16 Mart 2015 Pazartesi

The Go! Team - The Scene Between


The Go! Team'in 2011 tarihli albümü Rolling Blackouts ile ilgili neler söylemişim zamanında. Arada sırada denk gelip okuduğumda "nasıl da büyük konuşmuşum" diye düşünmedim değil. Grubu ve albümü fazla abarttığımdan mı, hayır! Bana o dönemde ne hissettirmişse o. Hala grubun ilk üç albümüne ilk günkü gibi bayılıyorum. Fakat iki cümle vardı ki, bu ara sıra okumalarımda dikkatimi çekti ve "keşke fazla uçmasaymışım" dedim. Mesela "hayal kırıklığı kelimesinin The Go! Team için en büyük hakaretlerden biri olduğunu anlamış olmanın mutluluğu..." ve "Rolling Blackouts bana  sporda yenmek kadar yenilmenin de mümkünatını idrak etmiş bir olgunluğa sahip olduğunu asla yenilmez olduğunu göstererek yaptı" cümlelerinin ateşi söndükten sonra sıradaki The Go! Team albümünde birşeylerin ters gidebileceği aklıma gelmişti. Yine de 4. albüm The Scene Between anons edildiği andan itibaren hasretle bekleniyordu. Vuslat gerçekleşti ve tüm randevular, toplantılar, zirve görüşmeleri bu albüm için ertelendi. Sonuç? En basitinden "hayal kırıklığı" ve "yenilgi"!

Üç adet kısa denemeyi saymazsak 9 şarkılık The Scene Between, aynı yazıda "benzersiz" olarak sıfatladığım ve hala bunun arkasında durduğum müziklerini sanki koruyormuş havası vererek dümdüz hale sokmuşlar adeta. Biraz daha açacak olursak, birbiriyle sıkıcılık yarışına girmiş şarkılar, artık benzerli bir müziğin risksiz suretleri gibiler. Açalım derken iyice kapatmış olabilirim. O zaman kötü bir albüm diyelim olsun bitsin. Belki bu albümü yeni bir gruptan dinliyor olsaydım yapacağım teknik yorum "hmm" şeklinde olabilirdi. Ama yine de olumlu bakmazdım. Çünkü üç albümlük The Go! Team macerası sonrası beklenen şarkılar buradaki gibi kestirilebilir değil, kestirilemez olmalıydı. Sürekli değişen dünyada The Go! Team, değişmeyen özelliklerine sahip çıkması gereken gruplardan biriydi. Zira şarkıların gidişatı ve ulaştıkları albüm bütünlükleri zaten değişimden besleniyordu. Burada ise bir plan yapıp ona sadık kalmışlar havası var ki, sözkonusu The Go! Team olunca hiç çekilmez. Kızlar bile tezahüratı iyice bırakmışlar artık. Kaostan olma, eğlenceden doğma besteler aynı iklimden ses veriyormuş gibi görünerek illüzyon yaratıyorlar. Lakin yemezler. Kaldı ki kendileri de yemiyorlar ve şarkıdan şarkıya aynı illüzyonun monotonluğuna teslim oluyorlar.

Üç harika albüm sonrası kapıldıkları bir rehavet mi yoksa fokur fokur kaynayan şarkılar yapmanın verdiği bir bıkkınlık mı söz konusu diye düşünüyorum ama bunun adını koymak güç. Özellikle kıpır kıpır şarkılar yazma ve haliyle o zıpır tavırlarıyla bunu pratiğe dökme hususunda antrenmansız maça çıkmışlar. Ödevleri varsa yapmamışlar, yoksa da nasıl olsa hallederiz diye ders çalışmamışlar. Dinledikçe şarkılarda bir gelecek göremedim. Albümden günler önce dinlediğim single The Scene Between bende bir tam olmamışlık duygusu yaratmıştı açıkçası. Bunu bütün albüme maletmek ile etmemek arasında kalmıştım. Dinlerken "lütfen bu bari iyi olsun" dediğim şarkı adedi tam olarak 8 idi. Sanki albüm benimle konuşuyormuş gibi kapanış şarkısıyla "bu da mı gol değil" der gibi oldu. Ben de gol dedim. O da dört sene evvelki Rolling Blackouts albümündeki forvetlerden birinin ceza sahası içinde düşürülmesiyle kazanılan penaltıyı gole çeviren Reason Left To Destroy'un hanesine yazıldı. Demek ki kim olursa olsun, hayal kırıklıklarına ve yenilgilere hazır olmamız gerektiğini hatırlatan coşkuların yarattığı illüzyonlara dikkat edeceğiz.

1. What D'You Say?
2. The Scene Between
3. Waking the Jetstream
4. Rolodex the Seasons
5. Blowtorch
6. Did You Know?
7. Gaffa Tape Bikini
8. Catch Me on the Rebound
9. The Floating Felt Tip
10. Her Last Wave
11. The Art of Getting by (Song for Heaven's Gate)
12. Reason Left to Destroy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder