9 Ekim 2010 Cumartesi

Underworld - Beaucoup Fish


Duydum ki Underworld yeni albümü Barking'i çıkarmış. Biraz hevesle ve ümitle kulak verdim. Yok, yine olmadı. Bana göre çok kötü bir albüm. Toptan zaman kaybı. Tıpkı 2000'den itibaren yaptıkları herşey gibi... Seveni de vardır, durduk yere çamur atmamak lâzım ama durduk yere değil benimki. Underworld ismini ilk kez Trainspotting'deki Born Slippy sayesinde duymuş olanlar için Underworld isminin mânâsı farklıdır. Ya da buna da "bence" diyelim. Trainspotting öncesinde de 3-4 albümleri bulunmakta. Fakat bu adamları gerçek anlamda benim için efsanevi bir albüm olan Beaucoup Fish'ten sonra takip etmeye başlamıştım. Hoş, Barking çok iyi bir albüm olsaydı bile ben bugün Beaucoup Fish'ten bahsedecektim. Ne zamandır da ona olan gönül borcumu ödemenin bir fırsatını kolluyordum. O fırsat da Barking adlı sıradan bile demeye dilimin varmadığı, günümüzde "yeni yetme" diye aşağılanan pekçok elektronik müzik grubunun bile kat kat iyisini yapabildiği saçma sapan bir albüm sayesinde doğdu.

Ne kadar ihtişamlı sıfat varsa üşenmeden sıraya dizebileceğim Beaucoup Fish, 90'lar sonu ve 2000'ler başı arasında, yani Underworld'ün benim için tamamen değişeceği sınırda piyasaya çıkmıştı. İşin garibi, bugün gelmiş geçmiş en iyi elektronik albümler hangisidir sorusuna vereceğim çoğu isim de bu aralıkta çıkmıştı. O aralık sanki elektronik müzikte bir paralel evrendi. O evrene ait diğer albümlerden başka yazılarda söz etmek umuduyla, Beaucoup Fish'in büyülü ortamına girersem (ki kolay kolay çıkamam!), söyleyebilecek çok şeyim var, ama öte yandan hiçbirşeyim yok. Baştan sona dinlediğim ilk Underworld albümü, ama onu bu derece yüceltiyor olmamın sebebi "ilkler unutulmaz" geyiği değil kesinlikle. 90'ları terk ederken bana hayatta grunge'dan, alternative rock'tan daha başka zevkler de olduğu fikrini aşılayan olağanüstü albümlerden biri olması bir yana, 80'lere, 90'lara, 2000'lere hapsetmenin mümkün olmadığı bir manifesto adeta.


Normal olarak kaset formatında dinlemekten içi dışına çıkmış, bu yüzden teknolojik gelişmeler hesap edilmeyerek yenisi bile alınmış Beaucoup Fish, yaklaşık 12 dakikalık Cups ile başlıyordu. Born Slippy'nin gazıyla şans verdiğim albüm, bu tip uzun şarkılara olan tahammülsüzlüğümü sınar gibiydi. Dakikalarca sentetik bir altyapıya sade biçimde döşenmiş vokalle "bu mu Underworld" demiştim daha ilk şarkıdan. Meğer son 3,5 dakikasıyla öyle harika bir final hazırlamışlar ki, şarkının o sentetik sadeliğinin sebebi varmış. Şarkının sonlarında yaşanan bu synth cümbüşü, yekten iyi bir albüme senet imzaladığımı hissettirdi. İkinci şarkı Push Upstairs (ve albümün sonlarına doğru Push Downstairs), iniş-çıkış psikolojisini yansıtma yönünden gayet becerikli işler. Jumbo'nun sevimli-hüzünlü yapısı tempolu bir ambient duruluğu taşıyordu. Shudder/King of Snake'in arsız tekno düzeneği ise partiye yetişmek için bir an önce işini bitirmeye çalışan bir arı çalışkanlığı duygusu taşıyordu. Winjer'ın psikolog koltuğuna uzanmış ne dediği anlaşılmayan üzgün bir robotu gözümde canlandıran tuhaflığı, içine kapalı bir varoluş basitliği taşıyordu. Bu şarkıların hepsi birşeyleri biryerlere taşıyordu.

Kasetin B yüzü Skym adlı bir elektro-şiir ile açılıyor. Sadece kulak kesilip o poetik havayı solumak, son derece basit aşk lirikleri arasından "how many lives you've lived" gibi dizeleri sindirmek gerekiyor. O kadar büyüleyici ki, o kadar büyüleyici! Bu yoğun yörüngeden çıkınca albümün yaramaz çocuğu, hatta bir ara uzun süre cep telefonu melodim yaptığım Bruce Lee peydahlanıveriyor. Benzetmemi mazur görün ama bu kadar onun bunun çocuğu bir şarkı az bulunur. Dinlerken insanlar karate figürlerini dansa karıştırsınlar diye mi tasarlanmış belli değil. Özgün bir tekno olarak gördüğüm yedi buçuk dakikalık Kittens, tekno şarkıların pek yapmadığı biçimde orta yerinde ritmini durdurup 1-2 dakikalığına da olsa özüne odaklanmamızı isteyen bir şarkı. Baştan sona sabit ve ölümcül bir bas ile ilerleyen Something Like A Mama, tam bir breakbeat klâsiği. Nasıl bir zihin tarafından tasarlandığı anlaşılamaz türden emprovize disiplin sahibi denebilir, denmeli. Kapanışı yapan Moaner, albümdeki Shudder/King of Snake ve Kittens ayarındaki bir şarkı. İyi olmasına rağmen her dinleyişimde keşke o kapanışı Skym ile yapsalardı dedirtmedi de değil.

Karl Hyde ve Rick Smith'den kurulu Underworld, 1990-2000 arasında kadrosunda Darren Emerson'ı da bulunduruyordu. O zamandan beri ikili olarak devam etmekteler. Beaucoup Fish kadrosunda Emerson'ın da olmasını ve sonraki albümlerinde bana göre Beaucoup Fish ruhunun yakalanamamasını bu tip gerekçelere dayandırmakla uğraşmadım. Benim için Underworld sadece Beaucoup Fish'ten ibaret ki, o da bana fazlasıyla yetiyor. Sonraki Underworld albümlerini yeni bir Beaucoup Fish bulurum umuduyla dinlemedim hiç. Çünkü asla yeni bir Beaucoup Fish gelmez. Underworld'ün kendisi bile getiremez. Amaç sadece ondan kalan artıkların nerede nasıl kullanıldıklarına dair merak köreltmek. Ama Beaucoup Fish'ten sonra gördüm ki, bu başyapıttan geriye hiçbir artık kalmamış.

1. Cups
2. Push Upstairs
3. Jumbo
4. Shudder / King Of Snake
5. Winjer
6. Skym
7. Bruce Lee
8. Kittens
9. Push Downstairs
10. Something Like A Mama
11. Moaner

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder