20 Ekim 2010 Çarşamba

The Last Shadow Puppets - The Age Of The Understatement (2008)


The Last Shadow Puppets, Arctic Monkeys'den Alex Turner ve The Rascals'dan Miles Kane'in 2007'de kurduğu bir indie rock grubu. Aslında indie rock tanımı, son zamanlarda sığ bir hâl almaya başlamadı da değil. The Last Shadow Puppets, bu tanım içerisinde 50'leri 60'lara bağlayan zaman diliminde pop ve rock'ın almış olduğu estetik şekilleri günümüze çok pozitif biçimde taşıyabilmiş bir ikili. İmajlar, isimler, lirikler, klipler, kapaklar, vokaller, yaylılar, sound, herşey estetik. Herşey cool. Ama notalara dahil birşeyler hariç! Bu albümü beğenmeyenleri bir temiz dövüyorlarmış diye duydum. Dayak yemeyi göze alacak kadar kaşındığımdan mıdır, yolda sorduğunuz her 7 kişiden 7'sinin de yere göğe sığdıramadığı bir albümü beğenmemek yönünde ters dolduruştan mıdır, kendine karşı dürüst olma gibi modası geçmekte olan bir gerçekçiliği benimseme bahanesini bula bula şu albümün gölgesinde dile getirme saçmalığımdan mıdır tam olarak bilmiyorum fakat The Age Of The Understatement beğendiğim bir albüm değil. 2008'den beri belli aralıklarla beğenmeye uğraştığım halde...

Albümü övmek için seçilmiş kelimeler, yapılan benzetmeler arasında kendime yakın birşeyler bulamamış da değildim oysa. "Herhangi birini alıp bir James Bond filmine koysanız yeridir" tipi ifadeler biraz ürküttü tabiî. Dinleyince hak veriyorsunuz bu teşbihe o ayrı. Ama benim gibi James Bond sevmeyen birine albümü övmek adına böyle teşbihlerde bulunursanız ters tepebilir. James Bond sevmek ayrı, müziğini sevmek ayrı elbette. Kaldı ki The Last Shadow Puppets müziğini tanıyor, biliyor olmak da mesele değil. Günümüzün "oldies but goldies" beslenmelerine hiç karşı bir insan değilim. Bilakis, o beslenmenin sofranın tuzu biberi değil, ekmeği olduğunu düşünmüşümdür. Ama bu ekmek biraz bayat geldi bana sanki. Daha önceleri, hatta yıllar önceleri ben bunun çok tazelerini yemiştim. Bu da mesele olmamalı. Lâkin tam olarak yersiz bir "ben bu filmi görmüştüm" ukalalığı da denemez bu hislerime. Sadece bestelenen şarkılarda tutturulan o leziz dönem ruhuna sahip sounduna rağmen, tasarlanış ve işleniş biçimlerindeki memnuniyetsizliği anlatmaya çalışıyorum. Bunu anlatmaya çalışmasam, sevmedim diyerek dönüp gitsem de olurdu. Bu hazımsızlığı açıklamaya çalışmak da, varsa kişinin kendiyle yaşadığı bir soruna teşhis koyma merakı ve çabasından ileri geliyor sanırım.

Bu albümden ne anlayıp anlamadığımı da örneklendirmeye çekiniyorum. En sevdiğim şarkıları Standing Next To Me ve The Time Has Come Again ki, ikisi de intro gibi hemen bitip gidiyor. Zaten albümün en kısa iki şarkısı da bunlar. Açıkça görülüyor ki, bu albümün kalitesi yanında fazlaca pop kaçan bir zevkim var. Hadi birazcık da Only The Truth... Mesela Black Plant ya da My Mistakes Were Made For You'nun atmosferi, isimleri, sözleri, enstrümanların akor ayarları bile aynı kalsa, ama başka türlü tasarlanmış olsalardı diye albüm boyunca kafamdan trenler geçip duruyor her dinlediğimde. Üşenmesem (ve tabiî müzisyen olsam!) oturup albümü yeniden besteleyeceğim. Herşeye rağmen neden beğenildiğini çok iyi anladığım, hatta beğenenlere o kadar popülist kirlilik arasında tercihlerini böyle retro bir sounddan yana kullandıklarından ötürü de ayrıca saygı duyduğum bir albüm bu.

1. The Age of the Understatement
2. Standing Next to Me
3. Calm Like You
4. Separate and Ever Deadly
5. The Chamber
6. Only the Truth
7. My Mistakes Were Made for You
8. Black Plant
9. I Don't Like You Any More
10. In My Room
11. Meeting Place
12. The Time Has Come Again

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder