28 Ağustos 2018 Salı

Robert Plant - Dreamland


Fate Of Nations'dan sonra solo albümlerine uzun bir ara veren Robert Plant, bu ara zarfında beklenmedik bir şey yaparak kadim dostu Jimmy Page ile tekrar çalışmaya başladı. Fate Of Nations'ın çıktığı 93 yılında Page de efsane Whitesnake solisti David Coverdale ile Coverdale & Page adlı gümbür gümbür bir rock albümü yapmıştı. İkili 90 dakikalık bir MTV projesi olan, birkaç stüdyo kaydı haricinde Fas ve Mısırlı müzisyenlerle, Londra Petropolitan Orkestrası'nın da katkılarıyla canlı kaydettikleri No Quarter: Jimmy Page and Robert Plant Unledded albümünü çıkardı. Bu şahane albümdeki bazı Led Zeppelin klasiklerini Orta Doğu enstrümanlarıyla tekrar duymak olağanüstüydü. 19982de ikili bu kez ful stüdyo albümleri Walking Into Clarksdale ile kendini gösterdi. No Quarter kadar olmasa da üzerinde Plant ve Page isimlerinin yazdığı bu albüm "biz daha ölmedik" diyordu. Keşke bu birlikteliğin bir belgeseli olsaydı da izleseydik diye hala düşünürüm. Walking Into Clarksdale sonrası müzikal birlikteliklerini noktalayan Plant ve Page abilerimiz kendi yollarına gittiler. Takvimler Temmuz 2002'yi gösterdiğinde ise 7. Robert Plant stüdyo albümü Dreamland müjdelendi.

Dreamland, Plant solo kariyerinde ilklerin albümüydü. 10 şarkıdan 6 tanesi cover, 2 tanesi eski şarkılardan bazı unsurların alınıp yeniden yorumlanması (ki buna tam cover denmiyor), 2 tane de sıfır kilometre Plant şarkısıydı. Eski grubundan sadece basçı Charlie Jones'u yanına alan Plant, bu albümde gitarlarda Justin Adams ve eski The Cure gitaristi Porl Thompson, keyboardda John Baggott, davulda ise Radiohead, Portishead, Jeff Beck, Roni Size gibi farklı isimlerle stüdyoda buluşmuş olan Clive Deamer ile çalışmış. Bu grubun adı da Strange Sensation olarak kayıtlara geçmiş. Önce yeni Plant şarkılarına göz atarsak, her ikisi de grubun ortak bestesi olan iki şarkıdan Last Time I Saw Her için psychedelic öğelerle bezeli kozmik bir blues rock tanımlaması uygun olacaktır. Aynı tanıma uygun fakat Last Time I Saw Her kadar karizmatik bulmadığım Red Dress'te sonlara doğru ritm gitarın arka plandan vurduğu tanıdık oyun havası ezgisinden başka dikkatimi çeken bir şey olmadı. Cover olmayan, ama delta blues sanatçısı Bukka White'ın Fixin' To Die Blues şarkısı temel alınarak yazılmış açılış şarkısı Funny In My Mind (I Believe I'm Fixin' To Die), her Plant albümü gibi sıkı açılışlar kervanına dahil, folk öğeleriyle zenginleştirilmiş enfes bir psychedelic blues rock şarkısı. Yine cover olmayan, ama aralarında John Lee Hooker'ın That's Alright Mama şarkısının da bulunduğu dört eski blues bestesinden elementler taşıyan Win My Train Fare Home (If I Ever Get Lucky), "kozmik blues" tanımının dibine vuran bir başka lezzet.

Geldik 6 adet cover şarkıya. Fate Of Nations'daki tek cover olan If I Were A Carpenter'dan sonra keşke tamamı coverlardan oluşan bir albüm yapsa diye aklımdan geçmemişti doğrusu. İlk başta Dreamland'in tamamının coverlardan oluşacağı yanlış bilgisini edinince bu fikrin ne kadar harika olduğunu düşündüm. Bu 6 şarkıyı yıllar içinde didik didik ettim. Hala da içlerinde yeni şeyler bulabiliyorum. Robert Plant kesinlikle bir cover ustası. Tabii grubundan da destek alıyor ama kimsenin ona şu şarkıyı seç, burayı şu şekilde söyle dediğini sanmıyorum, zira bunu söyleyen çarpılır. Öncelikle Skip's Song ve ilk gördüğümde Jimi Hendrix coverı sanıp sevindiğim Hey Joe şarkıları yerine keşke başka şarkılar seçseymiş düşüncemi hala muhafaza ettiğimi belirteyim. Ağır, yoğun, adeta bitmeyen, bittiğinde de ardında bana kayda değer bir şeyler bırakmayan bu iki şarkı, her şeye rağmen albüm akışında atlamadan dinlediğim yeniden yorumlar. Amerikalı psychedelic rock grubu The Youngbloods'ın 1968 tarihli şarkısı Darkness Darkness ve Kanadalı folk müzisyeni Bonnie Dobson'ın, Plant'in ellerinde olağanüsü bir deneyime dönüşen 1976 yılına ait Morning Dew şarkıları ise pozitif manada yoğun ve güçlü coverlar olarak albüme değer katan nitelikteler. Albümün bazı ülkelerdeki basımında bonus olarak yine "kozmik rock'n roll" demeyi uygun gördüğüm kapanış şarkısı Dirt In A Hole'u da dinlemek mümkün.


Dreamland'in iki eşsiz incisi var ki, albüme neden Dreamland dendiğini sırf bu iki coverdan anlamak mümkün. İlki, Jeff Buckley'nin vefasız babası olarak da bilinen folk şarkıcısı Tim Buckley'nin 1970 tarihli Starsailor albümünden Song To The Siren. Orijinali yaklaşık üç buçuk dakika olan şarkıyı Plant'in altı dakikaya çıkarması hiç sorun değil. Zira o kadar harikulade bir yeniden yorumdur ki, her dinleyişimde hiç bitsin istemem. Hassas bir anınızda dinlediğiniz vakit hiç acımayacaktır. Kendi halinde akan akustik gitarlara bir anda eşlik etmeye başlayan muhteşem yaylıların kattığı destansı atmosfer, Plant'in en hassas yorumlarından biriyle bütünleşince kendimi bir filmin içinde bulurum, ayaklarım yerden kesilir. Bir diğer inci ise albümün tarihi anlarından biri. Bob Dylan'ın 1975 yazında Greenwich Village'daki The Other End isimli gece kulübünün bir köşesinde yazdığı, The White Stripes'tan Sertab Erener'e birçok müzisyen tarafından coverlanan muhteşem One More Cup of Coffee… Tabii şarkıyı her yorumlayanın hakkını verdiği söylenemez. Ama bana göre Robert Plant yorumu zirvededir. Bir efsanenin, başka bir efsanenin şarkısını yeniden söylemesi ancak bu kadar mükemmel sonuç verebilir. Sanki yıllar yıllar sonra Plant o kulübe tekrar gitmiş, aynı masaya oturmuş, içkisini yudumlarken şarkıyı kafasında tekrar elden geçirmiş gibi bir saygı duruşudur.

Psychedelic rock, blues, folk ve modern rock öğelerini güven veren bir bilgelikle bir araya getiren Dreamland, bu sayede Plant kariyerinde bambaşka bir öneme sahiptir. Hala aktif biçimde kaliteli albümler yapmaya devam eden, 2005-2017 arasına dört albüm daha sığdıran Robert Plant, müzik tarihinin en önemli değerlerinden biri olarak yolculuğuna devam ediyor. Bu son dört albüm, öncesindeki dört albüm kadar sık ziyaret ettiğim albümler değil. Sebebi belki de Plant'i daha içe dönük, geleneksel, deneysel, biraz da yorgun bulmamdan kaynaklı olabilir. Lakin müzikal bilgeliğinde en ufak bir eksilme yok ve en iyi yaptığı şeye hala tutkuyla bağlı bir adam. Sesi hala Now and Zen'deki gibi çıkıyor. Bir daha 1988-2002 yılları arasındaki gibi albümler yapar mı, benim pek ümidim yok açıkçası. Keşke en azından müziğe ve hayata veda etmeden evvel Dreamland gibi bir cover konsepti daha yapsa da, önce Led Zeppelin ile, sonra da solo albümleriyle bizi gezdirdiği o rüyalar aleminde biraz daha vakit geçirebilsek, sesindeki o türlü renklerle kafamızda kendi rüyalar alemimizi çizsek.

1. Funny in My Mind (I Believe I'm Fixin' to Die)
2. Morning Dew (Bonnie Dobson)
3. One More Cup of Coffee (Bob Dylan)
4. Last Time I Saw Her
5. Song to the Siren (Tim Buckley)
6. Win My Train Fare Home (If I Ever Get Lucky)
7. Darkness Darkness (The Youngbloods)
8. Red Dress
9. Hey Joe (Billy Roberts)
10. Skip's Song (Moby Grape)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder