8 Nisan 2012 Pazar

I Am Giant - The Horrifying Truth


Yeni Zelanda kökenli rock dörtlüsü I Am Giant, müzik tarihinde Yeni Zelanda'dan çıkan tek ve en başarılı rock grubu olarak gözüken, bana göre vasat nu metal grubu Blindspott davulcusu Shelton Woolright ile eski Tadpole basçısı Paul Matthews'ün önayak olduğu adeta hediye gibi yeni bir grup. Arka ayakları ise İngiliz Volume adlı bir grubun solistliğini yapmış Ed Martin ve özgeçmişinde birşey bulamadığım gitarist Aja Timu oluşturuyor. Aynı zamanda yapımcı ve ses teknisyeni olan Paul Matthews, benim o beğenmediğim Blindspott albümleri ve top 10 single'ları ile altın, platin ne varsa götürmüş. Buradan tanışıklığı olan Matthews - Woolright ikilisi, yanlarına aldıkları iki arkadaşlarıyla I Am Giant'ı kurmuş, başta Yeni Zelanda ve Avustralya olmak üzere Amerika ve Avrupa'da katıldıkları çeşitli alternatif festivallerde gişelerin kapısına kilit vurmayı başarmışlar.

Alternative rock'ın melodik ve bilindik komutları üzerinden progressive derinlik sağlamış bir müzik yapmaları onlara zirilyon tane alternative rock grubunun arasından sıyrılma ayrıcalığı yaratıyor bence. Şu bir türlü sevemediğim Blindspott'ın ruhsuz nu metal abanışlarından (zira nu metal'in de bir ruhu var) çok farklı bir türde klasını konuşturuyor dörtlümüz. Hani altın plak silmiş, platin plak süpürmüş, "Yeni Zelanda'dan çıkan tek ve en başarılı rock grubu" olarak I Am Giant'ı söyleseler hiç yadırgamam. İleride o da olursa hiç şaşırmam. İlk albümleri The Horrifying Truth, daha ilk şarkı Purple Heart ile ne kadar sıkı bir albüm olduğunun ipuçlarını değil, kafadan yumağın kendisini veriyor. İlk single City Limits, biraz bu coşkuyu düşürüyor görünse de, ilerleyen dakikalardaki seçkilerimden Let It Go ve Night Vision, tıpkı Purple Heart gibi harikulade bir rock tutkusuyla yoğrulmuş şarkılar olarak duruma kısa sürede el koyuyorlar.


I Am Giant'ın olayı bu kadarla sınırlı değil. Albümde benim "6 Dakikalıklar Kulübü" dediğim Electric Throne, Black Hole Of My Heart, Drag My Name Through The Mud ve After The War dörtlüsü, grubun hem şarkı yaratma, hem de o şarkıyı progressive haritalarda başka diyarlara sürüklemede ne kadar usta olduğunu gösteriyor. Bu kulübün üyeleri başladıkları gibi bitmiyor, bittikleri gibi başlamıyorlar. Şiirsel kalitedeki liriklerine aynı şiirselliğe haiz müziklerini meydana getiren enstrüman becerilerini de ekleyerek, hatta çoğu zaman bunu şımarmadan, kalıbını bilen biçimde şova dönüştürerek çalıyorlar. Adeta canlı bir konser ortamı yaratıyorlar. Üstelik daracık, ter kokulu, dumanaltı sahnelere değil, devasa stadyumlara yakışacak türden konserlere. İlk albümden böyle bir ustalık ayda yılda bir gerçekleşen bir durum. Bu müzikle haftada bir albüm yapsalar bayıla bayıla dinlerim. Sadece biraz imaj problemleri var sanırım. Kıl pop punk gruplarının kapaklarına benzeyen albüm kapağı ve biraz andaval nu metal gruplarını andıran tipleri kimseyi yanıltmasın. Rock dünyası çok sağlam bir grup kazanmış o kadar söylüyorum. Kendilerini benim kadar sevmiş kişiler bundan böyle I Am Giant'ın yeni albümlerini iki gözleri, iki kulaklarıyla bekliyorlar.

1. Purple Heart
2. City Limits
3. Let It Go
4. The Escape Artist
5. Electric Throne (feat. Kim Benzie)
6. And We'll Defy
7. Bodies in the River Nile
8. Neon Sunrise
9. Black Hole of My Heart
10. Night Vision
11. Drag My Name Through the Mud
12. The Haunting of Elinor Shaw
13. Living the Crash
14. After the War

1 yorum: