23 Şubat 2025 Pazar

Blood Incantation - Absolute Elsewhere

 
ABD'nin Denver'ında 2011 yılında kurulan Blood Incantation, çok başarılı iki EP ile tansiyonu yükselttikten sonra Starspawn (2016), Hidden History of the Human Race (2019) ve Absolute Elsewhere (2024) adında üç acayip albümle yoluna devam eden bir grup. Daha sonra bu EP'lere iki tane daha eklemiş. Ama onları albüm bütünlüğünde dinlemek müthiş bir deneyim. Death, doom ve progressive metal diyerek basitçe altından kalkabileceğimiz künyesinde bundan daha fazlası var. İşin içine space rock, hatta space/dark ambient unsurları da koyarak çok daha özgün bir sound elde eden grup, oya gibi işlediği sertliğini progressive rock ve bu ambient deneyselliğiyle sağaltmanın kitabını yazıyor adeta. Kendilerini tanıma şerefine Absolute Elsewhere albümüyle nail oldum. Her müzik türünde olduğu gibi death metal'de de ortalıkta milyon tane grup olunca insan farklı sesler, zeki sentezler, sertliğe abanmayıp onu dönüştürmeye uğraşanlar arayışına giriyor. Onca grup sistemde cirit atarken, hatta bazıları boşa yer işgal ederken, kalburüstü olanları keşfedebilmek için deneme yanılmalara ya da güvenilir kaynakların yorumlarına ihtiyaç hasıl oluyor. İşte bu ikincisi sayesinde tanıdığım Absolute Elsewhere, haklı olarak yarattığı rüzgara kapılmaktan kendimi alamadığım modern bir metal anıtı. Bu arada güvenilir kaynakların övdüğü bir grubu ve albümünü anlamadığım, sevmediğim de çok olmuştur. Fakat Absolute Elsewhere başka bir alem. Üçer parçaya bölünmüş The Stargate ve The Message konseptleri. Başlayalım.

The Stargate

[Tablet I]: Türler arası paslaşmaların ustalıklı örneklerinden biriyle başlıyoruz. Progressive metal olark başlayıp, psychedelic rock'a, oradan tekrar başladığı yere dönen ilk Tablet, vokalist Paul Riedl'ın çok iyi işlenmiş ses düzeniyle duyulan ürkütücü ve gizemli bağırışları sayesinde death metal ile dirsek temasını da kaybetmeyen bir tasarım.

[Tablet II]: İlk Tablet'in sonuyla bağlanan Brian Eno'msu ambient açılış, meğer açılış değil, 5 dakikalık Tablet II'nun ilk 3 dakikasıymış. Bu ambien atmosferi sağlayan ise Almanya'nın 1967'den beri progressive electronic duyeni Tangerine Dream'den başkası değil. Daha doğrusu, 2005'ten beri grupta yer alan synth ustası Thorsten Quaeschning'in Tangerine Dream'i temsilen yaptığı harikulade bir dokunuş. Kalan 2 dakikanın yarısına kadar akustik gitar ve flütün öncülük ettiği bir girizgahın ardından tansiyon ufak çaplı bir kaosa kadar yükseliyor. Hiçbir şekilde şikayetçi olmayıp, bu enfes dakikaların tadını çıkarmayı sürdürüyoruz.

[Tablet III]: Standart bir progressive death metal olarak ilerlerken tam orta yerinde birden kısa bir perküsyon arası verince mutlu bir "ne oluyoruz" ifadesi beliriyor suratımda. O kısacık anda Sepultura'nın efsane Roots albümündeki (bir ara oralara da bir Amazon gezisi yapacağız) şahane perküsyon numaraları aklıma geldi. Keşke daha uzun olsaydı. Neyse sonra kaldığı yerden başka riff ve ritmle bölüm sonu canavarını alt etmeye çalışan bir başka yoğunlukla The Stargate faslının finalini yapıyorlar.


The Message

[Tablet I]: Yine yaldır yaldır, birinci sınıf bir progressive (death) metal yoğunlukla bezeli Tablet I, sadece ortalarda kendini gösteren lead gitar hamleleriyle az da olsa bir fark yaratmakta. Riedl'ın korku filmlerinden fırlamış vokali acayip zevkli tabii.

[Tablet II]: Absolute Elswhere'in en özel tabletlerinden birine geldik. Yine sıkı bir açılış, yavaş yavaş sakinlik ve 2 dakikanın sonunda bambaşka bir şeye dönüşerek yine sakince bir havalanış. Hem de nereye biliyor musunuz? Pink Floyd evrenine! Çoğu yerde bu destinasyona King Crimson denmiş gerçi. Ben ondan pek anlamam. Paul Riedl mı söylüyor tam emin değilim ama puslu bir David Gilmour vokali anımsatışı ve A Momentary Lapse Of Reason ile The Division Bell arası döneme uygun enfes bir psychedelic rock ambiyansı hissettim. Öyle ki, bu iki albüme çok uzun zamandır geri dönmediğimi yüzüme vururcasına retro bir hüzünle kuşatıldım. 

[Tablet III]: Final 11:27 dakikalık epik bir tabletle yapılıyor. Gümbür gümbür speed metal şeklinde başlamışken, artık albümün bizi alıştırdığı üzere ne zaman birden kesip başka bir sounda geçeceği, o soundun ne olacağının çekici belirsizliğine kendimizi bırakıyoruz. Bu hız 2 dakika sürüyor ve birden kesilip böyle akustik gitarlı, perküsyonlu, flütlü sakin vokalli saykodelik, egzotik bir huzur dönüşüyor. Peyderpey alternative metal ve death arası paslaşmalarla yoluna devam ederken yine birden baştaki speed tonuna, ama bu defa daha güçlü ve daha epik bir biçimde dönüyor. Ta ki bu sound fade out olana, yaklaşık 2 dakika sanki geride kalan 40 dakikalık muhteşem yolculuğun sonuna gelinmiş olmasının huzurunu iliklerde hissettirmeye oynayana kadar.

Blood Incantation bir arayışın mükafatlarından biri. Zaman zaman çöle dönen death evreninde bir vaha. Tangerine Dream, Brian Eno, Pink Floyd, King Crimson gibi referansların bir death metal albümünde geçmesinin ironisini yaşattığı için albüme minnettarım. Bu haliyle death metal alemini ikiye bölmüş bir yapısı da var. Tabii anam babam death metalden şaşmayan kemik kitleyi de çok iyi anlıyor, onları buradan selamlıyorum. Ben de brutal, black ayırmadan sevdiğim bir grubu tam seviyorum. Ama bizi de anlayın. Blood Incantation gibi daha çok gruba, Absolute Elsewhere gibi daha çok albüme ihtiyacımız var.

1. The Stargate [Tablet I]
2. The Stargate [Tablet II] (feat. Tangerine Dream)
3. The Stargate [Tablet III]
4. The Message [Tablet I]
5. The Message [Tablet II]
6. The Message [Tablet III]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder