23 Haziran 2017 Cuma

KARI - I Am Fine


Świnoujście/Polonya doğumlu Karolina Bis ya da Kari Amirian, 13 yaşında müzik okumak üzere Varşova'ya taşınmış ve Polonya'nın en köklü müzik okulu olan Fryderyk Chopin University Of Music'ten mezun olmuş bir müzisyen. İlk stüdyo albümü olan Daddy Says I'm Special'ı 2011'de çıkararak müzik dünyasına adım atan Kari, bu albümle yine ülkesinin prestijli müzik ödüllerinden, aynı zamanda mezun olduğu okulun adını taşıyan Fryderyk ödüllerinde "Yılın Debut'u" kategorisine aday gösterilmiş. Ardından ülkesi ve bazı Avrupa ülkelerinin indie müzik festivallerinde çıkması için davetler almış. Buralarda gösterdiği performanslar neticesinde ardına iyi bir rüzgar alınca 2012'de müzik yapımcısı ve Modo Stare adlı grubun lideri Jon Headley ile çalışmak üzere İngiltere'ye gitmiş. Burada Jon Headley ile birlikte John Pullan, Callum Harvie ve Chris Headley'den oluşan bir takımla ikinci albüm Wounds and Bruises'i 2013 yılında çıkarmışlar. Albüm bir takım işi olduğundan, KARI şeklinde bir isim değişikliğiyle piyasaya sürülmüş. Olay Polonya'dan Britanya'ya taşınınca indie manada popülaritede ve hayran kitlesinde bir miktar artış da kaçınılmaz olmuş.

Daddy Says I'm Special'ı henüz dinlemedim. Ama Wounds and Bruises'i çıktığı sene dinlediğimi hayal meyal hatırlıyordum. Tekrar somutlaştırmak adına bu albüme geri döndüğümde indie pop/folk, ambient, trip hop ve deneysel elektronik türlerinin buluşmasından meydana gelmiş kaliteli fakat zahmetli bir albüm olduğuna dair o zamanki düşüncelerimde bir değişiklik olmadığını fark ettim. Bu saydığım tür buluşmasına kısaca "art pop" denmesindeki mantık da işin zahmetli kısmını oluşturuyor. Güçlü, ruhani, aynı zamanda kırılgan ve melankolik bir albüm olmasından ötürü Wounds and Bruises genel olarak pozitif yorumlara nail olmuştu. Peşinden çıktığı Avrupa turnesi de grubu ve Kari'yi indie camiaya iyice kabul ettirmişti. Ama benim için albümün yoğunluğu biraz fazla art pop içerdiği için kekremsi bir tat bırakmıştı. O yüzden kendisiyle dostça vedalaşıp ayrıldık ve kendisinden bir daha haber almadım. Ta ki, tesadüfen 9 Haziran 2017 tarihli yeni albüm I Am Fine'a rastlayana kadar. Aradan geçen 4 yılın Kari üzerindeki bana göre çok olumlu etkilerini görüp mutlu oldum. Tekrar beraber olduğumuzu ve bu kez daha uzun süreceğini hissettim.


Bu olumlu etkileri açarsak, Wounds and Bruises'a nazaran benim için artık daha dinlenebilir bir indie/dream pop soundu ve daha kolay adapte olunan tarzda şarkılar mevcut. Bu iki türün birbiriyle yakınlaştığı şarkılara ayrı bir ilgim var. Ne iddiasız, yavan bir indie pop, ne de rüyaya dalıp vasatlaşmış dream pop... İkisinin buluşması bir ayağı gerçeğe, diğeri rüyaya ait olduğu vakit tadı bir başka oluyor. Tabii kötü şarkılarda istediği kadar iki farklı ayağı olsun, bir halta benzemez o ayrı. Ama I Am Fine gösteriyor ki, Kari Amirian bu kaynaşmayı çok iyi şarkılarla perçinlemiş. Açılışı yapan Runaway, hemen arkasındaki Talk To Me, Sirens, War gibi şarkılar, hemen hemen hepsi için aynı övgülerde bulunacağım renkte, karakterde ve lezzette. Onlar sayesinde yaşama sevinci ve hüznü aynı kapta karıştırıp önümüze bu lezzeti koyması, bir dinleyici olarak benim nazarımda adeta Kari'nin yeniden doğuşu gibi. Bu dinlenebilirlik ve kolay adaptasyon kesinlikle bir basitlik olarak görülmemeli. İşin içinde "pop" kelimesi varsa, önüne pekala "art" koymadan da kaliteli birşeyler yapılabileceğini göstermesi önemli.

Tabii Jungle Boy, Glow ve Reason'dan oluşan ayrı bir grup var ki, onların olayı da ayrı bir hoş. Orta tempo kıvraklığıyla, vokal dizaynlarıyla inceden Afrika ezgileri, ritmleri ve coşkusu barındırmaları albüme çeşni katıyor. Popun önüne "art" koymuyor dedik ama, burada popüler bir bakış yanında bazen kırıntılarla, bazen külçelerle desteklenmiş bir farklı pop bilinci var. Kimi buna sanatsal pop der, kimi ise sadece farklı. Kari'nin geçmişine dair izleri de yeni albümde bu sayede sürebiliyoruz. Mesela Tammy'nin progressive pop demeyi sevdiğim duruşu bir örnek. Kapanıştaki yaklaşık 8 buçuk dakikalık Unanswered'ın tutku dolu epik kimliği de keza öyle. Polonya doğumlu olmasına rağmen, müzikal anlamda İngiliz sayılabilecek Kari, yine müzikal ve vokal anlamında Lykke Li, Stina Nordenstam, Björk, Junip gibi İskandinav kadınlarına daha yakın bir duruş sergiliyor. Çok ayrıksı bir vokali yok. Ama bu saydığımız isimlerin de yok. Onlar tıpkı Kari gibi seslerini yaptıkları müzik ile birlikte yoğurmakla kendi yollarını çizmiş isimler. Çok büyük ihtirasları olamayan, fırtınalarını kendi içlerinde yaşayan, iddiasızlıklarıyla iddialı, "ben böyle gayet iyiyim" diyebilen pop sanatçıları.

1. Runaway
2. Talk to Me
3. Jungle Boy
4. Sirens
5. Birds of Paradise
6. Tammy
7. War
8. Glow
9. Volcano
10. Reason
11. Unanswered

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder