25 Mart 2012 Pazar

Yppah - Eighty One


1981 Houston, Teksas doğumlu Joe Corrales, lise yıllarında rock gruplarında gitar ve bas çalmış bir yeni yetmeyken, zamanla elektronik müziğe ve turntablism'e merak salmış. 90'larda elektronik müzikle yeraltından ilişkiye geçmiş olanların mutlaka bileceği Ninja Tune plak şirketinin Corrales'i keşfetmesi gecikmemiş. Kendisine Yppah ismini uygun görüp, 2006'da çıktığı yolculukta 6 yılı, 3 albümü, bir de EP'yi devirmiş şimdilerde. Söz konusu Ninja Tune olunca işin içine psychedelic pop ve shoegaze'in de girmesi kaçınılmaz olabiliyor. 90'larda Ninja Tune ürününü plakçılardan kaset olarak az çektirmemiş olanlar için tecrübeyle sabitlenmiştir. Yppah, 90'lar Ninja Tune ruhunun 2000'ler yansıması bir örnek olarak bu elit karışıma kimi zaman rock öğelerini de sokarak az da olsa kendine has bir sound edinmiş denebilir.

Elektronik, turntable, sample ve mashup numaralarının kalıplaşmışlığından bir süre sonra sıkılan her müzisyen gibi Yppah da edinmiş olduğu bu tarzın hakkını vermiş isimlerden biri. Bu ilk cümleyi okurken akıllara gelen ilk örneklerden biri olan DJ Shadow bile bana uzun süredir artık eskisi kadar çekici gelmezken, Yppah'ın sesi soluğu bir başka çıkıyor sanki. Bunun sebebi, psychedelic ve shoegaze takılsa bile bir şekilde pop ve soul ile bağlantısını kesmemiş acı tatlı bir hüznün varlığını hissettirmesi. Özellikle 2006 tarihli You Are Beautiful At All Times albümünü pek bir beğensem de, son çıkan Eighty One kesinlikle Yppah'ın en iyi  albümü.


Elektronik karmaşaya soft bir gitarın eşlik ettiği Blue Schwinn ile açılan albüm, dört şarkıda kendisine eşlik eden Anomie Belle'in kimi zaman Bjork'u andıran, ama buna rağmen can sıkmayan vokaliyle renk kattığı D. Song ile sürüyor. Kısa sürede anlıyoruz ki, Yppah kendi müziğini o trip hop'un yanlış ellerde asansör müziğine dönmüş uyuşukluğundan arındırmak için gerektiğinde sert ritimler üzerine epik sınırlarda gezinen vokal ve ses düzenlemeleri döşemeyi, böylelikle bu müziğin sadece makinelerden çıkma robotsu bir anlamı olmadığını anlatmaya çalışıyor. Mesela Never Mess With Sunday'de sanki bir müzik kutusu melodisini alıp onu bambaşka mecralara sokuyor. Mesela Happy To See You'da katıksız bir shoegaze rock ile sadece bu şarkıyı değil, albümün genel atmosferini yüceltiyor.

Artık son dört şarkı Paper Knife, Golden Braid, Three Portraits ve Some Have Said ile öyle bir yükseliyor ki, ya da bana öyle geliyor. Zira zaten yükseklerde gezinen bir albüm olmasından dolayı belki de son düzlüğe koyduğu iyi şarkılarla Eighty One albümünün kısa özgeçmişini de yapmış oluyor. Muğlak veya değil, o son dört şarkının öncesinde yaşananlara geri dönme isteği (tıpkı sonu çok güzel biten bir filme geri dönme isteği gibi birşey) doğuruyor. O geri dönüşlerden de bahsetmek artık anlatılmaz yaşanır bir hal alıyor. Yppah günümüz elektronik müziğinin en aklı başında isimlerinden bir tanesi. Bunu anlamak için müneccim olmaya değil, üç güzel Yppah albümünü dinlemeye gerek var. Hatta sadece bunlardan en güzeli olan, doğduğu seneye gönderme yaptığı Eighty One'ı dinlemek bile yetebilir bazı bünyelere.

1. Blue Schwinn
2. D. Song (feat. Anomie Belle)
3. R. Mullen
4. Film Burn (feat. Anomie Belle)
5. Never Mess With Sunday
6. Happy to See You
7. Soon Enough (feat. Anomie Belle)
8. Paper Knife
9. Golden Braid
10. Three Portraits (feat. Anomie Belle)
11. Some Have Said

1 yorum:

  1. google 'a yppah ismini girdiğim de açıkçası Türkçe bir sonuçla karşılaşacağıma pek ihtimal vermiyordum ama gördünüz gibi buradayım gayette güzel anlatmışsınız yppah 'ı yeni keşfetmiş biri olarak benim de kesinlikle favorim albümüm eight one ! :)

    YanıtlaSil