24 Ekim 2012 Çarşamba

Naïve - Illuminatis


Naïve, Mox (davul, programming), Jouch (gitar, vokal, programming), Rico (bas) üçlüsünden oluşan Toulouse/Fransa çıkışlı şahane bir progressive metal grubu. Hani şu "zamanın behrinde bir albümlerini dinleyip mest olmuştum, fakat devamı gelmeden kalabalıkta yitip gitmişti" türü gruplarımız vardır ya, işte benim için onlardan biri. O albüm 2009 tarihli The End albümüydü. İlk albüm için ilginç olduğu kadar orijinal bir isim. 2012'de Illuminatis çıkınca o albümün sonun başlangıcı olduğuna dair hisler kuvvetleniyor. Illuminatis, sanki çok tutmuş bir filmin devamı gibi görünse de, tıpkı The End'deki yedi şarkıya bir yedi şarkı daha ekleyen, olağanüstü atmosferinden bir gram bile eksik ya da fazla olmayan bir progressive epiği. Bunlara "şarkı" demem de ayıp aslında. En kısası 6, en uzunu 13 dakika olan bu yedi olayın gerek kağıt üzerindeki tasarımı, gerekse uygulanışı sanki gerçek bir mühendislik dehası gibi geldi bana.

Yukarıda parantez içinde değindiğim "programming" hadisesinde gerçekten aşmış olduğunu düşündüğüm Naïve, (onları birkaç yıl önce dinleyip karambole gelmiş ilk albümlerinde sağlıklı değerlendiremeyişimin geç kalmışlığıyla) belki de Kanadalı Rush efsanesinden beri duyduğum en kaliteli progressive rock triosu. Gerçi Rush'ın çiğ soundu yanında biraz fazla teknik kalsalar (ve bu karşılaştırma da büyük ölçüde "trio"luktan kaynaklansa) da, yakaladıkları ruh bütünlüğü henüz iki albümlük bir grubun bu kadar yetkin oluşuna hayranlık yaratmadan duramıyor. İki albümde dizayn ettikleri toplam 14 eserle benim gözümde bu türün bir otoritesi olmaları artık kaçınılmaz. Bu kaçınılmaza teslim olmak ise özellikle progressive kavramına yakın duran dinleyiciler için hakiki deneyimler barındırmakta. Kendilerinden aldığım gazla daha ne şekilde onları övebileceğimi bilemiyorum. "Erken Başyapıt" tanımı gayet uygun sanırım.


Onları benim açımdan bu kadar yücelten unsurları açıklamaya gayret edeyim. Bir progressive rock/metal grupta bulunması gereken yegane unsur olan "şarkı içinde şarkı, şarkı içinde arayış, şarkı içinde sanat" kabiliyeteine tam manasıyla muktedir bir oluşum Naïve... Şarkıları anlatılmaz, yaşanır türden. Zaten herhangi birini anlatmaya kalksanız sonrasında hep başka yerlere gitmeye başlayacağınız için, en iyisi hiç onları anlatmaya yeltenmemek. Zira hepsi o alışık olduğumuz progressive mantalitenin gereği tek bir yolun yolcusu değiller. Kendi içlerinde sürekli evrim geçiriyorlar. Örneğin 13 dakikalık Luna Militis bittiğinde sanki dört sıkı şarkı birden dinlemiş gibi, dört sıkı kısa film izlemiş gibi oluyor insan (ben!). Üstelik adamlar tutup dört ya da beş bölüme ayırmamışlar şarkıyı. Herkes kendi kafasında 3-4-5 bölüme ayırabilir ya da tek vücut görebilir. Ama bildiğin Luna Militis demişler adına. Kıvrak alternative rock rifflerinden death vokallere, endüstriyel hamlelerden gotik bileşenlere ne ararsanız var. Bazen trash punk, bazen melodik death, bazen synth rock, bazen etnik rock... Ama hep bir bütün, hep bir istikrar, hep bir ahenk içinde. Üstelik baştan sona hep hareket halinde bir bilinç akışı söz konusu.

Illuminatis albümü 2012'ye verilmiş en güzel armağanlardan biri. Gönlümden geçen, yine yedi şarkılık bir üçüncü Naïve albümünden sonra olası üçlemenin tamamlanıp grubun dağılması. Olmadı başka bir isimle, başka bir başlangıç yapması. Çünkü Naïve, sanki belli bir misyonu olan ve onu tamamlamasına son bir albüm kalmış gibi duran yapıda adeta. Tabii üçün beşin hesabını yapmadan yoluna nice albümlerle devam edebilir gelecekte. Hiç kimse de şikayet etmez bundan. Ama bu saatten sonra şu iki destansı albümün büyüsünü bozmaya kendilerinin bile gücü yetmez gibi geliyor bana. Yine de bir üçüncüsüne (ve sonuncusuna) hayır diyecek olanın alnı en az beş karış tutar sanırım.

1. Transoceanic
2. Belly
3. Focus
4. Luna Militis
5. Circles
6. The Ropes
7. Illuminatis

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder