14 Şubat 2010 Pazar

Glen Hansard & Markéta Irglová - Once: Music From The Motion Picture


Busker deniyor sokak müzisyenlerine. Pek çok ünlü isim zamanında bu tezgahtan geçmiş. Erkin Koray bir Avrupa ülkesinde yolsuz kaldığında yapmış mesela. Bir de Bob Dylan ile ilgili şehir efsanesi var. Kariyerinin ilk zamanlarında bir İskandinav ülkesine giden Dylan sokağın nabzını tutmak, hem de prova yapmak için işlek caddenin birinde başlıyor çalmaya. İyi de para kazanıyor. Ama hiç kimse tanımıyor onu. Ama bu tecrübeyi yaşayan gerçek müzisyenlerin ilk amacının para olmadığını düşünüyorum. Açık havada yanından geçip giden veya durup dinleyen insanlara bir şeyler iletebilmek olsa gerek. Çünkü sokakta o insanların hassasiyetlerine daha bir yakın oluyor, elektriksiz, mikrofonsuz en çiğ halinizle içinizdekileri iletebiliyorsunuz.

İşte Once’ın kahramanı isimsiz busker da bu hemen seziliyor. Zaten idare eder bir işi var. Babası ile beraber elektrikli süpürge tamiratı yapıyor. Yine sokakta tanıştığı isimsiz Çekoslovak kız ile bir süre sonra ortak tutkuları olan müzikte buluşuyorlar. Once için bir film demek pek doğru değil aslında. Hayatın tam ortasından geçerken bu iki insanı gözüne kestirmiş bir kameranın yaptığı takip sanki. Bazı belgesel kanallarında yarım saat-bir saatlik reality hikayeler gösteriliyor. Teknik olarak onları andırıyor. Tabi onlar gibi bilgilendirme ya da gerçek bir kesit sunarak oradan bazı alıntılarla bilimsel, sosyal, kültürel çıkarımlarda bulunma misyonu yok. Peki Once’ın misyonu ne? Daha doğrusu var mı? Bir filmin misyonu olmalı mı? Yoksa sadece göründüğü gibi mi olmalı?

Adam ve kadın. Önce adam, sonra kadın. Falling Slowly’yi beraberce bir müzik dükkanında çaldıkları şahane sahneden sonra ister istemez ikisi arasında gelişecek, yön değiştirecek bir ilişki başlıyor. Önce adam, sonlara doğru da kadın, bu adı konmamış, konamayacak ilişkiyi rencide edebilecek hamleler yapıyorlar. Farklı zamanlarda aynı şeyleri düşündüklerinden erişilmez bir tutkuyu maddeleştirecek, kirletecek, basitleştirecek sevişme şanslarını acemice yokluyorlar. İsteyenler ve reddedenler yer değiştirse de o tutkuda azalan pek bir şey olmuyor. Hem zaten onlar her beraber şarkı söyledikleri sahnede veya birbirlerini şarkı söylerken dinledikleri her sahnede zaten tutkuyla seviştiler. Zamanında o erişilmez tutkuya erişmeyen varsa aramızda, daha hiç bir şey yaşamamıştır. Sevişmeden, öpüşmeden, hatta dokunmadan bir kerecik bile o tutkuyu duymamış olmak çok büyük eksiklik. Buna imkan yok. Çünkü o her yerde. İşte Once o tutkuya aşık bir film. Şimdi o şarkıların hangisinin sözlerini, melodilerini anlatmalı, yorumlamalı, hepsi kendini zaten anlatırken. Benzersiz Falling Slowly (ki Oscar bile aldı), Markéta Irglová’nın Beth Gibbons (Portished) dokunuşlarını andıran meleksi sesiyle yorumladığı If You Want Me, bir partide seslendirilen, parti şarkısından öte bir şey olan Gold, stüdyoda grup halinde çaldıkları muhteşem When Your Mind's Made Up, eski sevgiliye gönderilmiş tüm zamanların en güzel şarkılardan biri olası Lies ve diğerleri… Once’ın müziklerini dinlemek yetmez. O şarkıları yaşamak gerek. Ben de öyle yaptım.



Filmi izledikten sonra edindiğim soundtrack albümü telefonuma yükledim. İş çıkışı kulaklığı takıp en işlek caddelerde kalabalığa karıştım. Soğuk havanın telaşlarına etki etmediği insanlar, habersizce fonlarında çalmakta olan Once’ın şarkılarıyla oradan oraya koşuşturuyor, telefondakiyle değil de sanki telefonlarıyla konuşuyor, sevgilisine sıkıca sarılıyor ya da yanındakinin birgün sevgilisi olmasının hayallerini kuruyordu. Kiminin kafasında tilkiler dönüyor, kimi borçlarını, kimi şapkasının altında bozulan saçlarını düşünüyordu. Yüzler, soğuğun da etkisiyle asık olsa da o üşümüşlüğün altında yatan diğer şeyler fark edilebiliyordu. Hüzün, umut, karamsarlık, aşk, öfke, bezginlik hepsi Glen Hansard’ın sesiyle ifadeleniyor, bir insanlık süzgecinden geçiyordu sanki. Birbirlerine bir şeyler anlatıyorlar, dudakları kımıldıyor, ama fonda Glen Hansard ve Markéta Irglová’nın sesleri duyuluyor sadece. Etrafta hiç busker yok. Çiçek satan biri de… Etrafta şarkılardan başka kimse yok.

Once o kadar güzel ki, Once’ın şarkıları o kadar güzel ki, onu hem film, hem de müzik olarak sevmek sanki bir ayrıcalık. Ama onun güzelliği Avrupa hüznünden, Dublin karası efkarından geliyor. “Hüzünden, efkardan, ayrılıktan güzellik mi olurmuş” sadistliğine de ihtiyacımız var. Aslında yapay mutluluklardan daha fazla ona ihtiyacımız var. Bir kerecik de olsa o hüzünün, efkarın tadını aldınız mı tiryakisi oluveriyorsunuz. Once bana bunları anlattı. Hayatıma girdiği anlarda belki başka şeyler de söyleyecek. Yine aynı şeyleri söylese bile razıyım. Tabi bir de yine hayatımda çok önemli bir yeri olan Alan Parker filmi The Commitments filmi ile olan alakasından bahsetti. Oradaki The Commitments grubunun genç gitaristi Foster’ın o zaman 21, şimdi 30'lu yaşlarının sonunda olan Glen Hansard olduğundan… Yıllar geçiyor, ama o müzik tutkusu bitmiyor. Bittiği zaman anlıyoruz ki, bizde de bir şeyler bitiyor.

1. Glen Hansard & Markéta Irglová - Falling Slowly
2. Glen Hansard & Markéta Irglová - If You Want Me
3. Glen Hansard - Broken Hearted Hoover Fixer Sucker Guy
4. Glen Hansard & Markéta Irglová - When Your Mind's Made Up
5. Glen Hansard - Lies
6. Interference - Gold
7. Markéta Irglová - The Hill
8. Glen Hansard - Fallen From the Sky
9. Glen Hansard - Leave
10. Glen Hansard - Trying to Pull Myself Away
11. Glen Hansard - All the Way Down
12. Glen Hansard & Markéta Irglová - Once
13. Glen Hansard - Say It to Me Now

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder