7 Ekim 2018 Pazar

Alice In Chains - Dirt


1987'de Seattle'da kurulan Alice In Chains, 90'ların az sayıdaki grunge efsanelerinden biriydi. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü hala aktif olarak müzik yapıyor olmalarına rağmen artık o efsane işleri 90'larda kaldı ne yazık ki. Sözünü ettiğimiz efsanelerin o dönem yaptıkları rock ve metal bileşenlerinden belli ölçülerde ayrılan, sert tutumlarını gizemli bir melodik anlayışla besleyen, ama asla o sertlikten taviz vermeyen Alice In Chains müziği, bana göre o meşhur grunge atmosferini Nirvana'dan bile daha provokatif / kederli biçimde yansıtabilmişti. Heavy metal, punk ve hardcore etkilenimlerini öyle bir melodik yaklaşımla dengelediler ki, bu sert türlere ölümüne sahip çıkarken, o sertliğin yobazı olmadıklarını da hissettirdiler.

İlk albüm Facelift (1990), işi yokuşa süren zor bir albümdü. Potansiyel içeren, ama daha iyisi yapılabilecek şarkılar o sertlik içinde eriyip gidiyordu bana göre. Eylül 92'de çıkan Dirt ise delilik ile deha arasında sislerle kaplı dev köprüler kurmuş, adeta yeni bir buluş gibi bir albümdü. Elbette eski geleneklerden izler taşıyordu. Fakat o kadar yeniydi ki, daha albümden önce duyduğum Would?, o güne kadar duyduğum hiçbir şarkıya benzemiyordu. Sert, kıvrak, gotik ve tabii ki Layne Staley'nin efsane vokaliyle kutsanmış Would?, bir hilkat garibesi olduğu kadar, o zamana dek "alternative rock" şeklinde yaftalanan bu müziğe kendi adını veren akımın ayak seslerini duyuruyordu. Grunge (pejmürde, kirlilik) akımı, Dirt (kir) albümüyle kendi destanını yazmaya hazırdı.

Bu müziğe henüz grunge adı konmamışken Would?'un verdiği gazla Dirt albümünün peşine düştüm. O yıllarda ancak yeraltından çekme kaset yöntemiyle ulaşılabilmesi olayın cazibesini iyice körüklüyordu. Would?'un araladığı kapıdan girdiğimde ise zincire vurulmuş Alice'in kir pas içindeki epik varoluşu tüm ruhumu öyle bir sardı ki, aklım başımdan gitti. Dirt'ü ilk dinleyiş 2., 14. veya 38. dinleyişe hiç benzemiyor, bunu sonradan anladım. Yani o ilk dinleyiş anının psikolojisi daha oturmuş vaziyette hep yanınızda duruyor ama o göz göze geldiğiniz andaki Alice'e çarpılma hissinin tekrarı yok. Olağanüstü bir enerji, olağanüstü bir yoğunluk. Tüyleri diken diken eden acıklı bir sertlik. Öfkeyle karışık hoyrat bir bulanıklık. Devasa bir isyan!


Would? albümün son şarkısı. Açılışın görkemli olabilmesi için Them Bones ve Dam That River yetiyor. Hatta zamanla onların Would?'dan aşağı kalmadıklarını fark ettim. Bu iki şarkı ilk dakikalardan itibaren peşpeşe öyle bir abandone ediyorlar ki, ne olduğunu daha tam anlayamadan (ya da anlayıp daha tam doyamadan) kendimizi Rain When I Die'ın tekinsiz kollarında buluyoruz. Aynı kollar, farklı suretlerde tüm şarkılara sirayet etmiş durumda. Bunun en büyük sebebi grubun o dönemlerdeki özel hayatlarında yaşadığı çalkantılar. Vokalist Layne Staley eroinin pençesinden kurtulamamış vaziyette. Basçı Mike Starr ve davulcu Sean Kinney'nin alkol bağımlılıkları var. Üstelik albümün kayıtlarına başlandığı sırada LA'de polis şiddetine maruz kaldıktan sonra siyah kesimin ayaklandığı Rodney King hadisesi patlak veriyor. Alice In Chains'i kuran, liderlik eden, derleyip toparlamaya çalışan gitarist Jerry Cantrell, ortalık sakinleşene dek 4-5 günlüğüne grubu Joshua Tree çölüne götürüyor. (Hatta yanlarına Slayer vokalisti Tom Araya'yı da alıyorlar.) Sonra tekrar dönüp kaldıkları yerden devam ediyorlar. Tüm bu sorunlara rağmen Dirt'ün çıkması için hepsi bir şekilde hedefe kilitlenmiş vaziyette.

Cantrell/Staley ortak bestesi olan Sickman, Junkhead ve God Smack, uyuşturucuların ve bağımlılıkların müzikal birer yansıması olarak vücut buldukları gibi, en fazla da o "kafası bir milyon" olma halini liriklere yansıtmış şarkılar. Bunun mimarı Staley'nin ta kendisi. Sonradan bu sözleri yazarken kesinlikle hayranları uyuşturucuya özendirmek istemediğini, ama ne yazık ki özendirdiğine dair birçok geri dönüşe tanık olduğunu itiraf eden Staley, bundan pişman olduğunu, ama Dirt'ün sadece eroin ve etkileri temasına sahip bir albüm olmadığını söylemişti. Dirt karanlık, acı, öfke, anti-sosyal davranışlar, uyuşturucu bağımlılığı, ilişkiler, savaş, ölüm gibi temalar üzerine odaklanmış şarkılarla dolu. Farklı ilham kaynakları var. Ama Cantrell en karanlık şarkıda bile bir iyimserlik sezilebileceğini, bunların yazıldığı andaki saflığı her zaman koruyan şarkılar olduklarını savunmuştu. Örneğin Dam That RiverSean Kinney ile yaşadığı, Kinney'nin bir kahve sehpasını kafasında kırmasıyla sonuçlanan bir tartışma sonrasında, albümün en içli şarkılarından Down In The Hole'u da o dönemdeki uzatmalı sevgilisi Cortney Clarke ile yaşadığı ilişkiden esinlenerek yazdığını söylüyor Cantrell.

Bu kadar da değil. Jerry Cantrell tek başına yazdığı Rooster ile Vietnam'da savaşmış (çocukluk lakabı da Rooster olan) babası Jerry Cantrell Sr. için, Would?'u da aşırı dozdan ölen Mother Love Bone solisti olan arkadaşı Andrew Wood için yazmış. (Wood anısına Chris Cornell'in Temple Of The Dog bünyesinde yazdığı şarkılardan bahsetmiştik. Birileri de Cornell için şarkı yazacak mı acaba?) Layne Staley'nin de tek başına yazdığı iki şarkı var ki biri Hate To Feel, diğeri de olağanüstü bir hard, grunge, goth rock olan Angry Chair. Zaten bu gotik atmosferden hiç çıkmadığımız Dirt, yanan, yıkılan, üzen, öfkelendiren, kan ter içinde bırakan, cehennemden kopmuşçasına sert, dâhilerin elinden çıkmışçasına stilize bir rock şaheseri. O kadar güçlü ve doyurucu ki, ondan sonra nasıl bir Alice In Chains albümü gelirse gelsin bu çıtanın üstüne çıkamaz, çıkamadı da. Ama iki yıl sonra bir Alice In Chains EP'si geldi ve bu defa cennetten çıkmışçasına huzurlu/hüzünlü akustik bir sarhoşluk kapladı ortalığı.


Jerry Cantrell - Layne Staley

1994 tarihli Jar Of Flies EP'si, eroin kafasıyla 90'lar X kuşağının tüm yüklerini aynı potada yoğurmuş Dirt evreninin ardından hiç beklenmedik bir sound taşıyordu. Sadece 1 haftada yazılıp söylenmiş olan 7 şarkıdan oluşan Jar Of Flies, Dirt ruhunun akustik bir yansımasıydı sanki. O gotik havayı, uhrevi ve hayali lirikleri koruyan, ama içine benzersiz ve tekinsiz bir huzur da yükleyen bu şarkılar bu dünyaya ait değillerdi. Alice In Chains soundunu diğer 90'lar grunge gruplarından ayıran ilk özellik bu tarifte gizliyse, ikinci özellik de Cantrell - Staley ikilisinin bazen tek, bazen çift vokalli şarkı söyleme tarzlarıydı. Staley'nin hırçın, kurnaz, karanlık, köşeli vokali, bir miktar daha olgun, mainstream, ama kesinlikle incelikli Cantrell vokaliyle mükemmel bir denge kuruyordu. Her dinlediğimde beni dağıtan Down In A Hole ve Would? ikilisi buna en güzel örneklerdendir. Şarkıların mühendislik dehası barındıran inşasını daha çok Cantrell sağlarken, bir rock grubunu benzerlerinden ayırıp özel kılacak tüm vokal oyunlarını Staley üstlenmişti. God Smack'te nasıl olduğuna hala inanamadığım vokal ile, Jar Of Flies'ta yer alan Nutshell'deki yürek dağlayan saflıktaki vokal aynı adamın ses tellerinden çıktığını duymak müthiş bir tecrübedir.

Bu albümün hemen ardından Mike Starr'ı kovup yerine Mike Inez'i alan grup, 95 yılında kendi adlarını taşıyan bir albüm daha yaptıktan sonra (bu albümün Dirt ve Jar Of Flies ruhundan uzak olduğunu söylememe pek gerek yok) Layne Staley'nin 2002'de aşırı dozdan ölümüyle büyük bir darbe aldı. (Bu olaya bir sonraki yazıda temas etmeli.) O gün bugün de bence belini doğrultabilmiş değil. Cantrell grubun fişini çekmektense "en iyi dostum" dediği Staley'nin yerine, sesinde hiçbir özellik taşımayan William DuVall ile yola devam etti. Üç albüm daha yaptılar. Bunlardan 2013 tarihli The Devil Put Dinosaurs Here biraz düzgün bir albüm olsa da, Alice In Chains'in değil de başka bir grubun albümüydü sanki. Hele 2018 yılında çıkan Rainier Fog'un üzerinde Alice In Chains yazması resmen geçmişe hakaret. Grubu tek başına ayrıcalıklı kılan Staley değildi tabii. Cantrell de 90'lardaki Cantrell değil artık. Hiçbirimiz değiliz. Bunu kabullenmek acı olsa da Dirt gibi albümlerin devri, gençliğimizin sonsuz fırsatlarının, hırslarının, ihtiraslarının, aşklarının kapıları gibi kapandı. Onlara albümlerle geri dönme yolunun açıklığı ise bizi bazen teselli ediyor, bazen de etmiyor. Teselli olmamak, farkına varmasak da bizi besliyor.

1. Them Bones
2. Dam That River
3. Rain When I Die
4. Sickman
5. Rooster
6. Junkhead
7. Dirt
8. God Smack
9. Iron Gland [unlisted]
10. Hate to Feel
11. Angry Chair
12. Down in a Hole
13. Would?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder