10 Ağustos 2018 Cuma

Robert Plant - Manic Nirvana


Müzik marketlerin yeni çıkanlar raflarına bakarken yaşanılan heyecanın tarifi çok zordu. Ne internet, ne bir müzik programı, sadece 1-2 müzik dergisi vardı müzik dünyasından haber alabileceğiniz. Onlar da kim sansasyonel takılıyorsa ona yaslanan dergilerdi. Yani sevdiğiniz bir sanatçı veya grup yeni albüm yapmışsa bunu öğreneceğiniz ilk yer bu raflar olurdu. Adam gibi takip edemediğiniz için günün birinde bu raflarda R.E.M., Tom Petty veya Heart'ın yeni albümüne rastlamak olağanüstü bir duyguydu. Gerçi Stüdyo FM gibi az sayıdaki programdan yeni haberleri alıyor, bazen albüm habercisi yeni singleları ya da tüm albümü dinliyorduk. Ama ya kaçırdıysak? İşte o zaman o raflarda görüp kaptığımız jelatinli kaset, altın külçesinden farksız olurdu. Defalarca tattığım bu duygunun en unutulmazlarından biri de, eskisi kadar sık olmasa da hala vakit geçirdiğim Now and Zen'den iki yıl sonra birgün o rafta Manic Nirvana'yı görmüş olmamdı. Şimdi olsa çıkacağından iki ay önce haberimizin olacağı yeni Robert Plant albümünü bir anda karşınızda bulmanın şoku çok özel bir duyguydu.

Manic Nirvana'yı hep Plant kariyerinin yaramaz çocuğu gibi görmüşümdür. Teknoloji ile daha bir içli dışlı olması yanında, hırçınlığı, coşkusu, tutkusu yerli yerinde bir albümdür. Alternatif pop kafasıyla yazılmış alternatif rock şarkılarıdır sanki bunlar. Now and Zen kadrosundan sadece bas gitardaki Phil Scragg yerine Charlie Jones'u görüyoruz. Dört şarkının yazımına katkı sağlaması yanında, Jones'un bas konusunda taze kan getirdiği de çoğu şarkıda açıkça görülüyor. Dikkat çeken bir başka husus da, Now and Zen'de hiçbir şarkının yazımında bulunmamış davulcu Chris Blackwell'in, Manic Nirvana'nın altı şarkısında grupla beraber künyeye adını yazdırmış olması. Üstelik albüm genelinin en sağlam performanslarından biri de Blackwell'e ait. Phil Johnstone ve Doug Boyle çok formdalar. Plant zaten her türlü şahane. Yani kendi adıma ortada Now and Zen'i aşan bir albüm var diyebilirim. Gerçi çoğu yerde bu iki albümün aynı seviyede oldukları, ratinglerinin birbirine çok yakın olduğu görülüyor. Ne olursa olsun, ortada yine 90'lara sığmayan, şu dakika piyasaya çıksa kimsenin "bu ne iştir" diyemeyeceği bir albüm Manic Nirvana.

Fişek gibi bir açılış yapan Hurting Kind (I've Got My Eyes On You) ve daha onun etkisini atamadan gümbür gümbür biçimde adeta bu açılışı sürdüren Big Love, albümün liste başarısına sahip vitrindeki parçalarıydı aynı zamanda. S S S & Q, albümün bu istikrarını sürdüren, yenilikçi, seksi ve sert bir pop şarkısı. I Cried, sertliğini dizginleyen (kısa bir süreliğine dizginleri bırakan) epik bir rock. She Said aslında fena olmadığını fakat teknik fazlalıklarla biraz sunileştiğini ve kalıbına göre süresinin biraz fazla uzun tutulduğunu düşündüğüm bir başka ortak beste. Kaset formatında kimbilir kaç defa dinlediğim albümün A yüzünün kapanışı, en sıkı şarkılardan biri olan Nirvana ile yapılıyor. Blackwell ve Jones'un içten içe jam yaptıkları, Doug Boyle'un gitar müdahaleleriyle bu gücü kontrolsüz olmaktan koruduğu, Plant'in yine her şeyin merkezinde yer alan bilge vokalini istediği yöne çekebildiği Nirvana'nın ismiyle müsemma enerjisi, sanki önemli olan zirve değil, zirveye doğru katedilen yolun adrenalini demenin müzikte vücut bulmuş hali.


Kasetimizin B yüzü Plant, Blackwell ortak bestesi Tie Dye On The Highway ile başlıyor. Bu da şarkıdaki ritmin önemine işaret. Şarkının ortasına kadar drum machine kullanan Blackwell, ikinci yarıya bu makinenin ritmi üzerine bagetlerini çıkarıp Thor'un çekici gibi davula vuruyor adeta. Tie Dye On The Highway yapı itibariyle öyle kocaman bir şarkı ki, ancak böyle bir ritm organizasyonu onun altından kalkabilir. Hırçın gitarlar, Plant'in ön ve geri vokalleri, gerçek bir elektro rock. Your Ma Said You Cried In Your Sleep Last Night adlı şarkı ise orijinali 1961 yılında Kenny Dino adlı Amerikalı şarkıcıya ait bir cover. İnsan orijinalini de merak etmiyor değil. Gereksiz uzun ve marşı andıran yapısıyla Anniversary'yi bu albüme hiç yakıştıramamışımdır. Ama bu albüme acayip yakışan Plant, Boyle bestesi Liars Dance, bence gelmiş geçmiş en iyi akustik baladlardan biridir. Sadece Plant'in olağanüstü vokali ve Boyle'un olağanüstü akustik gitarıyla tek seferde kaydedilmiş olması muhtemel Liars Dance, bu kadar yoğun, elektrik ve enerji yüklü albüme son derece saf, içten, aynı zamanda iki buçuk dakikalık destansı bir denge sağlıyor.

Albümü kapatan Watching You, Plant, Johnstone, Blackwell bestesi. Watching You, Blackwell'in doğu ritimleri üzerine Johnstone'un epik çevre düzeniyle akan, ortalarında adının Siddi Makain Mushkin olması dışında hakkında hiçbir şey bulamadığım bir vokalin kısa bir alıntısının yer aldığı bir doğu-batı buluşması. Mushkin veya Kenny Dino gibi adamları nereden bulduğunu bilmesek de, Plant'in bu buluşmaları sevdiği sürpriz değil. Sadece bunları solo albümlerinde görmüyorduk. Kendini en fazla 94 tarihli No Quarter: Jimmy Page & Robert Plant Unledded adlı konser albümünde gösterecek bu tavır, birçok Led Zeppelin şarkısına da yansımıştı. Zeppelin demişken, Manic Nirvana'da çoğu şarkıda geçmişin etkilerine dair ikide bir aynı şeyleri söylememek adına genel bir değerlendirme yaparsak, Now and Zen'e göre daha fazla Zeppelinsel hareketler görürüz. Plant'in hem lirik, hem de müzik açısından bunları terk etmesi pek kolay değil... diye düşünürken üç sene sonra çıkacak olan ve bence Robert Plant'in en iyi solo albümü olan Fate Of Nations'ta bazı şeyleri terk ettiğini, onların yerine güçlü bir post-Zeppelin bilgeliği eklediğini ifade etmek gerek. Şayet Manic Nirvana, Plant kariyerinin yaramaz çocuğu ise, Fate Of Nations o çocuğun akıl hocası olabilir.

1. Hurting Kind (I've Got My Eyes on You)
2. Big Love
3. S S S & Q
4. I Cried
5. She Said
6. Nirvana
7. Tie Dye on the Highway
8. Anniversary
9. Liars Dance
10. Watching You

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder