30 Eylül 2014 Salı

Issız Ada Radyosu Arşivi (Eylül 2014)

Annett Louisan - Zu viel Information
Yıl: 2014 Almanya
Tür: Pop, Folk
"F" Rate: 6/10
 I.A.R. tavsiyesi: "Zu viel Information

Imogen Heap - Sparks
Yıl: 2014 İngiltere
Tür: Art Pop, Electronic
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mind Without Fear" (feat. Vishal-Shekhar)
Mr. Big - Lean Into It
Yıl: 1991 ABD
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Green-Tinted Sixties Mind"
 
Ryan Adams - Love is Hell
Yıl: 2004 ABD
Tür: Alt-Country, Indie Rock, Singer/Songwriter
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Wonderwall"
 
Leonard Cohen - Popular Problems
Yıl: 2014 ABD / Kanada
Tür: Folk, Singer/Songwriter, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Slow"
 
The Pierces - Creation
Yıl: 2014 ABD
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Creation"
 
The Wanderers OST
Yıl: 1979 ABD
Tür: Pop, Rock & Roll, Rhythm & Blues
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Dion - "Runaround Sue"
 
Black Swan Lane - A Moment of Happiness
Yıl: 2014 İngiltere
Tür: Dream Pop, Post-Punk
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Time"
 
The Black Crowes - Amorica
Yıl: 1994 ABD
Tür: Hard Rock, Blues Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Gone"
 
Kurtalan Ekspres - Göğe Selam
Yıl: 2011 Türkiye
Tür: Progressive Rock, Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Unutamadım" (Bülent Ortaçgil & Erkan Oğur)
Kurtalan Ekspres - Göğe Selam 2
Yıl: 2014 Türkiye
Tür: Progressive Rock, Pop Rock
 "F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Nem Kaldı" (Haluk Bilginer)
 
Sophie-Tith - J'aime ça
Yıl: 2014 Fransa
Tür: Chanson, Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Enfant d'ailleurs"
 
The Smashing Pumpkins - Adore
Yıl: 1998 ABD
Tür: Alternative Rock, Dream Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ava Adore"
 
Nouvelle Vague - 3
Yıl: 2009 Fransa
Tür: Pop, Lounge, Cover
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Master & Servant"
 
Tyler Jakes - Evil
Yıl: 2013 ABD
Tür: Blues Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "This is a Robbery"
Bungalow Bums - Lawless Days in Reservation
Yıl: 2014 Rusya
Tür: Psychedelic Rock, Stoner Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mother River"
 
The Asteroids Galaxy Tour - Bring Us Together
Yıl: 2014 Danimarka
Tür: Indie Pop, Dance Pop, Pop Soul
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Rock the Ride"
 
Public Enemy - Greatest Misses
Yıl: 1992 ABD
Tür: Hip Hop, Rap
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "You're Gonna Get Yours"
 
Undogmatic - Velvet Textures Vol. 3
Yıl: 2014 Portekiz
Tür: Dark Ambient, Downtempo, Dub
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Atmosphere of Seduction"
Robert Plant - Lullaby and... the Ceaseless Roar
Yıl: 2014 İngiltere
Tür: Folk Rock, Blues Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Little Maggie"

27 Eylül 2014 Cumartesi

The Black Crowes - Shake Your Money Maker


Chris Robinson (vokal) ve Rich Robinson (gitar) kardeşlerin 1989 yılında kurdukları The Black Crowes, 9 adet stüdyo, sayamadığım adet de konser albümüne (ki bunların arasında Jimmy Page ile beraber takıldıkları 2000 yılına air Live At The Greek de var) mesai harcamış tecrübeli rock gruplarından. 1990 tarihli Shake Your Money Maker ise onları tanımama ve sevmeme vesile olan ilk albümü. Tabii bu sevgi zamanla azalarak bitme noktasına geldi. Oraya birazdan geleceğiz. Namlunun ucunda patlamak üzere olan grunge'ın hemen öncesinde kasetine sahip olduğum Shake Your Money Maker, Robinson kardeşlerin etkilendiği The Rolling Stones, Lynyrd Skynyrd, Faces, Buddy Guy, Otis Redding gibi isimlerden sesler ve renkler taşıyan harika bir rock albümüydü. Bu isimlerden anlaşılacağı üzere hard rock'ın blues ile olan yakınlığından devşirilen 10 şarkı, Chris Robinson'ın mükemmel vokaliyle listelerin altını üstüne getirmiş, rock radyolarına feleğini şaşırtmıştı.

Otis Redding klasiği Hard To Handle'ın süper coverı hariç tüm şarkıları Robinson biraderlerin yazdığı albüm, bu coverla birlikte Jealous Again, Twice As Hard, She Talks To Angels, Seeing Things singlelarıyla daha ilk albümden hasılatın ve prestijin gözüne vurmuştu. Evet, 9 albüm arasında en çok satan hala Shake Your Money Maker... Bunun verdiği doygunluk mu, bundan sonra gelecek albümlerin kendini tekrardan öteye gitmeyebileceği ihtimali mi ya da her ikisi mi bilinmez, bu albümün ardından gelen The Southern Harmony and Musical Companion (1992) ve Amorica (1994) ile grup yavaş yavaş ticari gücünü reddedercesine daha ağırdan almaya, hani dilim varmıyor ama southern rock'ı bir tuval gibi görerek sanatsal kesikler atmaya başladı. Sanki "biz bu ilk albümü ticari açıdan kendimizi müzik alemine kabul ettirmek için yaptık, aslında sanatsal açıdan çok derin bir potansiyele sahibiz" mesajı iletiyorlardı.


Shake Your Money Maker sonrası sözünü ettiğim iki albüm Sting Me, Remedy, Thorn In My Pride, Black Moon Creeping, Gone, A Conspiracy, P.25 London gibi cevherler içeriyordu. Ama bir süre sonra o albümlerden sadece sevdiğim şarkıları dinlediğimi, geri kalanları pek umursamadığımı, hatta bazılarına tahammül edemediğimi farkettim. Hele 1996 albümleri Three Snakes and One Charm ve sonrası benim için çekilir eziyet değildi. Azalarak biten The Black Crowes sevgimi albüm formatında ifade eden yegane iş, ismiyle müsemma Shake Your Money Maker olarak kaldı. Hem o dönemin nostaljisini taşıdığı gibi, zamansızlığıyla da her döneme sirayet edebilecek yetkinlikte şarkılarla canavar gibi bir 45 dakika vaad ediyordu. Gruba iyi para kazandırdı, istediklerini yapabilmesinin önünü açtı, benim gibi bu albümü sevenlere her zaman sıkılmadan dinleyecekleri 10 sıkı rock şarkısı armağan etti.

Şarkı şarkı isim vermek anlamsız. Albümde vasat bulup sıkıldığım tek bir şarkı yok. Hareketli olanlarda o müthiş "jam band" coşkusu, orta tempolularda rock karizmasının özellikle The Rolling Stones ve Faces sularında yüzen görüntüsü, Sister Luck, Seeing Things ve She Talks To Angels üçlüsünden oluşan slow kanadın olgun bir blues karakteri oluşturması Shake Your Money Maker'ı bir para makinesi olmaktan çok ötede konuşlandırıyor. Nakaratlar o zaman dilime nasıl yapıştıysa hala orada duruyor. Baştan sona bir barda veya dev bir konser salonunda dinlermiş gibi kanlı canlı kalabilen bir albümün sadece Amerika'da 5 milyon kopya satması değil, satmaması şaşırtırdı. Ne zaman dinlemeye başlayacağım hiç belli olmasa da, o mükemmel Stare It Cold ile albüm her bittiğinde içimi iyi bir şey yaptım duygusu kaplıyor. Sonra Amorica albümünün yıldızı Gone'ı dinliyorum. Aradaki değişime rağmen neden artık grubun yaklaşık 20 yıldır bu kadar iyi şarkılar yapmadığına üzülüyorum. Lakin eskiler hep orada bir yerlerde cankurtaran simidi gibi duruyorlar.

1. Twice as Hard
2. Jealous Again
3. Sister Luck
4. Could I've Been So Blind
5. Seeing Things
6. Hard to Handle
7. Thick n' Thin
8. She Talks to Angels
9. Struttin' Blues
10. Stare It Cold

23 Eylül 2014 Salı

The Loves - Technicolour



Kızlı erkekli bir 60’lı yıllar çetesi gibi kimilerinin “twee-pop” dediği, benim “garaj-pop” tanımını uygun gördüğüm, bir yanıyla da “pop’n roll” türü kelime oyunlarına açık, “rock’n roll” kıvamlı The Loves, 2004’te başladığı müzikal yolculuğuna şimdiye dek üç albüm sığdırmış leziz bir topluluk. Love (2004), Technicolour (2007) ve Three (2009) albümlerinden son ikisini dinlemiş biri olarak kendimi mutlu ve mesut hissediyorum. Bu hissi bana veren ise henüz dinleme şansına ulaşmadığım Love ve dinleyip pek hoşlanmadığım Three albümleri değil, ortanca evlat Technicolour şirinliğidir. Gerçi bu tür müziğin icra edildiği albümlerin pek birbirinden farkı yoktur diye yaygın bir kanı bulunur. Ama bana göre The Loves çocukları bu farkı Technicolour ile görünür kılmışlar ya da bana öyle gelmiş. Zaten bu farkı algılama biçimimizi açıklamaya çalışmak da kimi zaman fevkalade gerzeklikten ibaret. Dinledin, beğendin işte. Daha ne demeye önceki albüm, sonraki albüm karşılaştırması yaparsın ki? Yine de yapılan güzel müzik sizi dolduruşa getirdiğinde oluyor bu tip kıyaslamalar. Müziği dinlemek kadar konuşmanın da keyfini tattıran gruplardan biri The Loves

Technicolour'a gelirsek, 60’lar, twee-pop, şirinlik falan derken daha ilk şarkı Je T'aime, Baby’nin yedi dakikalık karamsar, hüzünlü ve yoğun rock dokusuyla karşılanıyorsunuz. “Je T'aime, Baby”den başka söz bulunmayan bu parça, grup elemanlarının enstruman hakimiyetlerini de daha baştan kanıtlayıp hafife alınmamaları gerektiğinin altını çiziyor. Je T'aime, Baby’nin kasvetli havasından sıyrılınca da 1, 2, 3 dakikalık türe dönüşler başlıyor. Fakat o kısacık sürelerde bile müziklerine gösterdikleri özen hayranlık verici. I My She Love You, Honey, Summertime gibi bol paça pantolon giyip dansedilesi kıyaklıktaki şarkılar yanında daha düşük tempolu ve akustik 60’lar esintisi bulmak mümkün. She'll Break Your Heart...Again şarkısının daha girişinde Mickey & Sylvia’dan Love Is Strange çalacak sanıyorsunuz mesela. Kolayca hafife alınma riski taşıyan bildik bir sound. Ama dibinde alternatif bir ruh da taşıyor. Fazla söze gerek yok. Technicolour albümünü dinledikten sonra Three’yi dinler, biraz da 2009 etiketli olduğu için ondan bahsederim diye düşünüyordum. Ama Technicolour beni Three’den çok daha memnun etti.

1. Je T'aime, Baby
2. I My She Love You
3. She'll Break Your Heart...Again
4. The Rainbow Connection
5. Xs and Os
6. Honey
7. Jazz My Bads (for JT)
8. So Sad
9. Summertime
10. How Does It Feel To Be Loved?
11. The Good Times (Gimme Gimme)
12. Goodbye

21 Eylül 2014 Pazar

Jaws - Be Slowly


Dört Birminghamlı genç tarafından 2012 yılında kurulan Jaws'ın ilk albümü Be Slowly, bana sonbaharın ilk güzel hediyesi oldu. Aslında grup, bu dört gençten biri olan solist ve gitarist Connor Schofield'ın Cameron şarkısının demosunu internet üzerinden paylaşmasıyla kuruldu denebilir. Şarkıya yapılan olumlu geri dönüşler Schofield'ı gaza getirmiş, o da Halesowen College'dan üç arkadaşıyla temasa geçerek Jaws'ı oluşturmuş. İki EP sonrası bazı yerel gruplarla düzenlenen turnelere davet edilmişler. İyice piştiklerine kanaat getirdikten sonra da 2013 sonlarında ilk albüm çalışmalarına başladıklarını duyurmuşlar. Neticede ortaya Be Slowly gibi son derece güçlü bir indie rock albümü çıkmış. Bunları sakin bir klişelikte dile getiriyor olduğuma bakılmasın. Be Slowly 2014 yılı içinde beni en fazla heyecanlandıran albümlerden biri oldu.

Jaws'ın hayata geçirilmesine vesile olan Cameron'dan başlarsak, fena bir şarkı olmadığını, ama ne uzayan ne de kısalan düz bir indie beste olduğunu söyleyebiliriz. Jaws gibi bir grubun oluşmasına vesile olabilecek bir şarkı olmadığını, buna rağmen Jaws gibi bir grubun oluşmasına vesile olduğu için teşekkürü hak ettiğini de sözlerimize ekleyebiliriz. Albümün asıl bombaları başka. Be Slowly sadece Time, Gold ve Swim üçlüsünü aynı çatı altında topladığı için bile yılın en iyilerinden biri sayılmalı. Bu üç şarkı, grupla ilgili ne söylenecekse hepsini teker teker ya da ortak bir ruhla dile getiriyor. Indie rock şeklinde kabası alınan, fakat dream pop, post-punk ve kıyıdan kenardan new wave şeklinde rötuşlanan müzikal bir tanıma yakın görünüyorlar. Sisli puslu olmayı tercih etmeyen, buna rağmen sisli puslu bir gizemi de peşlerinden sürükleyebilen anlaşılabilirliğe sahipler.


Bazı grupları anlamayabilir ama sevebilirsiniz. Tam tersi de mümkün. Oysa ben Jaws'ı müzikal duyarlılık yönünden hem anladım, hem de çok sevdim. 80'ler new wave / post-punk ölçütlerine olan bağlılıklarını kesinlikle nostaljik baştan çıkarma amaçlı kullanmayıp, kendi melankolik sertliklerinde eritmeyi beceriyorlar. Bu sayede elde tuttukları modern indie rock formüllerini istedikleri zaman bir koza çevirmeye muktedirken (ve kağıt üstünde çömez bir grubun kolaylıkla düşeceği abartma hatasına düşme riski varken) müthiş hamlelerle hem indie, hem pop, hem rock, hem punk, hem melankolik, hem de hırslı olabiliyorlar. Asıl mesele tüm bunları olurken, daha ilk albümünü yapan yeni bir gruptan beklenmeyen olgunluğa erişmiş görünmeleri. Buna benzer cümleleri birçok yeni grubun çok iyi olan ilk albümü için kurmuşumdur. Jaws hiçbirinden farklı değil.

Jaws'ın müthiş hamlelerinin adı Time, Gold ve Swim ile sınırlı değil elbette. Home, Be Slowly, Surround You ve sevmek için çok fazla uğraşmayacağım, zamana bırakılan Jaws şarkılarının toplandığı bu debut, son dönemde bana denk gelen onlarca kıytırık indie albüme toz toprak yutturan cinsten. Be Slowly gibi albümleri anlatmak için en güzel cümleleri seçmek istiyorum. Lakin onlar albümlerini anlatmak için en güzel şarkılarını zaten seçmişler. Tür olarak farklılıklar gösterseler de Amerikan synth pop dörtlüsü The New Division ile ruhani bir kardeşlik bağları mevcut sanki. Her iki grup da belki görünüş olarak çok havalı değil ve şarkılarının hakkını veremeyen klipler çekiyorlar. Yine de bu durum onları sevmek için engel teşkil etmiyor. Jaws, son derece havalı tiplerin biraraya gelip acayip iyi klipler çekseler bile şarkıların önüne geçemedikleri bir dünyada ikamet eden gruplardan. Zor tabii!

1. Time
2. Cameron
3. Gold
4. Swim
5. Home
6. Be Slowly
7. Think Too Much, Feel Too Little
8. Filth
9. Sunset State
10. Surround You
11. NYE

10 Eylül 2014 Çarşamba

Ryan Adams - Ryan Adams


Multi-enstrümantalist, şarkıcı, besteci, yapımcı, şair, ressam Ryan Adams, 8 yaşındayken büyükannesinin daktilosuyla yazmaya başladığı kısa hikayeler ve şiirlerden, içinde onlarca albüm ve bir sürü proje barındıran müzikal bir kişilik haline gelene dek türlü maceralar yaşamış tecrübeli müzisyenlerden. Hayatını yazsa roman mı olur bilmem ama çocukluğunu, ergenliğini ve an itibariyle 40 yaşın verdiği orta yaş olgunluğunu şekillendirmiş rock tutkusu onu hep üretken kılmış. İlk grubu Whiskeytown ile 3 albüm yaptıktan sonra 2000 yılında solo kariyerine başlayan Adams, milenyumdan günümüze tam 14 stüdyo albümü ("gedik"li bir hesaplama sonucu) dünyaya getirmiş. Her sene bir albüm, bir müzisyeni "üretken" olarak tanımlamak için yeterince adil. Ama Adams bu albümlerin arasına başka yan projeler, ünlü isimlerin albümlerine yapımcılık faaliyetleri, Infinity Blues ve Hello Sunshine adında iki şiir / kısa hikaye kitabı, albümlerine veya sosyal medyaya serpiştirdiği coverlar, turlar, konserler de ekleyince "tek işle geçinmek zor" yanlış algısını üretkenlik ile değiştiriyoruz.

Ryan Adams, bu karpuzcu müzisyenin 14. stüdyo albümü. (Bu arada bu 14 albümün 4'ünü kadim dostları The Cardinals ile beraber yaptığını belirterek adamların hakkını verelim.) Indie'ye çalan pop rock, blues kökenli alternatif country şeklinde çorba tarifi yapabileceğimiz müziği aslında tarif gerektirmeyecek kadar basit ve tanıdık. Kendisiyle ilk kez karşılaşmıyor olmakla birlikte, albüm olarak özene bezene dinlediğim ilk işinin 14. albümü Ryan Adams olduğunu belirteyim. Sözünü ettiğim coverlar (ki aralarında Wonderwall ve Wasted Years de var) kendisine hep uzaktan bir saygı beslememe vesile olmuştur. Son derece kötü bir kapakla çıkan Ryan Adams adlı son albüme rastlayınca belki içinde yine sağlam bir cover vardır beklentisiyle uğradım. Yoktu. Ama Adams'ın sade ve bu yüzden hoş 11 parçası vardı ki ortada burun kıvıracak bir şey de yoktu. Kendisiyle adam akıllı tanışma fırsatını yakaladığımı düşündüm.

Açılış şarkısı ve aynı zamanda ilk single Gimme Something Good, hemen ardından gelen Kim, onun ardından gelen Trouble üçte üç yaparak albümünden keyif alacağımı hissettirdiler. Yalnız Adams'ın bu albümde country ve blues öğelerini evde bırakıp saf bir pop rock hassasiyeti tercih ettiği görülüyor. Şikayetçi değilim. Hatta tam tersi, başta Gimme Something Good, Kim, Stay With Me, Feels Like Fire olmak üzere Adams'ın 80'ler pop rock'ının naifliğinden acayip etkilendiğini gördüm. Zaten bunu görmemek için o yıllarda müzik dinlememiş ya da henüz doğmamış olmak gerek. Kafalarda 80'ler ışığı yakabilmek için blues, folk veya country pek doğru tercihler sayılmaz. Bu yüzden Adams'ın 2014 tarihli 14. albümünü en çok da bu nostaljiyi hakkını vererek yaşatabildiği için sevdim. Tabii Trouble ve I Just Might gibi 80'lerden kopamamış 90'lara götürebilen çok iyi iki şarkıyı da es geçmek olmaz. Bu albümün gösterdiği önemli bir başka şey de, her sene bir albüm yapıp 14. albüme ulaşan bir müzisyenin hala abartısız ve içten kalabilmesi ki, daha seyrek albüm yaparak ve bir sonraki albümde daha tumturaklı olmaya çalışmak gibi tuhaf işler peşinde koşanlar için ders gibi bir adam kendisi. Seneye 15. albümde görüşmek üzere.

1. Gimme Something Good
2. Kim
3. Trouble
4. Am I Safe
5. My Wrecking Ball
6. Stay with Me
7. Shadows
8. Feels Like Fire
9. I Just Might
10. Tired of Giving Up
11. Let Go