25 Kasım 2020 Çarşamba

Second Sun - Kampen Går Vidare

 
Önce Hopp/Förtvivlan (2015), ardından Eländes Elände (2018), Kasım 2020'de de Kampen Går Vidare... Stockholm kökenli dörtlü Second Sun bu albümüyle 3'te 3 yaparak her seferinde gönlümdeki yerini sağlamlaştırıyor. İlk iki albümle ilgili duygu ve düşüncelerimin üzerine daha ne ekleyebilirim derken fark ettim ki, Second Sun hakkında yeni bir şeyler söylemesem bile konuşmayı/yazmayı seviyorum. Çünkü bana rock nostaljisinin görüş alanları kadar kör noktalarını da gösteren şahane bir havası var. Her ne kadar Hopp/Förtvivlan'ın yeri bir başka olsa da, sonrakiler de içimde bir Second Sun evreni oluştuğunu gösterdi. Jakob Ljungberg ve üç kişilik tayfası yepyeni 9 şarkıyla o evreni iyice genişletti. Sanırım her yeni Second Sun albümünde aynı şeyleri yaşayacağım ve bu nadide grubu öveceğim. Büyük konuşmak istemem. Ama beslendikleri geniş retro yelpaze ve onların bu yelpazeyi ele alış biçimindeki klasik ve yenilikçi tavır düşünülürse bence sessiz ve derinden kendilerine çok güçlü bir kariyer inşa ettiklerini söylemek mümkün. Teşbihte hata olmaz derler. Bu inşa, depremde yıkılmayacak binalardan biri olmalarını sağlıyor.

Artık klişe ötesi oldu ama şu "bütün şarkılar birbirine benziyor" cümlesini her önümüze gelen grup için kullanmamanın yolu, o grubun yolculuğuna ortak olmaktan geçiyor. Bu cümlenin akıllara ilk getirdiği isim olarak AC/DC gibi yıllarca üç akorla kariyer yapmış gruplardan farklı olarak o sözde birbirine benzeyen şarkıların içine, değeri yıllandıkça, işlendikçe, demlendikçe anlaşılacak kenarlar, köşeler, ekmek kırıntıları yerleştiren Second Sun, aslında bir benzemezliğin, kendi nüfus kağıdına sahip şarkıların varlığına inandıran gruplardan biri. Mesela Kampen Går Vidare (The Fight Goes On), bir bireyin psikolojik/politik yolculuğunu anlatan şarkılardan oluşan bir konsept albümmüş. Kendi dillerinde söyledikleri şarkıları oturup Google Translate çevirisiyle anlamaya çalışmak için enerjim yok. Zaten ben işin orasında değilim. Müziğin gücü bana birçok şeyi anlatıyor, anlatmadıklarını da ustalıkla saklayıp bir sonraki seanslara saklıyor. Bugüne kadar Deep Purple, Thin Lizzy, Blue Öyster Cult ve 70'lerde fırtınalar estirmiş nice gruba benzetilmesi boşuna değil. Ben işin orasında da değilim. Bu zamansız hard rock, günümüze o kadar güzel taşınıyor ki, bir süre sonra tüm bu benzetmelerden, farklı referanslardan arınıyorsunuz. Aranızdaki ilişki kişiselleşip aşka dönüşüyor.

Hangi şarkısını övsem, kime benzeterek bunu yapsam diye düşünmeyi bıraktım. Zira bu evrende 1-2 orta karar dediğim şarkıda bile dinledikçe yeni şeyler ortaya çıkıyor hep. Hatta bu albümde daha öncekilerde fark etmediğim veya tam olarak adını koyamadığım farklı türlere bile uyanıyorum. Mesela NWOBHM'deki coşkuyu daha inceltilmiş 70'ler hard rock kıvamıyla dengelemeleri veya narin folk şarkılarındaki inceliği aynı 70'ler kıvamıyla bu kez kalınlaştırmaları, ancak 3. albümde anlamaya başladığım bir şey. Tabii böyle şeylerin emarelerine rastlamıyor değilsiniz. Ama kendi bakış açınıza dayanarak kendi kendinize bunun adını koymak zaman alabiliyor. Ve işin bu kısmı çok heyecan verici. Sång om våren gibi mükemmel bir hard rock ile açılan, Gör alltid ditt bästa för de du älskar gibi şık bir blues rock ile kapanan 3. Second Sun albümü Kampen Går Vidare, 32 dakika süren 9 şarkısıyla kendi kurduğu evrende "usta" diyebileceğimiz kim varsa hepsinden irili ufaklı izler taşıyan, geçmişe dair o izleri nasıl günümüze kadar getirebileceğine, hatta nasıl daha ileri taşıyabileceğine hakim Second Sun'ın hayranlık veren enerjisine tekrar ortak ediyor dinleyicisini. Bir sonraki Second Sun albümünde övecek yeni şeyler bulmak üzere.

1. Sång om våren
2. Du är allt du har
3. Slå tillbaks
4. Attack
5. Kampen går vidare
6. Hatar det ändå
7. Vem ska bry sig
8. Om alla bara var mer som jag
9. Gör alltid ditt bästa för de du älskar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder