fight the Power
4. Trackstar to the Edge of Panic
5. By the Time I Get to Arizona
6. Welcome to the Terrordome
7. My Uzi Weighs a Ton
8. Don't Believe the Hype
9. I Don't Wanna Be Called Yo Ni**a
10. 911 Is a Joke
11. Bring the Noise
12. Prophets of Rage

7 Haziran 2018 Perşembe

Dune Pilot - Lucy


Alman grup Dune Pilot, ikinci albümü olan Lucy ile henüz tanıdığım bir stoner rock dörtlüsü. Lucy'yi bir solukta dinleyip bayıldıktan sonra her zaman olduğu gibi geçmişlerine baktım ve orada 2014 tarihli Wetlands'i gördüm. Onu da bir solukta dinlemeyi beklerken kabız ve tembel şarkılarla karşılaştım. Geçmişi boşverip tekrar Lucy'ye döndüm. An itibariyle iki gün içinde dördüncü kez dinliyorum. Böylesi bir stoner rock nefesini ve o nefese yakışır kalitede yazılmış şarkıları özlemişim sanırım. Son yıllarda Almanya'dan çıkan Tricky Lobsters, The Sonic Beat Explosion, Wolvespirit, RotoR gibi son derece sağlam gruplar arasında onları da saymamız için geçerli bir sürü neden sunmuşlar Lucy ile. Stoner rock temelinde zaman zaman dozu arttırarak stoner metal sınırlarına dayanmışlar. Eksen kaydırmadan progressive rock ile kısa flörtlerde bulunmuş, grunge ile kütür kütür kaçamaklar yapmışlar. Basçı SH ve davulcu Georg'un mükemmel uyumları bana bu ikisinin funk müziği de sevdikleri yönünde şeyler düşündürdü. Gitarist Chris olağanüstü. Şarkıları muhtemelen birlikte yazmışlardır ama Chris'in hakimiyeti çok bariz. Gaza getiren müthiş riffler, gösterip vermemeler (bu sayede göstermiş kadar olmalar), özgür fakat kontrollü sololar Dune Pilot'ın karakterini ortaya koyar nitelikte. Solist Andris ise risksiz, bir süre sonra kanıksanan, bazen Sammy Hagar'ın soğukta kalmış hali gibi (her nasılsa bunu pozitif manada kullandım) bir vokal yolu belirlemiş. Bu dörtlüden çıkan şarkılar 2018'in en iyi rock albümlerinden birini masaya vurmuş.

Loaded ve The Willow ile süper bir açılış yapan albüm, daha bu iki şarkıdan "bu albüm kötü olamaz" düşüncesini beyin kıvrımlarına işliyor. Progressive yanını ortaya koyduğu Postman hızlı başlayan, ortalarda bir metal çeşidi olan "sludge" evrenini ziyaret eden, son bir dakikasında da enstrümantal takılan bir beste. Basit bir riff ile nasıl kocaman bir şarkı yapılabileceğini gösteren Lucy, yine yeni bir rock çeşidi olan "fuzz rock" sularına dalan I'm Your Man, grunge punk kaçamağı yaptıkları Speak Up, son bir dakikasını akustik biçimde kapatan orta karar bir grunge diyebileceğimiz Sit Back ile albüm sürüyor. 7:23 ile albümün en uzun şarkısı olan Griper, progressive metal tarzının katmanlı halini temsilen Dune Pilot'ın kalitesini perçinleyen irilikte. Kapanışı yapan Feed Your Conscience ise grubun şarkıları rutinleştirmemek için bulduğu fikirlerden bir demet sunan yapısıyla güçlü bir veda sayılır. Dune Pilot gibi bazı iyi gruplar, şanssız bir başlangıç yapsalar da, ikinci, bilemedin üçüncü albümde turnayı gözünden vururlar. Lucy sonrasında çıtayı iyice yükseltip beklentileri güçlendirdiler. Ama Lucy öyle bir albüm ki, bu beklentilere layığıyla cevap verebileceğine olan inancı dimdik tutan, güven veren, suya götürüp suyla getiren kalibrede. Muhteviyatında herşeyden biraz barındıran, ama rock birliği ve bütünlüğü ile onları ortak bir çatı altında toplayabilen bir albüm Lucy.

1. Loaded
2. The Wollow
3. Postman
4. Lucy
5. I'm Your Man
6. Speak Up
7. Sit Back
8. Griper
9. Feed Your Conscience