19 Haziran 2025 Perşembe

The Cult - Ceremony

 
1989'daki başyapıt Sonic Temple'dan sonra beşinci The Cult albümünün nasıl olacağı 90'lara girerken rock dünyasının en merak ettiği konulardan biriydi. Çıta o kadar yükselmişti ki, yeni albümde ticari ve eleştirel başarının düşeceğine yönelik inanç oluşmaya başlamıştı. Bu pozisyonda kalan albüm, film, kitap vb. eserlerin genel kaderi budur zaten. "Yani daha ne kadar iyi olabilir?" Ceremony donemi çok çalkantılıydı. Bas gitarist Jamie Stewart gruptan ayrılmıştı. Vokalist Ian Astbury ve gitarist Billy Duffy'nin arası limoniydi. Öyle ki, ikili çok nadir stüdyoda bir araya geliyor, kendi bölümlerini farklı zamanlarda ayrı ayrı kaydediyorlardı. Bunlar yetmezmiş gibi albüm kapağında fotoğrafı bulunan kızılderili çocuğun ebeveynleri tarafından Werner Bros Records'a 61 milyon dolarlık tazminat davası açıldı. Dava iki defa sonuçsuz kaldı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bence en iyi ikinci The Cult albümü kesinlikle Ceremony'dir. Onunla da çok anım var. Kızılderililere hayran olmamın, albümün de Amerikan yerlileri konseptine sahip olmasının etkisi pek yok aslında. Bunlar olmasaydı da Ceremony alev alev yanan şahane bir albüm. Söz konusu sıkıntılı dönemi kazasız ve kaliteli biçimde atlatmalarının sonucu 11 adet güçlü hard rock şarkısı daha kazandırdılar. Astbury - Duffy ortak bestesi bu şarkılar, zaman zaman blues kökenli hard rock olmanın ötesine geçip, sert tavrı nedeniyle grunge arefesinde grunge ayak seslerini bile duyabildiğimiz tutkuya sahipler.

Sonic Temple'da yapımcı koltuğunda tartışmalı da olsa özellikle 80'lerde bir sürü rock klasiğine emek vermiş Bob Rock oturuyordu. Ceremony'de ise yine bir sürü tanınmış isimle çalışan Richie Zito oturuyor. Bu değişimin tam olarak nasıl bir fark yarattığını ancak profesyoneller analiz edebilir. Biz şarkılar iyi mi kötü mü ona bakarız. Yalnız dikkat çeken unsurlardan biri şarkıların normalden biraz daha uzun olması. Ama o uzunluk da klasik The Cult bileşenleri yerinde durduğu için sıkıntı yaratmıyor. Astbury, Duffy ve davulcu Mickey Curry yine çok formdalar. Öncelikli olarak davulcu olmak üzere multi-enstrümantalist, stüdyo müzisyeni, yapımcı Charles Drayton ise Jamie Stewart'tan boşalan bas gitar mevkisini tecrübesiyle doldurup devleşiyor. Drayton'ın stüdyoda veya konserlerde düşüp kalktığı isimler arasında The Rolling Stones, Paul Simon, Neil Young, Miles Davis, Herbie Hancock, Johnny Cash, Chaka Khan, Mariah Carey, Seal, Bob Dylan, Iggy Pop, Courtney Love gibi çok acayip isimler olduğunu söylersek kendisinin önemi daha da anlaşılır. Artık kayıtları ayrı ayrı mı, beraber mi, nasıl yapmış olurlarsa olsunlar ortada kanlı canlı, arzulu, tutkulu, disiplinli rock şarkıları mevcut. Albümden Wild Hearted Son ve Heart Of Soul single olarak çıkmış ve Sonic Temple ruhunun devam ettiğini ilan etmişlerdi. Ama albümü bitirince de neredeyse her şarkının birer single olabileceği bu ruha tekrar aşık olduğumu fark etmiştim.


The Cult'ın blues kökenli hard rock reçetesine eser miktarda dahil ettiği funk dengesine hep hayran olmuşumdur. Bu albümde de açılış ve isim şarkısı olan, daha ilk elden çıtayı tepeye diken şahane Ceremony, yılan gibi kıvrım kıvrım Earth Mofo, kapanışı yapan ve Billy Duffy'nin gitarıyla Ian Astbury vokalinin adeta düet yaptığı Wonderland bu dengeye üç örnek. Destansı bir White, grubun hüzün ve coşkuyu tek bedende buluşturma ustalığının örneklerinden olan bir Sweet Salvation, Tom Petty and The Heartbreakers'ın klavyecisi Benmont Tench'in piyano çaldığı bir If, albümün diğer kaliteli anlarını oluşturmakta. Tench Usta aynı zamanda Ceremony, Heart Of Soul ve Sweet Salvation'da org çalmakta. Ayrıca Indian adında davulsuz, akustik, içli bir beste var ki, Amerikan yerlileri konseptini güçlendiren, albümün geniş yelpazesinin altını bir kez daha çizen çok iyi bir şarkı. Yetmediyse şarkıdaki Suzie Katayama'nın çaldığı çelloyu, Perulu caz davulu ve perküsyon ustası Alex Acuña'nın dokunuşunu da ekleyelim. Yani karşımızda öyle alelade bir hard rock albümü durmuyor bunu bilelim.

Bu da mı yetmedi? O zaman Ian Astbury'nin liriklerindeki bir iki ufak referanstan da söz edelim. White'ın sözlerinde Polonya doğumlu Amerikalı yazar, şair, gazeteci Lawrence Lipton'ın 1959 yılında yazdığı The Holy Barbarians romanından bir alıntı bulunuyor. Holy Barbarians aynı zamanda Astbury'nin 96'da kurup 97'de dağıttığı, Cream isminde tek bir albümü bulunan yan grubunun adı. Heart Of Soul'un girişinde yer alan "Down and out in London, Los Angeles, and Paris too" sözleri, George Orwell'in 1933 tarihli romanı Down and Out in Paris and London'a gönderme yapıyor. Los Angeles eklentisi ise İngiliz grubun o sırada bulunduğu ve muhtemelen vatan hasretinden kaynaklı bir referans. En önemlisi, Ceremony genel yapı itibariyle Amerikan yerlileri temasından hareketle küresel ısınmaya, çevre bilincine, doğanın kudretine, en büyük çevreciler olarak kabul edilen yerli kültürüne yazılmış katmanlı bir mektup. Ceremony, bütün bir albüm olarak sevdiğim son The Cult albümü olması nedeniyle bana bir veda albümü gibi gelmiştir. Çünkü sonrasında gelen 6 albümü hiçbir zaman Sonic Temple ve Ceremony gibi sevemedim.Ceremony bence bir Sonic Temple değil. Ama bir Ceremony!

1. Ceremony
2. Wild Hearted Son
3. Earth Mofo
4. White
5. If
6. Full Tilt
7. Heart of Soul
8. Bangkok Rain
9. Indian
10. Sweet Salvation
11. Wonderland

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder