7 Nisan 2009 Salı

U2 - No Line On The Horizon

 
 
Seveni var, sevmeyeni var, hatta nefret edeni bile var. Ama U2 için ne denirse desin, artık bir yerden sonra U2 kavramına olan yakınlığımız / uzaklığımız ölçülerinde tavır takınıyoruz. Her yeni albümlerine bu farklı gözlüklerle bakıyoruz. Benim için U2, 87’de The Joshua Tree ile başladı. Öncesi ne kadar kişilikli, tutkulu olursa olsun hiç ısınamadım. The Joshua Tree her zaman uykudan önce tekrar tekrar dinlemekten bıkmayacağım bir masaldı. Bitmeyen bir arzu destanıydı. Zamanının ötesine ait bir şeydi o! Rattle & Hum, o süreci devam ettiren, fakat günümüze kadar hiçbir U2 albümünün beceremediği üzere binaya yeni birşeyler koyamayan bir albümdü. Ama o ateşi Desire ile, Angel Of Harlem ile, When Love Comes To Town ile, All I Want Is You ile hissedebiliyordunuz yine de. U2 üzerine yeni birşeyler koyabileceğimizi Achtung Baby ve Zooropa gösterdi. Muazzamdılar. İçlerinde kötü tek bir şarkı yoktu bence bu iki albümün. One vardı, Stay vardı, Numb vardı, Zoo TV sovu vardı, dansöz vardı, Johnny Cash bile vardı. 1997’de Pop ile U2’nun üzerine yeni bir şey koyma” hadisesinin suyu kaçırılmıştı açıkçası. Rock’ın sırtını dönmek istemeyeceği bir pop olma (iyi) niyeti geri tepmişti kanımca. Çünkü o aynalı disko topu, uçuk kaçık kıyafetler, tuhaf sakallar, bıyıklar U2’ya gitmemişti. Gittiğini düşünene de saygı duyarım, fakat onları o halde nerede görsem saygıdan evvel gülme hissi duyuyorum. Yine de Discothèque, Do You Feel Loved, Gone kendini dinletmesini bilen şarkılardı.

Milenyuma All That You Can't Leave Behind albümüyle adım atan grup, Pop’un da aldığı negatif-pozitif tepkiler doğrultusunda bir yol ayrımına girdi sanki. Ardında bıraktıklarıyla bırakamadıkları arasında bocaladı. Bunun sebebini Bono’nun samimiyeti hâlâ tartışılan politik bir figüre dönüşmesinin, U2’nun sözlerine, en önemlisi de müziğine yansımasının kimyasal uyuşmazlığı olarak görmekteyim kendi adıma. Ama bu albümle kararını köklerine, The Joshua Tree’ye dönme yolunda verdiğini hissettirerek adeta bir “Post Pop” dönemi sancısına saplandılar. (Tabi arada Electrical Storm gibi muhteşem bir single’ı es geçmemek gerek.) İşte o saplantı 2004 albümü How to Dismantle an Atomic Bomb’a, 2009’da da şu an kulağımda dönmekte olan No Line On The Horizon’a kadar sıçradı.



No Line On The Horizon, U2’nun milenyumdan bu yana her telden çalıp, onu U2’ya dönüştürme çabasının en yeni ürünü. Bunda başarılı olup olmadığı zamana kalıyor. Çünkü daha kulaklarda taze sayılır. Ama U2’da hâlâ milenyum veya “Post Pop” sancısı sürüyor. Bono, Edge, Adam, Larry hepsi kendi hudutlarında çok iyiler. Bono yine dolaylı veya doğrudan aşka, hayata, global sorunlara çok net ve kurnazca yorumlar sunuyor. Lâkin şarkıların notalara aktarılışında bana göre Pre-Pop ruhundan eser yok yine. Magnificent, I'll Go Crazy If I Don't Go Crazy Tonight, Stand Up Comedy ve Daniel Lanois eli değdiği çok açık olan kapanıştaki Cedars Of Lebanon, herhangi bir U2 albümüne konması sorun yaratmayan kalitede şarkılar. İyi de şu post modern klibiyle TV’lerde boy gösteren ilk single Get On Your Boots ve burada adını anmak bile istemediğim diğerlerine ne demeli? Bir albüme yer doldursun maksadıyla bile konmasını sakıncalı bulduğum bu vasatlıkların U2, Daniel Lanois, Brian Eno ellerinden çıkıyor olmasını neye yormalı bilmiyorum.

Elbette U2 bunları veya aralarından seçtiği bazılarını konserlerinde çok daha cazip hâle sokacaktır bir şekilde. Zaten Zooropa’dan sonra U2 kusursuz bir konser grubu olduğunu cümle âleme göstermiş bir enerji deposu. İyi de konsere gidemeyip albümle yetinmek zorunda kalanların günahı ne? Herhalde bundan böyle U2’yu böyle kabul edeceğiz. Belki çok uzun zaman önce böyle kabul etmeliydik. Nasıl mı? Pop sonrası geri dönüşünde büründüğü sentez varoluşu arasından, Pop öncesi kalıntıları pirinç ayıklar gibi seçmek durumunda kalma hâli… U2 benim için şu anda şarkı, albüm, poz vs. için bundan ibaret. Daha kendilerini bir konserde canlı olarak görmemenin de büyük bir eksiklik olduğunun farkındalığıyla elbette…

1. No Line On The Horizon
2. Magnificent
3. Moment of Surrender
4. Unknown Caller
5. I'll Go Crazy If I Don't Go Crazy Tonight
6. Get On Your Boots
7. Stand Up Comedy
8. Fez Being Born
9. White As Snow
10. Breathe
11. Cedars Of Lebanon

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder