24 Kasım 2012 Cumartesi

Mårran - Mårran


İsveç'ten gelen yepyeni grup Mårran, kendi adını verdiği ilk albümüyle rockseverleri ihya etmeye hazırlanıyor. Yepyeni dediysek kendileri çıtır pıtır sanılmasın. Grubu oluşturan Göran Edman (vokal), Morgan Korsmoe (bas), Ludwig Larsson (gitar), Björn “Binge” Inge (davul) ve Max Lorentz'in (keyboard) CV'lerinde en az iki grupta mesai harcamışlık mevcut. Hatta müthiş sesiyle Göran Edman, zamanında hemşehrisi Yngwie Malmsteen'e bile sesini vermiş bir veteran. Haliyle yapılan müzik de yepyeni sayılmaz ama en etli tarafından yetkin ve doyurucu bir rock. Biraz daha açmak gerekirse, hard rock, blues rock ve progressive rock arasında uzanan ömre bedel yolda seyir halindeler. İşte o "hepsinden biraz" anlayışını "hepsinden bolca" haline getirmelerindeki ustalık onları son yılların en güçlü ve tutkulu yeni (!) rock oluşumlarından biri yapıyor bana göre.

Tecrübeli müzisyenlerin yeni bir çatı altında toplanarak sallanıp yuvarlanmaları sonucu oluşan profil düşünüldüğünde Black Country Communion ve Silver Horses'a çok yakın duran Mårran, her hücresiyle deneyimli kimliğini ortaya koyuyor. Klasik blues rock'ın progressive öğelerle kaynaşması sonucu belli kriterler üzerinden emprovize biçimde organize olabiliyorlar. Başka gruplardan gelmelerine rağmen sanki birbirlerini yıllardır tanıyan aynı kahvenin müdavimleriymişçesine uyumlu ve zindeler. Hard, blues, progressive, stoner fark etmez, kemikleşmiş rock dinleyicisine kucak açan, aynı zamanda tersi pis bir müzik yapıyorlar. Evladına fiziksel şiddet uygulamadığı halde bir bakışıyla dövmekten beter eden babalar gibiler. O sert duruşun altındaki babacan ve şefkatli tavır hep hissediliyor. Black Country Communion, Rival Sons, Silver Horses diye uzayıp giden zincirin tüm halkaları aslında böyle. Zaten bu saydığım isimlerin albümlerini arka arkaya dinledikten sonra insanın emekli olup bir sahil kasabasında domates yetiştiresi geliyor.

Tamamı İsveç dilinde ilerleyen liriklerin neden bahsettikleri hakkında hiçbir fikrim yok. Muhtemelen akranlarından farklı birşeyler söylemiyordur. Mårran için bu durum kesinlikle bir dezavantaj değil. Fakat müzik çok şey anlatıyor. Än sen ile ağır aksak bir bar blues açılışı yapan, Folkvisa från helvetet ile o aksaklığı şahane bir kıvraklığa evrilten, Sockerflicka ile kafası güzel bir uçuş yaşatan grup, kütür kütür bir davulun, istediği yere girip çıkan bir gitarın, defansın belkemiği bas gitarın akışkanlığı ile kendine hayran hayran baktırıyor. Max Lorentz'in her şarkıya müdahale eden çılgın Hammond hamleleri ve Göran Edman'ın her gruba lazım zamansız, yaşsız vokali de buna eklenince o dumanaltı bar ortamında bile tertemiz bir hava soluduğumu hissediyorum. Hiçbir şarkı diğerinin önüne geçmiyor veya diğerinin gerisinde kalmıyor. Beş adam birbirlerinden rol çalmayıp eşit biçimde başrolü bölüşüyorlar. Her şarkıda kendi şovlarını özgürce sergiliyorlar. Böylece ortaya çıksa çıksa Black Country Communion gibi bir süpergruptan çıkabilecek ayarda "kendiadınıtaşıyanilkalbüm" çıkıyor.

1. Än Sen
2. Folkvisa Från Helvetet
3. Syster Blå (Trollpolska Från Älvdalen)
4. Gärdesbrud
5. Del Av Mitt Liv
6. Dina Ögon Är Blå
7. Tänk Om
8. Sockerflicka
9. Med Lena
10. Ensamma Stränder

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder