9 Nisan 2014 Çarşamba

The New Division - Together We Shine


The New Division hakkında elimde avucumda ne varsa 2011 tarihli ilk albümleri Shadows için çoktan söylediğimi düşünürken, haberini aldıktan sonra aylardır beklemeye başladığım ikinci albüm Together We Shine'a kavuşunca ne söylesem az geleceğini anladım. Çok iyi bir albümün ardından ikincisini getirmek zordur. Ama John Kunkel ve arkadaşları sanki hiçbir şey olmamış gibi rüyalar aleminden getirdikleri yeni pop külçelerini önümüze diziyorlar. Shadows'tan ne eksik, ne fazla diye düşünürken Shadows'u bir defa daha dinledim. Together We Shine için bir ara "biraz daha olgunlaşmışlar mı ne" diye bir cümle tasarlarken, aynı duyguyu ilk albüm Shadows için de pekala kurabileceğimi anladım. Devreler yandı. Yani hangisinin ilk, hangisinin ikinci olduğu anlaşılmayan, her ikisi de doğuştan olgun şahane iki albüm sahibi bir grubun yeni (!) albümüne kapıldım gittim.

Albümün sofistike yoğunluktaki yolculuğuna hazırlayan intro'nun ardından peşpeşe Den Bosch, Shine, Honest, Stockholm gibi her biri kendi içinde bağımsız, özgün, dokunaklı, kimi zaman savunmasız, kimi zaman korunaklı, ama o pop hüznü özünde saklı şarkılar daha albüm yarıya bile gelmeden harika bir evren yaratıyorlar. Kendi süreleri dahilinde dinleyenin kulaklarından süzülüp bir sınır ve o sınırı istediği zaman kaldırabilecek bir esneklik algısı oluşturuyorlar. Girişler, gelişmeler, nakaratlar, köprüler beyin kıvrımlarına dantel gibi işleniyor. Albümün tam orta yerine koydukları St. Petersburg ile bu esnekliği tam bir teslimiyete dönüştüren ambient pop yoğunluğu, ortasında olmaktan rahatsızlık duymayacağımız güçlü ve huzurlu bir sis meydana getiriyor. O sisten çıkınca karşılaştığımız Smile bu sayede o kadar anlam kazanıyor ki, St. Petersburg öncesindeki o şahane duygular 3:40'ık bir aradan sonra sanki tekrar bizi kucaklıyor.


Smile'ın o gülümseyen ama her an melankolisine geri dönecekmiş gibi duran şahane ruh hali, yerini benzer bir ruh halinin bu sefer ciddi ciddi dans edilebilecek versiyonu olan Lifted'a bırakıyor. Zaten albümde hep aynı ruh hailnde yürür görünen farklı şeyler gerçekleşebiliyor. Daha neyle karşılaşabiliriz ki derken, tüm ihtişamıyla England önümüze dikiliveriyor. England'ı nasıl tarif etsem diye fazla düşünmedim. Şöyle söyleyeyim: Mezzanine'den beri iyi şarkılar yapamadığını düşündüğüm Massive Attack bile çok uzun zamandır England gibi bir şarkı çıkaramıyor ne yazık ki. Atinalı synth pop / dream pop ikilisi Keep Shelly In Athens vokalisti Sarah P.'nin sesiyle farklı bir The New Division perspektifi sunan England, Together We Shine'ın servetine servet katan, aynı zamanda grubun trip hop / downtempo genişliğine işaret eden bir şarkı.

England dönüşü tekrar özüne yönelen Bright Morning Star ve yeniden aşık olma arzusundaki Lisbon ile kapanışı yapan Together We Shine, her saniyesiyle gerçek bir 2014 hediyesi. Ama gerçekliği, ilk albüm Shadows'un başlattığı o rüya atmosferinde filizlenen elit pop hissiyatını kaldığı yerden sürdüren, daha yükseğe taşımaya çalışan bir gerçeküstü bilinçle kol kola ilerliyor. Doyurucu olduğu kadar tadını damakta bırakmayı da beceriyor. Geceleri aydınlatan şehir ışıklarının, gündüzleri karartan kara bulutların keyif veren kederli müziğini yapmayı sürdürüyor The New Division. Nerede olursa olsun pırıl pırıl parlayacağı aşikar. İki albümde o kadar şarkı, onlar için kurulan bu kadar cümle aslında hep boşuna. Zira The New Division müziği hala gizemli.

1. Intro
2. Den Bosch
3. Shine
4. Honest
5. Stockholm
6. St. Petersburg
7. Smile
8. Lifted
9. England
10. Bright Morning Star
11. Lisbon

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder