14 Mayıs 2019 Salı

Bonerama - Bonerama Plays Zeppelin


Çoğunlukla altı kişiden oluşan, her caz funk grubu gibi arada bir eş dostu da katıp gönüllerince müzik yapan güzel insanlardan kurulu bir brass band (bando da denir) olan Bonerama, 90'ların sonunda New Orleans'ta kurulmuş. Aslen canlı performanslarıyla tanınan grubun sanırım iki albümleri var. 2019'da da üçüncüyü yapmışlar ki, kendilerinden bu sayede haberim oldu. İşin içinde Led Zeppelin olmasa muhtemelen hiç haberim de olmayacaktı. Evet, Bonerama 10 adet Led Zeppelin şarkısını kendi nefesli funk rock tarzlarıyla yorumluyor. 1-2 istisna dışında çok da güzel bir seçki yapmışlar. Dinlemeye başladığım anda aklıma, Black Sabbath şarkılarını funk evrenine taşıyan Brownout'un iki adet Brown Sabbath albümü geldi. O albümlerin tamamı enstrümantal olarak tasarlanmış, ama grup bunu bir risk olarak görmeyip şahane işler başarmıştı. Bonerama ise Zeppelin şarkılarını farklı vokallerle, çoğunlukla orijinalleriyle funk rock akrabalıkları yaratarak yorumluyor. Seçilen Zeppelin bestelerinin bir brass band için ne kadar doğru olduğunu da bu yorumların ustalığı sayesinde fark ediyoruz.

Peki kimdir, nedir bu Led Zeppelin şarkıları? Funk hamuru kendinden bir brass band çerçevesinde bakarsak Good Times Bad Times, Black Dog, Living Loving Maid (She's Just A Woman), Misty Mountain Hop coverları bu türe çok ama çok yakışmış. Onların dışında da çok acayip şeyler olmakta. Mesela Heartbreaker, içinde tuba benzeri nefesli bir enstrüman olan suzafon solosu bulunan, orijinaline bağlı olmakla birlikte kendi özgün alanlarını da yaratan çok sağlam bir yorum olmuş. Dokuz buçuk dakikalık süresinin nasıl geçtiğini anlamadığım, içinde gitarlara eşlik eden wah-wah trombonuyla harikalar yaratan efsane In My Time Of Dying çok yerinde bir hareketle enstrümantal olarak düşünülmüş. Bir başka enstrümantal olan The Crunge ise böyle hip-hop, caz funk, fusion, easy listening şeklinde ortaya karışık bir lezzet haline gelmiş. Trombonlar, saksafonlar, suzafonlar toplanmış, devasa bir block party (sokak partisi) ile tüm zamanların en iyi geubunu onurlandırmaya soyunmuşlar, şarkıları da soyundurup üzerlerine o partiye uygun kıyafetler aksesuarlar giydirmişler.

Bitmedi. Four Sticks gibi Zeppelin'in her yola gelen şarkılarından biri, brass yoluna da gelmiş ve yine o hipnotik melodisinin gölgesinde emprovize takılmaya müsait boş alanlar yaratmış. Bu yorum bana usta Arjantinli score üstadı Lalo Schifrin'in bazı soundtrack çalışmalarını, kenarından kıyısından Mission: Impossible dokusunu hissettirdi. Tabii kapanışı yapan, Zeppelin'in efsanevi When The Levee Breaks'inin psychedelic funk / rock / caz karışımı yorumu albümün en parladığı anlardan biri. Dokuz dakikaya yaklaşan süresi boyunca nerelere gideceğine dair hiç ipucu vermeden kah yükselen, kah alçalan, şahane bir veda. Albümle ilgili kafama takılan şeylerden biri, acaba vokale gerek var mıydı oldu. Farklı vokalistler Robert Plant'i, Ozzy Osbourne'u veya kulüplerde kafası dumanlı kitleyi gaza getiren blues şarkıcılarını andıran yorumlar sunuyorlar. Hepsi çok iyi. Fakat Brownout'un yaptığı gibi hiç insan sesine başvurmadan da bu albüm şahlanabilirmiş gibi geldi. Hoş, vokalli veya vokalsiz her halükarda şahlanmış vaziyette zaten. Her türlü yeniliğe hoşgörü ile yaklaşan, yaklaşmakla kalmayıp bizzat içinde olmayı isteyen Plant, Page, Jones ve belki de hayatta olmayan Bonham'ın bu albümü dinlerkenki yüz ifadelerini hayal ediyorum da, koskoca bir gülümseme ve gurur görüyorum.

1. Good Times Bad Times
2. Black Dog
3. Heartbreaker
4. Living Loving Maid (She's Just a Woman)
5. In My Time of Dying
6. Hey Hey What Can I Do
7. Four Sticks
8. Misty Mountain Hop
9. The Crunge
10. When the Levee Breaks

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder