20 Ocak 2012 Cuma

Sansa - Savior


Sansa adını ilk kez tesadüfen kulağıma misafir olmuş 2009 tarihli kendi adını taşıyan albümü sayesinde duymuştum. Bir türlü kalkmayan misafirin yarttığı esneme, saate bakma, konuşulanları kafayla onaylama gibi sıkıntı emareleri geçirmeme rağmen o albümdeki Sing The Blues şarkısını arşivime katma gereği hissetmiştim. Aslında kötü bir albüm sayılmazdı. Çok fazla kötü albüm dinlediğim bir döneme denk gelmiş olma ihtimali de olsa, çok iyi bir albüm de sayılmazdı. Hem tipik indie pop çıtıtlığı, hem de Sansa'nın hoş mu hoş vokali Sing The Blues dışında topu bir türlü ağlarla buluşturamamıştı benim gözümde. Sansa adını ikinci kez duyduğum (o adın da aslında Sannaliisa Ilkka olduğunu öğrendiğim) yeni albüm Savior ise erken bulduğu gollerle farka koşan enfes bir indie pop pıtırcığı.

"Pıtırcık" lafını gören ne düşünür bilmem ama Sansa'nın üçüncü albümü olan Savior tam bir olgunluk ürünü. Dört dakikayı bulmayan, yormayan, baymayan, tam tersi daha ilk dinleme sırasında sonraki dinlemelere rezervasyon yaptıran kalitede klas pop besteleri sıra sıra dizilmişler. İlk şarkı Waiting For The Sky müthiş bir açılış yapıyor. Neşeli desen tam değil, hüzünlü desen tam o da değil, belki ikisi birden. Şarkının dans edesi var ama kendini geri çekip bir köşede kendini dinleyesi daha çok var. El çırpma efektlerinin eşlik ettiği nakaratının güzelliğiyle alıp götüren Black Brick Wall, bu kez adını hüzün olarak kesinleştirmiş Boys (Summertime Love), ilk şarkıdan itibaren yüksek tutulan çıtayı hiç düşürmeyen, temposunu biraz arttırarak tutturduğu manzaralı yoldan sapmayan Faults In My Armor, ilk paragraftaki "erken goller" benzetmesini yeterince açan örnekler.


Trip hop'umsu bir başka lezzet olan Black & White, indie pop'u folk pop'a arkadaş eden, yine ve yine harika bir nakaratla gökkuşağına el sallayan Rainbow Child, oyunu biraz rölantiye alan "trip rock" Gone To My Head albümün kendi içinde ufak tefek değişimler yaşayan, fakat dışarıya tek vücut olmuş biçimde yansıyan karakterini diri tutan şarkılar. Faults In My Armor'ı seven, albümün isim şarkısı Savior'ı da sever. Elektro folk şeklinde uydurabileceğimiz The Night'ın içedönük yapısını bir anda kabullenmek kolay olmayabilir. İlk başta her yerde bulabileceğiniz türden sıradan bir akustik şarkı gibi dursa da, albüm genelinin yarattığı olağanın üzerinde seyreden mimari akustiğin içinde kendine iyi bir yer bulabilir rahatlıkla. Finali ise yine bu karakteri hiç bozmayan, üzerine bir tuğla daha koyan, kıpır kıpır bir dinginliğin notalara dökülmüş hali olan Can't Keep My Eyes Off You yapıyor. Sonra ne mi oluyor? Waiting For The Sky tekrar başlıyor.

Helsinki'de Pop & Jazz Konservatuvarı'nda okuyan 80 doğumlu Sansa, gitar ve vokalindeki ışıltıyı keşfettiği ve albüm yapmaya başladığı günden beri iyi kötü birşeyler yapıp kendini kendine ve başkalarına kanıtlamıştır ya da Golden Globe sahnesine çıkıp kendini "uluslararası" ünlü sananların gördüğü "bu da kim" muamelesini görmüştür bilemeyiz. Fakat şu albüm, uluslararası olsun veya olmasın, Sansa adını yükseklerde bir yere, mesela yıldız kaynayan bir gökyüzünün kenarına kıyısına taşıyor benim gönlümde. Böylece hiçbir şey yapmadan uluslararası yıldız sayılıp biryerlere damga vurduğu iddia edilen tiplerin aksine promosyonsuz ama sahici ve olağanüstü 10 şarkı söyleyerek çok şey başarıyor.

1. Waiting For The Sky
2. Black Brick Wall
3. Boys (Summertime Love)
4. Faults in My Armor
5. Black & White
6. Rainbow Child
7. Gone to My Head
8. Savior
9. The Night
10. Can't Keep My Eyes off You

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder